Hamza Türkmen / Haksöz Haber
Haset ve kıskançlık kavramları, kimlik meselesiyle de irtibatı olan kişilik sorunlarıyla doğrudan alakalıdır. Felak Sûresi’nde “haset ettiği zaman hasetçinin şerrinden” Rabbe sığınma niyazı, çok dikkat çekicidir. Bu konunun önemi, yakîni ilim ifade eden kelamullah tarafından da; kelamullahı ilk yorumlayan usvetu’l hasene Hz. Muhammed ve diğer müfessirler tarafından da; daha sonra zanni boyutları da olsa tutarlı bilgiler üretmeye çalışan sosyal disiplinlerle de gündeme getirilmiştir.
Haset kavramı, Ademoğullarının yaratılışı ve aralarındaki ihtilaflarla alakalı ontolojik, hatta epistemolojik bir bahistir. “Kitap Ehlinden çoğu, kendilerine hak apaçık belli olduktan sonra, hasetlerinden dolayı, imanınızdan sonra sizi küfre dödürmek isterler…”(2/109) denilirken bu kötü eğilimi körükleyen duygular “haset” kavramı ile anlatılır. Rabbimiz ayrıca Bakara Sûresi’nde insanların tek ümmet olduğunu, anlaşmazlık yaşadıkları konularda hak yolu gösteren kitaplarla birlikte resullerin gönderildiğini; ancak aralarındaki kıskançlık (bağyen) nedeniyle ihtilafa düştüklerini beyan eder. (2/213) Ve onlardan sonra, kitaba varis kılınanların onun hakkında benzer bir çekememezlikle derin bir şüphe içine girdikleri (42/14) hatırlatılır.
Haset kavramını, Ramazan Yazçiçek, Haziran 2014 tarihinde aynı adla yayınlanan kitabında okuyanlarını kendine dönük olarak muhasebeye yönlendirebilmek için vakıa ve Kur’an ilişkisi bütünlüğünde ele almıştı. O zaman Yazçiçek’in çalışmasını altını çizerek okumuştum. Ekin Yayınları kitabın 2. baskısını ise 2015’in ilk ayında yeniden gerçekleştirdi. Kitabı ilkin okuduğumda, mecazi olarak elbisemizi, yani kimlik veya kişiliğimizi temizlemeye davet eden Resulullah’ın çağrısı ve bugüne de yansıyan -“Ve siyâbeke fe tahhir”- (74/4) davetiyle oldukça parelelleştiğini düşündüm ve konunun bu bağlamı üzerinde de tefekkür ve muhasebe dünyamda zaman ayırdım.