Hüseyin Akın, Milli gazetedeki köşesinde son şiir kitabı “Çeyizime Bir Kefen”den hareketle Ali Emre’nin şiirlerini mercek altına almış:
Çeyizime Bir Kefen - Hüseyin Akın / Milli Gazete
Ali Emre ilk şiir kitabından (Kıyamet Mevsimleri) beri dikkatle izlediğim bir şair. Şiirden ne anladığını şiirle ne anlattığına bakarak anlayabilirsiniz. İçi boş kozalaklar gibi değildir onun şiiri. Hep bir acı, hep alınmamış eksik kalmış bir öç vardır onun şiirinde. Uzun solukludur. Diyeceğini bir seferde demek için, birinci dizenin kuvveti ikinci dizenin kıymet ve izzeti içindir. Sadece şiir yazmaz, şiire dair poetik düşünceleri de okunasıdır. Milyon Sesli Mızıka çıktığında daha kitabın yarısına gelmeden kitap kendisini yazdırmaya başlamıştı bana. Bir şiir kitabı okunduktan sonra nasıl değerlendirilir? Bir sır değil elbette bu. Fakat üstü kapalı bir değerin üzerini açmak sayılsa yeridir. Önce kitabını okuduğun şairin dizeleri yukarıdan aşağıya doğru kafada çiselemeye başlar. Tesir alanı oluşturmaktır bir şiir kitabının okuyucu üzerindeki ilk etkisi. Bir esintiye meftun olmak gibi bir şeydir. Anlam ve söylem tarafı sonraki iştir.
Bir şiir kitabını okuyup sevdikten sonra ilginçtir o kitabın şairini daha bir sevmeye başlıyor insan. Neden acaba? Sizi yormadığı için olabilir. Şairin yazdıkları ile sizin beklenti halindeki zihninizin ve yüreğinizin bir dört yol ağzında karşılaşmasına benzer bir durum yaşadığınız için de olabilir. 2012’de yayımlanan Yeryüzüne Dağılan isimli şiir kitabına Hece dergisinde uzun bir yazı yazdığımı hatırlıyorum. Bu şiirlerde Ali Emre bütün bir insanlık coğrafyasının acılarına ve şanlı insanlık direnişine kadar uzanıyordu. Hamasetten uzak, düşünce ile duyarlığın hassas dengesini çok iyi kurmuş şiirlerdi bunlar.
Bir şair şiir yazmadığı zamanlar ne yapar? Herhalde hikâye yazar, inceleme ve eleştiri yazıları ya da roman yazar. Bunu Ali Emre için de söyleyebiliriz. Özellikle son zamanlarda tarihi şahsiyetler eksenli yazdığı romanları bir şairin kemal seviyesinin ürünleri kabul edebiliriz. Nurettin Zengi/Şarkın Kandili ve Selahaddin/Şarkın Kartalı romanlarını, üzerine müstakil yazılar yazılması gereken yakın geleceğin şark klasikleri olmaya aday kitapları saysak yeridir. Şairin bereketli geçen yıllarının en anlamlı nişanesi kuşkusuz son şiir kitabı Çeyizime Bir Kefen oldu. Bu kitap adını, şairin, Gazze şeridinde şehit edilen 21 yaşındaki gönüllü Filistinli hemşire Rezzan En Neccar için yazdığı şiirden almıştır. Yastan Bir Ev, Belimi Büken ve Şerefin Bin Kitabı başlıklı üç bölümden oluşan kitabın bir iki istisna hariç bütünde uzun mısralı, geniş soluklu şiirlerin atmosfere hâkimiyeti dikkat çekiyor. Modern bir ağıt da sayılabilecek Kapılara Çıkma Artık başlıklı şiir, şiire başlık olan dizelere işaret ederek noktalanmayı deniyor, lakin şiir başka bir mecradan daha gür olarak akmaya devam ediyor gibi: “Kapılara çıkma artık, çeyizime bir kefen bırak / Gözünün ışığı söndü baba, evinin meleği öldü.” Bir kitapta ilk bakış önemlidir ilkesine güvenerek hareket edersek şunu söyleyebiliriz, Ali Emre’nin önceki şiirlerinde olduğu gibi bu kitaptaki şiirlerinde de meşum geçmişe karşın tarihe iz bırakmış insan portrelerinden oluşan şanlı mazi vurgusu çok belirgin. “Şimdi” zamanı ve geleceği koruma bir direniş ruhuna dönüşüyor şiirlerde. Örneğin, “okul aile birliği yoktu beğendiğini asıyordu o buzul devlet / bir baş soğan bile etmiyordu, ilmihalin övdüğü merhamet” dizeleri dünün duvarına asılmış posterlerle birlikte aynada aksini gören bir şimdiki zamana işaret ediyor gibidir.
Şiirlerdeki yer yer şimdiki zaman insan ve durum manzaraları okuyucuda eleştiri havası oluşturmaktan ziyade ince bir sızıya dönüşüyor. Cahit Zarifoğlu’na ithaf edilen Safları Sık ve Düzgün başlıklı şiirde, şiirin kötümser zamanına dâhil olanların rahatlıkla fark edecekleri hafiften bir Mehmet Akif öfkesi seziliyor. “Ön taraf uykulu, kervan bekliyor arka safta tüccarlar / Neşve yok hiç, çocuklar gitmiş, sinmiş bilge analar / Kahve halkı bezgin, dil tutuk, o alesta analar nerde”. Bu mısralarda bir çeşit Mehmet Akif figanı işitiyorsanız, bu kalbin aynı acılara eğilişi sebebiyledir. Kötü Karne şiirinde farklı bir söyleyiş için bir imkân arayışı gözden kaçmazken Körelten şiirinde modern mensur örneğini görebiliyoruz. Tarihi anlar (Malazgirt Sevinci), portreler ve şahsiyetler Nurettin Zengi (Şarkın Kandili), Öfkenin Minberinde Süleyman Halebi, Ömer Muhtar, Mehmet Akif, Malcolm X, Kudüs Avazı, Güzel Türkistan, 15 Temmuz şehidi Halil Kantarcı, Aliya İzzetbegoviç Ali Emre’nin şiirinde adeta yeniden diriliyor.
2012 yılında Ali Emre şiiri üzerine yazdığım yazıyı şu satırlarla bitirmiştim: “Ali Emre bilinçaltı kazıntılarından medet ummak yerine bilinç atına binerek yol alıyor şiirde. Bu çok açık. Kendi benini yitirmeden de topluma duyarlı şiirler yazılabileceğini, öfkenin de bağırmak dışında bir sesi ve renginin bulunabileceğini bu kitapla bir kez daha ortaya koyuyor.”
Sekiz sene sonra yazdığım bu yazının kaderine de şu son satırlar düşmüş olsun: Ali Emre istikamet şairidir. Şiiri işaret fişeği gibidir. Bağırmayan içten içe çağıran, slogan atmayan okuyucuya kalbini ve de vicdanını yoklaması için kendini dinleme payı bırakan bir şiir. Çeyizime Bir Kefen şiirleri form ve de söyleyiş biçimi noktasında yeni arayışlara girmiş bir şairin geleceğe yüklediği yeni ve taptaze bir nefesi müjdeliyor. Sevgili okur, sadece insan kitabı değil kitaplar da insanı okur. Bu şiirlerde yaşadığın zaman içre kendini ve de diğerini görmek istiyorsan bir elif miktarı kafanı kaldır, Ali Emre’nin Çeyizime Bir Kefen kitabına ulaş. Hem rahatlıkla hiçbir maske takmadan da okuyabilirsin.