Akif Beki, Karar gazetesinde yayınlanan yazısında Antalya THK’nın kurban derisi üzerine attığı tweti ve Antalya valiliğinin sözüm ona o tweti yalanlarken ortaya çıkan çelişkiyi yorumlamış:
Bayramdır, tatlı yiyip tatlı konuşalım, ağız tadımız kaçmasın dedik, acı söylemeye paydos ettik ama konuşulmayınca sorunlar da paydos etmiyor.
Konuşmamak; değil sorunların varlığını, görünürlüğünü bile ortadan kaldırmıyor.
Alın size, irticayla mücadele yıllarından kalma kurban derisi kavgası. Devletin THK eliyle derilere çökme, üstünde bir toplama tekeli kurma çabası meğer bitmemiş, pırtlayarak nüksediyor sanki.
Antalya Türk Hava Kurumu, vatandaşın derisine devlet zoruyla tek başına konmaya kalkışmış.
Deri toplama yetkisinin, valilik emriyle sadece kendilerine verildiğini duyurmuşlar.
Valiliği işe karıştırmakla kalmamışlar. Polisin de adını kullanarak, deri pazarında gözü olan cemaat ve tarikatları korkutmak istemişler.
Emniyet, kendileri dışında deri toplayanlara işlem yapacak, yakalanan derilere de el koyup THK'ya teslim edecek diye anons geçmişler.
Tepkiler üzerine güya düzeltme yaptılar ama ne düzeltme.
Aynı şeyi bu kez tersinden şöyle söylüyorlar: "Herkes kurban derilerini istediği yere verebilir. Ancak deri toplayan vakıf ve derneklerin valilikten onay almaları gerekmektedir. Aksi takdirde suç işlemiş olurlar..."
Anlamayanlar için bir daha: "Antalya'da sadece valiliğin izin verdiği dernekler deri toplayabilmekte, izinsiz deri toplayanlar ise kamuyu zarara uğratma suçu işlemektedirler..."
Açıklamada, tarikat ve cemaatlere yasak konduğu savı reddedilirken deri toplamanın izne tabi olduğu aynen tekrarlanıyor.
Yani valiliğin istemediği kişiler, uygun görmediği kurumlar toplayamıyor.
Teorik olarak herkese serbest ama sakıncalı görülenlere fiilen yasak. Kimin sakıncalı olduğuna da mahkeme değil valilik karar veriyor.
Ne hakla karışırdı devlet, valiliğin üstüne vazife miydi arkadaş, vatandaş istediği yere verirdi derisini, isterse çöpe atardı, kime neydi hani!
Kanun gücüyle vatandaşın ibadet hürriyetine, bağışta bulunma özgürlüğüne, sadaka verme iradesine müdahale edilemezdi hani!
Kamu otoritesinin burnunu sokacağı işler değildi bunlar, hani bu saçmalıklara son verilmişti!
***
Yahu, üç yıl önce Halkevleri bile davulla zurnayla deri toplama kampanyası düzenlememiş miydi?
Kurbanofobikler bile antipatilerini aşıp kesilen kurbanların derisine talip olmaya başlamamış mıydı?
Ne oldu da deri açılımı birden başa sardı, garip garip haberler hortluyor yine.
Deri toplamanın kaçak, korsan diye kriminalize edilmesini on yıllarca eleştirmedi mi iktidar mahallesi?
Vatandaşın kurban derisini kime bağışlayacağına devletin karışamayacağını söylemedi mi?
İşgüzarlık yapıyor, göze girmek için şunların bunların derilerine el koyuyor diye validen, kaymakamdan az mı şikayet edildi?
Ankara'ya yaranmak isteyen zaptiye amirleri, kaçak deri operasyonlarıyla şov yapmaz mıydı her kurban?
Sözümona korsan depolara kameralı polis baskınları, sokak kovalamacaları filan, ne çabuk unutuldu.
Tekrar suç, tekrar yasak konusu mu olacak deri? Tekrar zararlı cereyanlar ve şüpheli faaliyetlerin yasadışı finansman aracı ha?
Ulusal güvenlik meselesi mi yani, MGK'lık mevzu mu tekrar, değişen bir şey yok mu?
Dönüp dolaşıp, cemaat ve tarikatları denetlemekten bir bunu anladığımız yere geri gelmedik umarım.