Hamas'ın Filistin halkıyla bütünleşme süreci ve metodu

Ahmet Vefa Rende, Hamas'ın Filistin halkıyla bütünleşme sürecini ve meşruiyet kazanma yöntemlerini inceledi.

Ahmet Vefa Rende / Fokus Plus

Hamas’ın toplumsal bütünleşme süreci

Bir grubun meşruiyet elde etmesi, onun yerel nüfustan aktif ya da pasif bir şekilde destek almasına bağlıdır. Bir toplumun kültürü, dini, ortak geçmişi, sosyal yaşamı vb. gibi unsurlar ise hareketin toplumla olan bağlarını şekillendiren unsurlardandır. Grubun meşruiyetinin derecesini ölçmek için ise nüfusun somut eylemlere katılma oranına bakmak gerekmektedir. Hamas’ın toplumla kurduğu ilişki ve Filistinlilerden aldığı meşruiyet ise tarihsel süreçte toplumu mobilize edebilme yeteneğinde ortaya çıkmaktadır. Bu kapsamda, Hamas’ın İntifada süreçlerinde toplumu harekete geçirip sokaklara dökebilmesi, 2006 seçimlerindeki başarısı ve Gazze savaşlarında halkın içine karışabilmesi ve halktan aldığı destek onun Filistin toplumu ile ilişkisini göstermesi bakımından önemlidir.  

Hamas’ın Filistin’de sosyal anlamda yapılanması askeri ve siyasi yapılanmasından daha önce ortaya çıkmıştır. Hamas’ın Müslüman Kardeşler Hareketi’nin Filistin kolu olması münasebetiyle ve belli bir döneme kadar aynı geleneği sürdürmesi önceliğin sosyal faaliyetler olmasına yol açmış ve faaliyetlerini cami, okul, sağlık kurumu inşası gibi Filistin toplumunun önceliklerine yöneltmiştir. Zira, Hareket’in sosyal faaliyetleri siyasi ve askeri gelişimini hızlandırmış, böylece hem bünyesine birçok direnişçiyi katmasına hem de siyasi anlamda Filistin 2006 yasama seçimlerini kazanmasına yol açmıştır.   

İslami esasların ön plana çıkarılma arzusu   

Filistin halkının toplumsal yapısı, inanç yapısı, sosyal fikirler ve özellikle de tarihsel süreçte yaşanan sömürge ve işgal girişimleri Hamas’ın Filistin toplumuyla ne şekilde ilişki kuracağını belirlemiştir. Hedefini ve faaliyetlerini İslami esaslara dayandıran Hamas, kendisini toplum nazarında meşrulaştırabilmek için Kuran ve İslam tarihinden örnekler sunmuştur. Böylece, tabana ideolojik anlamda motivasyon sağlamışlardır. Bu minvalde Hamas’ın temel stratejisi kuracakları yapılarda İslam’ın sosyal hayata entegre edilmesi olmuştur. Hamas, bu stratejisini uygulamak isterken FKÖ’nün Filistin toplumuna entegre etmeye çalıştığı seküler milliyetçiliğe karşı bir alternatifin yaratılması gerektiğini düşünerek İslamcılığı ön plana çıkarmaya çalışmıştır.  

Bu doğrultuda, 1980’lere gelindiğinde hem toplumsal hem de kurumsal anlamda İslami eğilimin arttığı görülmektedir. Bu eğilim sosyal uygulamalarda, üniversitelerde ve mahalle aralarında kendini hissettiriyordu. Kadınların İslami esaslara göre giyinmeleri, camilerin dolmaya başlaması, üniversite öğrenci konseyi seçimlerinde İslamcıların seçilmesi, kitapçılarda dini kitaplarda görülen artış İslami eğilimin artışını göstermesi bakımdan önemlidir. Özellikle mülteci kampları İslamcıların odak noktası olmuş ve Gazze’de bu kamplar adeta Hamas’ın arka bahçesine dönüşmüştür.  

İntifada’dan önce ve sonra İslami eğilimin artmasına bir başka kanıt ise cami sayısındaki artışta görülmüştür. Bir cami hareketi olarak tanımlanan Hamas, Müslüman Kardeşlerin etkisiyle Batı Şeria’da yılda kırktan fazla cami inşa edilirken, bu miktar Gazze’de daha fazla olduğu görülmektedir.  

