Hangi Suçtan Dolayı Öldürüldü

ZEHRA TÜRKMEN

“Onlar bizi Vitir’de namaz kılarken buldular

Kimimizi rükuda, kimimizi secdede vurdular.

Onlar hem güçsüzdü, hem de az sayıca

Allah’ın kullarını çağırda gelsinler yardıma

Köpüklü deniz dalgalarını andıran ordularla.”

(ŞEHİT ESMA)

                                                                                     

En kanlı sabahlardan birine uyandı Mısır.  Kadın- erkek, genç-yaşlı, çocuk demeden kurşun yağdı üzerlerine. Nahda Meydanı’nda diri diri yakıldı insanlar.  Ve binlerce yiğit düştü toprağa ve binlerce şehit açtı Adeviyye Meydanı. Ashab-ı Uhdut kahrolsun!

Kimi zaman bebeğini kaybeden bir babanın çığlığı oldu Adeviyye… Bir babanın çığlığı olup ciğerimizi parçaladı, yüreğimizi dağladı.

Kimi zaman annesi gözlerinin önünde vurulmuş bir çocuk oldu Adeviyye…

“Anne ne olur kalk, anne ne olur uyan” diye yalvaran sesi, korku dolu gözleriyle.

Kimi zaman üç aylık bir bebek oldu. İçine soluduğu gaz bombasının etkisiyle küçük bedenine yeniden nefes doldurulmaya çalışılan. Hayata gözlerini yeni açmışken, hayatta kalma mücadelesi veren…

Kimim zaman Habibe oldu. Güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu toprağa düşen.

Kimi zaman Ammar Bedii oldu. Kahire’de gösteriler sırasında başına isabet eden iki kurşunla canını Allah’a veren… O, özgürlüğümüzü kanlarımızla, şehadetlerimizle geri alacağız diyen İhvan-ı Müslimin’in muttaki önderi Muhammed Bedii’nin mühendis oğlu… Biri ölümsüzlüğe diğeri ölümsüzlüğü beklemek için zindana giderken oluşturulan bir önderlik numunesi…

Ve kimi zaman Esma oldu Adeviyye… Akranlarına benzemeyen. Ümmeti yeniden diriltmek ve inşa etmek için yeni ufuklar arayan. Başı dik, tuğyana isyan eden…

O Babasının sevgili kızı ve değerli öğretmeni Esma’ydı. Ve o hepimizin öğretmeni oldu. 17 yaşında, hayatının baharında gencecik bir kızdı. Başına gelen kurşunla ruhunu Allah’a teslim etti. Şimdi dünya Esmaya ağlıyordu.  Ümmet Esmaya duaya duruyordu.  Gazetelerde, haber sitelerinde, ekranlarda hep Esmanın gülümseyen yüzü vardı. Adeviyye Meydanında kime baksak sanki biraz Esma’ya benziyordu. Sanki Adeviyye Esmayla maya tutuyordu.

Oysa ölüm soğuktur Esma. Soğuk, acı, hüzünlü… Ama şimdi sen ölümün soğuk yüzünü güldürdün Esma… Ölüm çiçek açtı sende… Şehadetin yaşının olmadığını bir kez daha kanıtlamış oldun bize. Tıpkı Furkan gibi… Tıpkı Adeviyye’nin, Mısır’ın direnen gençleri gibi…

Öylesine kıskanıyorum, öylesine imreniyorum ki sana Esma. Sen şimdi cennettesin inşaalah… Meyve bahçelerinde… En güzel elbiseler üzerinde… Altından ırmaklar akan serin sular içinde.

Babanın sana yazdığı mektubu okudum Esma. Sana sevgili kızım ve öğretmenim diye başlayan mektubu. Hangi baba kızına öğretmenim der ki? Zalimlere karşı başı dik duruşunu yazıyor mektubunda. Azmini, Allah’a karşı sadakatini

Ve şahadet haberinin ardından Adeviyye Meydanı’ndan tüm dünyaya sorduğu soru geliyor aklıma. “Bi eyyi zenbin gutulet?/HANGİ SUÇTAN DOLAYI ÖLDÜRÜLDÜ?”

Hangi suçtan dolayı öldürüldün Esma? Hangi suçtan dolayı kıydılar 17 yaşına? Ey Adeviyye’nin güzel şehidi. Adeviyye’nin genç gelini… Şimdi tüm dünyaya haykırmak istiyorum.  Eğer gerçekten ölümün sırrını,  değerini ve güzelliğini  anlamak istiyorsanız Esma’nın yanağına kondurduğu gamzesiyle gülümseyen gözlerinin içine bakın… Bakın ve lanetleyin tüm zalimleri…

Ölüme karşı köleliğin ve sömürge ahlakının nasıl kırılacağını gösteren bir toplumsal şahitliğe tanık oluyor 21. yüzyıl. Bakar kör olmayan, duyan sağır olmayan her akıl sahibi için Rasul (s) ve Rasulle birlikte olanların kafirlere, zalimlere, müşriklere karşı verilen mücadelesi; Mekke Dönemi bilinç ve direniş süreci bugün Mısır’da yeniden güncelleniyor. İlk şehidlerimiz olan Sümeyyeler, Yasirler son şehitlerimizle direniş ve uyanış neslini yaşanılır kılıyor... Mısır’da ümmet ölümlerle yeniden diriliyor…

Mısır direnişi kirlenen, küflenen insanlığımızı ve imanımızı harekete geçiriyor, aklıyor… Bir ümmet kaybettiği nimetle yeniden buluşuyor… Bu köklü bir hicret hali, rucz’dan arınma hali, kalkıp uyarma hali, vahiyle hayatımızı aydınlatma hali… Bundan büyük zafer olur mu?