Şimdi gelin, Hürriyet ile Ergenekon arasında bir amaç birliği olduğu değerlendirmesinde bulunmayın.
Ergenekon Terör Örgütü’nün en önemli ve en aktüel eylemi olan Danıştay’daki hakim cinayetinin hemen iki gün sonrasındaki Hürriyet gazetesi önümde..
Devlet gazetesi; haberleri ile, köşe yazıları ile, olayı mütedeyyin insanların üzerine yıkmış bile..
Ama yine de, sadece bununla yetinilse, “Bir bakış açısı.. Gerçeği tam görememiş olabilirler. Yanılmış olabilirler” diyerek, pek önemsemeyebilirsiniz.
Ama, olayın gerçek şeklinin, görünenden farklı olabileceğini söyleyenleri suçlarsanız.. Hele hele bu suçlamayı devlet gazetesinin genel yayın yönetmeni sıfatıyla yaparsanız.. Kusura bakmayın, ben sizin masumane bir yorumda bulunduğunuza nasıl inanayım?
Buyurun, Danıştay cinayetinin hemen ertesi günü, Vakit başta olmak üzere, bazı medya organlarındaki “Cinayet derin güçlerin işi. Katilin türban yasağı sebebi ile cinayeti işlediği iddiası, hiç de inandırıcı değil. Bunun arkasında, türban yasağına karşı olanlar değil, tam aksine türban yasağının sürmesini isteyenler var” görüşünü komik bir “komplo teorisi” olarak gösteren Hürriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’ün köşesini okuyalım.
Yazının başlığı, “Miadı dolmuş komplo teorileri”.
Cinayetin arka planındaki gerçekleri sorgulamayı, işin başında mahkûm ediyor: “Miadı dolmuş” diyor beyefendi...
Sadece miadı dolmakla kalmıyor, kendisi de klasik bir “komplo teorisi” imiş zaten.
Neymiş o komplo teorisi olan?
Yazdıklarından hiç utanma hissi yaşamayan adamın, köşesinden, birebir alıntılayalım: “Malum çevre artık kabak tadı veren o müthiş, o çok ‘zekice’ sandıkları komplo teorisini yine önümüze sunuyor. ‘Bu olayı anlamak mı istiyorsunuz, şuna bakacaksınız. Bu eylem kimin işine yaramıştır?’ Tabiî sorunun bıraktığı boşluğu yine kendi kurnaz akıllarınca dolduruyorlar. ‘Türkiye’yi germek isteyenlerin...’!”
Bugünün de en güçlü gazetesi gösterilen Hürriyet’in yayın yönetmenine göre, demek ki neymiş: “Vakit gazetesinin o gün dile getirdiği teori, artık kabak tadı vermiş”miş. “Biz, zekice sandığımız komplo teorileri ile olaya yaklaşıyor”muşuz. “Kurnaz akıllarımla kendimiz sorup, kendimiz cevaplıyor”muşuz.
Cinayetin üzerinden 2.5 yıl geçtikten sonra sormamız lazım Ertuğrul Beye: “Kabak tadı veren, bizim komplo teorilerimiz miymiş, yoksa sizin o meşhur ‘İrtica kapıda..’ hayali suçlamalarınız mı?”
Buyurun, bugün aynı konuyu, bir daha yazın bakalım Ertuğrul Bey.. Komplo teorisi, sizinki miymiş, bizimki mi?
Ertuğrul Bey, o günkü yazısına, pespaye ifadelerle bakın nasıl devam ediyor: “Kendi cemaat evinde oturanlarının cinayetlerini bir türlü sabıka siciline geçiremeyenlerin sığındığı nokta, bu iğrenç komplo teorisidir.”
Vay canına sayın seyirciler..
Demek ki, “Bizim evimizdekiler cinayet işliyorlarmış. Biz de cinayetleri, iğrenç komplo teorisi ile izah ediyormuş”uz!
Peki geçtiğimiz hafta verilen Yargıtay kararı ile ortaya çıkan ne? Özkök’ün dediğinin tam aksine, “karşı cemaatin evindekiler cinayet işliyorlar ve o cinayetler bizim evdekilerin siciline yazılmak isteniyor”muş!
Tabiî bu işte, Ertuğrul Bey de, “üzerine düşen vazifeyi lâyıkıyla yapıyor”muş!
Sadece yukarıdaki ifadelerle değil.
Şunlar da Ertuğrul’un aynı yazısından: “TBMM Başkanı Bülent Arınç, ‘Bu cinayeti türbanla karıştırmayın’ diyor. Tamam biz karıştırmayalım. Ama bizzat cinayeti işleyen adam ne diyor: ‘Ben Allah’ın askeriyim, türban kararını protesto etmek için vurdum.’ Arınç istediği kadar kızsın, türban değil desin. Önümüzdeki tablo budur. Eli silahlı adam, ‘Ben bu cinayeti türban için işledim’ diyor. Şimdi biz kendisine, ‘Hayır kardeşim, sen bu cinayeti türban için işlemedin’ mi diyeceğiz? Desek ne yazar?”
Nasıl ama?
O gün, Ertuğrul Özkök’ün köşesinde, Alparslan Arslan’a cinayet emrini veren Veli Küçük yazmış olsaydı, olayı ancak bu kadar çarpıtabilirdi değil mi?
Evet, plan zaten bu idi. Cinayeti işletip, mütedeyyin insanların üzerine yıkmak. Medyadaki uzantılar vasıtası ile olay “dindar tetikçi işi” olarak göstermek.. Olayı doğru noktadan sorgulayan Vakit gibi uyanıklar çıkarsa, onlar da yine medyadaki maaşlılar vasıtası ile “komplo teorisyenleri” olarak kamuoyu vicdanında mahkûm etmeye çalışmak!
Yapılan iş budur işte..
Onun içindir ki; ben bekliyorum, “Ergenekon’un medya ayağı, ne zaman Silivri’de hesap verecek?”
VAKİT