Aksa İntifadası ve Yaser Arafat’ın ölümüyle birlikte Hamas’ın dini öğretileri Filistin toplumunda uyandırdığı ilgi giderek artış göstermektedir. Bu kapsamda, Hamas’ın Filistin halkına olan sosyoekonomik desteği halkı daha muhafazakar bir yapıya büründürmüştür. Hamas’ın uygulamış olduğu direniş, eğitim ve sosyal yardımlar bilhassa Gazze’deki Filistinlilerin dine yönelmesine neden olurken, bu durumun, Hamas’ın sosyal ve hayır kurumlarının sağladığı desteklerden kaynaklandığı kadar Fetih yönetiminin şiddet ve yolsuzluk uygulamalarına bir tepki olarak doğduğu görülmektedir.  

İslam Merkezi (Mujamma el İslamiyye)  

Hamas’ın daha Filistin’in siyasi sahnesinde yer almadan önce Müslüman Kardeşler Hareketi bünyesinde yaptığı sosyal yardımlar ve özgür Filistin’i kuracak nesli yetiştirme üzerine faaliyetlere başlamıştı. Hamas’ın stratejisinin ilk sırasında yer alan İslam hukukuyla yönetilen bir Filistin için öncelikle toplumda İslami esasların benimsenmesi ve toplumda ve kurumlarda İslam’ın hakim olması gerekmektedir. Bu doğrultuda görev yapan ve belki de Hamas’ı siyaset sahnesine çıkaracak olan kurumların başında İslam Merkezi gelmektedir. 

1973’te faaliyetlerine başlayan ve 1978’de resmi olarak faaliyetlerini yürüten Merkez, Müslüman Kardeşler Hareketi’nin Gazze Şeridi’nde kurumsallaşmasını sağlayan başat faktörlerden biri olmuştur. 7 farklı komiteden oluşan (vaaz verme, eğitim, rehberlik, sadaka, spor, sağlık, uzlaşma) Merkez özellikle Gazze’deki mülteci kamplarından çıkan bireylerin sempatisini kazanmakta hiç zorlanmamıştır. Bu oluşum Filistin halkı nazarında sempati kazanmasıyla birlikte Batı Şeria’da ve Gazze’de köylerde ve mülteci kamplarında da şubeler açarak faaliyet alanını genişletmiştir.  

1973 Yom Kippur Savaşı’ndan sonra Hamas, Gazze içerisinde daha etkin olabilmek için kurumsallaşmaya giderken, Hamas’ın kurucusu olan Şeyh Ahmet Yasin’in ön plana çıktığı görülmektedir. Geçirdiği kaza sonucu bacaklarını kaybeden Şeyh Ahmet Yasin, öğretmenlik yaparak ve camilerde vaaz vererek gençleri örgütlemeye çalışıyordu. Gençler camilerde kültürel ve İslami değerlere göre eğitilip, İsrail baskısına karşı bir direnişçi olarak harekete kazandırılıyordu. Aynı zamanda camiler, hareket için bağış toplama merkezleri olarak görülmektedir. 1973 senesinde Gazze’de Ahmet Yasin önderliğinde açılan İslam Merkezi hareketin kurumsallaşmasında önemli bir dönüm noktası teşkil etmektedir. Bu Merkez bir taraftan Müslüman toplumu dini eğitimlerle dönüştürmek isterken, diğer taraftan herkesin faydalanabileceği kreşler, klinikler, gençlik ve spor kulüpleri oluşturarak sosyal bir görevi ifa etmiştir.  

İslam Merkezi’nin programlarında öne çıkardığı hususlara bakıldığında önceliğin dini eğitime, sonrasında ise özelden genele doğru kadına, aileye ve böylelikle bütün topluma sirayet edecek ahlaki yapının yaygınlaştırılmasına özen gösterilmiş ve toplumun düzenine ve İslami esaslara ters gelecek pornografik materyallerin yayılmasının, alkol tüketiminin, zinanın ve uyuşturucu kullanımının ortadan kaldırılması için dini eğitim sürecine ağırlık verilmiştir. Bu süreç hareket tarafından “İslam’a Dönüş” olarak adlandırılmış ve doğan bebeklerden yaşlılara kadar herkesin bu dini bilinçlenme sürecinden geçmesinin gerekliliğine vurgu yapılmıştır.  

