‘Harp oyunu’ mu, ‘halka kurulan tuzak oyunu’ mu?

Ali İhsan Karahasanoğlu

Biz “darbe olurdu, olmazdı” diye tartışaduralım, “sivil dikta mı, yoksa askeri dikta mı? Yoksa yoksa, yargı diktası mı” tartışmaları ile gün geçirelim, Çetin Doğan paşa darbe yapıldıktan sonra kalemi kırılacak gazetecileri tek tek listelemiş bile..

Kimdi bu Çetin paşa?
“Mehmetçiğin kanını Galiçya'da, Yemen'de akıttık; niçin akıttığımızı hâlâ soruyoruz” diyerek, Yemen’in vatan toprağı olmadığını iddia eden bir paşa..
Çok önemli bir ayrıntı daha: 312 general davasının müsebbibi olan iki komutandan birisi..
Evet, gazetemiz yazarı Asım Yenihaber, “Onbaşı bile olamayacakların, general olduğu ülke” başlığı attığı yazısında, tabii ki tüm generalleri kasdetmiyordu. Kasdetmesi de mümkün değildi..
Tabii ki generallerin içinde, her meslekten insanlarda olduğu gibi, vatanperver de vardı.. Vatan toprağını kafasına göre sınırlayan, değiştiren, sorgulayan da..
2003 Ağustos’unda kaleme alınan o yazıda, eleştirilmek istenen iki general vardı..
Birisi Çetin Doğan’dı..
“Yemen vatan toprağı mıdır?” tartışmasını başlatan ÇetinDoğan.
İkincisi de, Aytaç Yalman.. “K.Irak dağlarında gezerken, ruhumda Mussogorski’yi hissederim” diyen Yalman. Kars, Ruslar tarafından işgal edildiğinde, Rus ordusu için “Fetih marşı”(!) yazan Mussogorski’ye hayranlığını ifade eden, kendi konumundan habersiz Kara Kuvvetleri Komutanı: Aytaç Yalman..
Evet, bu iki general için yazılmıştı o “onbaşı bile olamayacakların, general olduğu ülke” yazısı..
Ama karşımıza, dünya tarihinde hiç yaşanmamış bir şekilde, 312 general birden çıkmıştı.
Dünya tarihi, birçok savaşa şahitlik etti. Ama 312 generalin birden, bir gazeteye dava açtığına, ilk defa 2003 Ekim’inde şahit olduk.. 312 generalin dava açtığı gazete elinizde tuttuğunuz Vakit idi..
Şimdi deşifre olan darbe planına göre, Çetin paşa, bazı askeri operasyonlarla darbe ortamının hazırlanmasını planlamış..
Genelkurmay, dünkü açıklamasında, “Onlar planlı seminerdir” dese de, bu açıklamaların inandırıcı olmadığını, artık herkes biliyor, görüyor.
Atabeyler cuntacıları yakalandı.. Bombaların; saat-kablosuna kadar tüm düzeneği her şeyiyle suçüstü oldu. Cuntacıların ajandasında, Başbakan’ın evinin krokisi çıktı..
“Eğitim çalışmasıdır” dediler..
Emekli binbaşı Fikret Emek’te, provokasyon amaçlı olarak “Genelkurmay-Deniz Kuvvetleri Komutanlığı arasındaki tünelin bombalanması” planı çıktı. Sadece plan değil, binbaşının evinde, bu iş için gerekli patlayıcılar da bulundu.
“Patlayıcılar hatıra. Tünelin bombalanma krokisi eğitim amaçlı” dediler.
Şimdi, Fatih Camii’ne bomba bırakılması da, “en kötü senaryo” başlığı altında, yine “harp oyunu” olarak takdim ediliyor..
Tabii yerseniz..
Yemezseniz de, “darbe sonrasında ilk yapılacak iş” kapsamında, içeri tıkılacak “gazeteciler listesi”ne dahil oluverirsiniz..
Yutturulmak istenen oyunları yemeyenler listesine giriyorsunuz..
Bir de “harp oyunları”nı, “çifte telli oyunu” gibi göstermeye teşne olan gazeteciler var..
Aynı darbe planında, onların da listesi çıkarılmış!
Vakit’in, orada da bir gurur gerekçesi var..
Vakit’ten hiç kimsenin, “halka karşı kurulan tuzak kapsamındaki oyunları”, “harp oyunu” olarak gösterme eğiliminde olmadığı açıkça görülüyor..
Vakit’te 8 yazar, darbeye direnecekler listesine girmiş! 36 kişilik listede, 8 gazeteci Vakit’ten.
Aynı planda, 137 kişilik embedded gazeteci listesinde ise, tek bir Vakit yazarı yok..
Bu iki gerçeği birlikte değerlendirip, Vakit’e hakkını teslim edelim..
Bu darbe planı ortaya çıkardı ki, tüm gazeteler içinde, darbeye karşı duruşun dörtte birini, tek başına Vakit temsil ediyor!
Darbeye meşruluk gösterme eğiliminde olabilecek hiçbir gazeteci de, Vakit’e sızamıyor!

VAKİT