Genelkurmay Başkanı Org. Koşaner’in yanına aldığı Kuvvet Komutanları ve 1. Ordu Komutanı ile Hasdal’a Balyoz sanığı subayları ziyareti, üzerinde dikkatle durulmaya değer.
Çünkü Org. Koşaner ve Kuvvet Komutanları’nın helikopterlere atlayıp Hasdal’a çıkarma yapması, oluşturmaya çalışılan “darbe oluşumlarına mesafeli duruş” imajının pek de sürdürülebilir olmadığını göstermiş oldu.
Balyoz tutuklamaları akabinde Harbiye Orduevi’nde tutuklanan subayların aileleri tarafından ‘sürece sessiz kalmaması’ yani Genelkurmay’ın o bildik tavrı ile müdahil olması istenen Koşaner soluğu Başbakanlık ofisinde almış ve TSK adına rahatsızlıklarını, endişelerini iletmişti. Fakat zaman eski zaman, konum eski konum değildi ki siyaseti, yargıyı, toplumu sindirecek muhtıra versin.
Fakat Org. Koşaner ve Kuvvet Komutanlarının, anlaşılan yeni bir muhtıra verecek güçte değillerse de Ergenekon ve Balyoz cuntasının tutuklu sanıklarını ziyaret ederek dayanıştıklarını fiilen deklare etmeye ve gövde gösterisi yaparak meydan okumaya kalkıştıkları aşikar. 30’u general ve amiral 101 muvazzaf subaya sözde gizli tutulan ve saatler süren bir ziyaret ile geçmiş olsun demeye değil, olsa olsa moral vermeye ve birlikte direnmeye, dayanışmaya karar verdiklerinin kamuoyunca da bilinmesine yönelik bir mahiyet taşımaktadır.
Aslında bu moral ve dayanışma ziyareti TSK’nın siyasal tutumu ve süreci belirleme hırsının beklenen bir tezahürüdür. Ancak bu tutum ve hırsın askeri çevreler tarafından beklenen sarsıcı etkisi şu an için oluşacak güçte değilse bile kontrolü tekrar eline alma yönünde atılmış kritik bir adımdır. Topluma karşı düzenlenecek silahlı provokasyonlarla siyasal iktidarı ele almak üzere örgütlenmek suçlamasıyla tutuklanan askeri cunta yöneticilerine en üst düzeyde yapılan bu moral destek ziyareti çok yönlü ama çok çirkin mesajlar ihtiva ediyor.
Cuntacılara sahip çıkarlarken yargıya masumiyet telkini yapılıyor. Ziyaretle siyasete cuntacılar yalnız değiller mesajı veriliyor. Topluma ise fazla heveslenmeyin, değişen bir şey yok. ‘Eski tas, eski hamam’, her şey yerli yerinde duruyor şeklinde bir uyarı yapılıyor. TSK, bir taraftan silahlı cuntaların yanında duruyor, diğer taraftan siyasete, yargıya ve topluma karşı psikolojik harekat yürütüyor yani.
Diğer taraftan cuntacı subayların eşleri tarafından kamuoyu önünde sürdürülen bir çadır tiyatrosu da ‘muhteşem direniş’ diye gözümüzün içine sokuluyor. Önce ekran ekran, gazete gazete gezdirilen ve rolleri iyiden iyiye ezberletilmiş general-amiral eşleri maruz kaldıkları mağduriyetleri olabildiğince duygusal ve şaşırtacak kadar hukuki olarak kamuoyuna izah etmeye çalıştı.
Ekran ve manşet süreci olgunlaşınca sahaya inme, meydanı inletme, kitleleri sevk etme aşamasına ulaşıldığına karar verildi ki Anıtkabir çıkarması için harekat emri verildi. General ve amiral eşlerinin emir ve komutasında binlerce kişi başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin her yerinden Balyoz tutukluları ve aileleri ile dayanışmak üzere bir araya geldiler. İstikamet her zamanki gibi Ata’nın huzuru! Sonrasında bildik ritüeller: Mozoleye konulan çelenk, saygı duruşu, açılan dev bir bayrak, hep birlikte söylenen Harbiye Marşı ve militarist sloganlar.
Eşleri cuntacılık suçundan hapse giren subay hanımları durumdan vazife çıkarıp ‘vardiya’ yapmaya başlamışlar. Kendilerine ‘Vardiya Bizde Platformu’ ismini uygun bulan Balyoz sanığı subayların eşleri ve destekçileri adına konuşan sözcü hanımlar ısrarla “tamamen amatörce” olduğunun altını çizdikleri bu organizasyonların devam edeceği mesajını veriyor kamuoyuna.
Bol bol Atatürk güzellemesi yaptıktan sonra, gururlu ve mutlu bir kimlik sahibi olduklarından, ancak son zamanlarda yaşananların bir kabus olduğuna inanmak istediklerini söyleyen Balyozseverler, sözü TSK’ya karşı yürütülen asimetrik savaşa getiriyorlar. Hukuka, halka balyoz indirmek üzere örgütlenenlerin Vardiya’cı eşleri hukuk ve adil yargılama talep ettiklerini beyan ederek Genelkurmay Başkanlığı’na şöyle sesleniyorlar: “Arkamızda olduklarını göstersinler!”
Eylemde boy gösteren tutuklu bir amiralin eşi ise “Sonraki adımlar hep sürpriz olacak” diyerek yandaşlarına moral vermeye, topluma ise “Bizans’ta oyun bitmez” demeye getiriyor. Göreceğiz bakalım neymiş bu sürprizler! Bir asırdır bu halkın karşısına çıkmayan acı sürpriz kalmadı. Bakalım general-amiral kocalarının tankla, tüfekle, psikolojik harekatla başaramadığını bu hanımlar nasıl başaracaklar? Psikolojik Harp Dairesi uzmanları tarafından senaryosu yazılan mizansenlerle, tutuklu subay eşlerinin oynadığı acıklı oyunlarla sonuç almaya çalışanların avuçlarını yalayacağı bu ucuz ve basit filmin sonu daha başından belli.