İslam Merkezi’nin takdirle karşılanmasına neden olan faaliyetlerinden birisi ise uzlaşma komitesi aracılığıyla halk arasındaki davaları çözüme kavuşturması olmuştur. Daha önce Filistin tarihinde herhangi bir medeni kanunun olmaması ve davaların akrabalık ilişkilerine göre ya da davalarda güçlü olan klanın desteklenmesi sosyal anlamda eşitsizliği ve huzursuzluğu meydana getirmiştir. İslam Merkezi’nin toplum arasındaki sorunlarda uzlaştırmacı tavrı bilhassa toplum içinde yoksul kesimin Hareket’e kazandırılmasında etkin bir rol oynamıştır.  

İslam Merkezi’nin ilgilendiği konulardan bir diğeri ise eğitim olmuştur. Bu kapsamda, en önemli girişim Merkez’in Gazze’deki İslam Üniversitesi’ni devralması olmuştur. FKÖ ile Mısır Başkanı Enver Sedat arasındaki gerilim neticesinde Filistinli gençlerin el- Ezher’e erişiminin sınırlanması büyük bir genç nüfusa sahip olan Gazze’de bazı sorunları beraberinde getirmiştir. Bu kapsamda, 1978’de Mısır’daki el- Ezher Üniversitenin bir şubesi olarak Gazze’de İslam Üniversitesi kurulmuş ve bunu takiben Hebron ve Kudüs’de İslami esaslara dayalı okullar açılmıştı.  

Bu okullar ve üniversitelerde okuyan öğrenci profili ise ikiye ayrılmaktadır. Birincisi sosyal muhafazakar olarak adlandırılan büyük bir kısmı kırsaldan gelen ve içinde kızları da barındıran öğrencilerden oluşuyordu. İkinci öğrenci profili ise genellikle mülteci kamplarından gelen ve büyük çoğunluğu erkek öğrencilerden oluşan aktivist gruptur. Bu üniversitede ilk zamanlarda FKÖ etkili olurken, başta Körfez olmak üzere Arap ülkelerden gelen desteğin azalmasıyla birlikte kurum İslam Merkezi’nin eline geçmişti.  

1990’ların başlarında ise üniversitenin mütevelli heyetinin çoğunluğu ve öğrencilerin büyük bir kısmı İslamcılardan oluşmakta idi. Ancak, bu merkezin faaliyetleri Gazze ile sınırlı değildi. Gazze’deki üniversitelere, kurumlara yerleşen İslamcılar etkisini Batı Şeria’da da hissettirmeye başlamıştı. 1980’lerin başında milliyetçi ve sol grupların hakim olduğu Birzeit Üniversitesi’nde de İslamcı öğrencilerin sayısında büyük bir artış yaşanmıştır.  

Hamas’ın toplumu harekete geçirmede medyanın rolü  

Filistin’de Arap toplumu İngiliz Mandası ile başlayan süreçten günümüze kadar baskı altında kalmış ve adeta kendi topraklarında ötekileştirilmiştir. Mevcut şartlar Arapları toplumsal anlamda etkilerken, medya toplumsal hareketleri belirleyen önemli bir unsur olmuştur. Özellikle 1980’li yılların ikinci yarısında Hamas’ın ortaya çıkmasıyla ve İsrail’in baskılarının artmasıyla birlikte kimliğini yitirmekle karşı karşıya kalan Filistinlileri mobilize edebilmek için medyaya özel önem atfedilmiştir. Ancak, Filistin içerisindeki siyasi fraksiyonlara bağlı medya kuruluşlarının varlığı toplumu işgale karşı mobilize etmesinin yanında Filistin halkının siyasi olarak parçalanmasına neden olmuştur. Bu noktada Hamas İntifada ile birlikte direnişi benimsemesinin ardından gerek siyasi amaçlar gerekse toplumu harekete geçirebilmek amacıyla medyanın aktif bir şekilde kullanılmasına özen göstermiştir.  

İlk ortaya çıktığı dönem itibarıyla İslami referanslara önem veren Hamas, bu süreçte esas iletişim kaynağı olarak internet, broşür, duvar yazıları (grafiti), gazete ve TV gibi araçları kullanmıştır. Filistin’deki diğer fraksiyonlara göre interneti daha aktif kullanan Hamas’ın mesajlarını ulaştırmak için üç hedefi vardı. Bunlar; Filistin idaresi altındaki bölgeler, Arap-Müslüman coğrafyalar ve Batı dünyasıdır. Ancak, Filistin idaresi altında kalan bölgelerde de öncelikli hedef diasporadaki Filistinliler olmuştur. Buradaki temel amaç Hamas’ın Filistin davasını ve ideolojisini aktarmak, siyasi ve ekonomik destek sağlamak olmuştur. Bu kapsamda, 8 farklı dilde 20’den fazla web sitesi ile hedef kitleye ulaşılmak istenmiştir.   

Hamas’ın Filistin halkına verdiği mesajların büyük çoğunluğunu Kuran ve hadislerden alıntı yapılarak yayımlandığı görülmektedir. Hamas’ın dini söylemler kullanmasında onun menşei olan Müslüman Kardeşler faktörü dışında Arap toplum yapısının da etkili olduğunun belirtilmesi gerekmektedir. Nitekim, Arap toplumları manevi, entelektüel, psikolojik ve sosyal bakımdan etkileyen başat etken olarak din ön plana çıkmaktadır. Arapların dini söylemlere ve hutbelere olan bu saygısı Hamas tarafından iyi analiz edilmiş, Cuma hutbeleri ve camiler toplum için bir seferberlik aracı olarak kullanılmıştır.   

Hamas’ın medya stratejisinin temeli işgal sona erene kadar direniş temeline dayanmaktadır. Bu kapsamda, öncelik direniş hareketinin meşrulaştırmasıdır. İkinci adımda ise Filistin halkının seferber edilmesidir. Bu aynı zamanda Hamas’a yeni direnişçilerin kazandırılması için önemlidir. Özellikle Gazze’deki cami ve eğitim kurumlarına ek olarak duvarlara yazılan grafitiler gençlerin hafızalarına direnişin kazılması için kullanılmıştır. Üçüncü adımda ise motivasyonu yüksek tutmak amacıyla yapılan faaliyetler gelmektedir. Ancak, motivasyonu yüksek tutma kaynaklı medya faaliyetleri ikiye ayrılmıştır. Bunlar, bir taraftan Filistin halkının motivasyonunu yüksek tutmak için direniş hareketinin İsrail hedeflerine yönelik faaliyetleri çerçevelenirken; diğer taraftan İsrail halkının motivasyonunun düşürülmesi ve korkutmak için yine aynı yöntem kullanılmıştır.   

Hamas stratejisi kapsamında toplumu organize edebilmek ve kendi cihat anlayışını topluma empoze edebilmek için gazete, duvar yazıları, broşürlerin yanında sinemanın da etkisinden faydalanmak istemiştir. Bu kapsamda, tamamını kendisinin finanse ettiği ve filmin oyuncularının kendi üyeleri olduğu bir sinema filmini 2005 yılında çektirerek üyelerini etkileme çalışmıştır. Filmde Hareket’in eski komutanlarından ve İsrail’e karşı önemli operasyonlar gerçekleştiren Imad Akel konu edinilmiştir.   

Sonuç olarak Müslüman Kardeşlerin bir kolu olan Hamas Filistin halkında bir karşılık bulmak ve toplumu yönetebilmek adına sosyal faaliyetlere ağırlık verdiği görülmektedir. Daha resmi olarak kurulmadan Müslüman Kardeşler Hareketi’nin çatısı altında faaliyetlerini sürdüren Hamas’ın öncüleri ve lider kadrosu toplumu kapsayabilmek adına İslami argümanlara sarılırken, eğitime, sosyal yardımlara, toplumsal eşitliğe ve kadına önem vermiş ve ideal Filistin toplumunu bu saç ayakları üzerine oturtmak istemiştir. Nitekim, Müslüman Kardeşler Hareketi çatısı altında gerçekleştirilen bu faaliyetler, Hamas’ın kurulmasından sonra hızlı bir şekilde örgütlenerek Filistin’deki diğer direniş gruplarının önüne geçmesine neden olmuştur. Bu sayede, yıllardır İsrail ile yaşanan savaşlar yüzünden büyük kayıplar yaşayan Gazze halkı her şeye rağmen direnişin arkasında durmuş ve Hamas’ın günden güne büyümesini sağlamıştır.   

Yorum Analiz Haberleri

“Esed’in düşüşüyle Rusya 'süper güç' olmaktan çıktı”
Döktüğün kan yetmedi mi hala utanmadan konuşabiliyorsun?
"Suriye'den bize ne?" yaklaşımını besleyen körlük
Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango