Aydın Ünal / Yeni Şafak
Velev ki terör örgütü olsun
İsrail, Gazze’de yürüttüğü soykırımı “HAMAS’ın terör örgütü olduğu” ve “terörle mücadele ettiği” yalanlarıyla meşrulaştırmaya çalışıyor. Bu kara propaganda, İsrail’e gönüllü ya da para karşılığı uşaklık yapan etki ajanlarının da gayretleriyle -ki bunlardan bazıları Türkiye’de bakanların şarap masalarında dahi ağırlanıyor- küresel ölçekte bir miktar karşılık da buluyor.
HAMAS’ın bir terör örgütü olmadığını, Filistin ve Gazze’nin bağımsızlığı için haklı, meşru bir müdafaa yaptığını, HAMAS eylem yapmasa bile İsrail’in yavaş ya da hızlı Filistin topraklarını işgal ettiğini, HAMAS’ın etkin olmadığı Batı Şeria’da hukuksuzluğun, vahşetin, hırsızlığın, işgalin, cinayet, katliam ve soykırımın sürdüğünü, Filistinlilere yaşam hakkı tanınmadığını, Filistinlilerin tek özgürlüğünün “ölüm şeklini seçmek” olduğunu, HAMAS’ın her eyleminin topraklarını, vatanını, en temel insan ve yaşam haklarını korumak için olduğunu ve daha nice gerekçeyi burada defalarca sıralamıştık.
Fakat bir kere de meseleye muhalif cepheden bakalım ve HAMAS’ın bir terör örgütü olduğunu varsayalım. Velev ki HAMAS bir terör örgütü olsun, mücadelesi böyle yapılabilir mi? “Terörle mücadele ediyoruz” diyerek 2,5 milyon insanın yaşadığı daracık bir kara parçasına 2 atom bombası gücünde mühimmat atılabilir mi? Ayrım gözetmeksizin bebekleri, çocukları, hastaneleri, okulları, ambulansları, doktorları, gazetecileri hedef almak meşru sayılabilir mi?
Türkiye 40 yıldır terörle mücadele ediyor. Geçmişte kimi hatalar yapılmış olsa da teröristle sivili ayırmak için en başından itibaren büyük bir hassasiyet gösteriliyor. Gerek Türkiye içinde, gerek sınır ötesi operasyonlarda bir tek sivilin burnunun kanamaması için azami dikkat sarf ediliyor. Örneğin Hendek operasyonlarında, güvenlik güçlerimize korkakça saldırıp sivillerin arasına saklanan, sivillerden de korkutarak ya da gönüllü destek bulan teröristlere karşı bile çok dikkatli operasyon yapıldı. Elinde silah olmayan, terörist olduğu kesinleşmemiş kimse hedef alınmadı.
Bütün bu hassasiyete rağmen Batı ve Batılı kuruluşlar deyim yerindeyse Türkiye’nin ensesinde boza pişirdiler. Teröristlerle sivillerin ayrıştırılması konusunda sürekli beyanat verdiler. Türkiye’nin açıklamalarından ziyade terör örgütünün açıklamalarını ciddiye alarak, Diyarbakır’da teröristler tarafından vurulan Tahir Elçi’nin polislerce vurulduğu iddiası gibi yalanlar, kara propaganda üzerinden Türkiye’yi suçladılar. Uludere’de olduğu gibi bazen hatalar yapıldığında dünyayı ayağa kaldırdılar. Avrupa Birliği’nden Avrupa Komisyonu’na, Birleşmiş Milletler’den Uluslararası Af Örgütü’ne, basın örgütlerine kadar hepsi Türkiye’nin üzerine geldiler. Bu yalanlara dayanarak Türkiye’ye silah ambargosu uygulanmasına kadar işi götürdüler.
Velev ki HAMAS bir terör örgütü olsun, velev ki İsrail terörle mücadele ediyor olsun; nerede o ilkeler? Nerede o uluslararası antlaşmalar, uluslararası hukuk? Nerede o insan hakları beyannameleri? Nerede o yaptırımlar, ambargolar?
Türkiye’nin terörle haklı, meşru ve güvenlik-özgürlük dengesini de azami gözeten mücadelesini dillerini dolayanlar, “Terörle mücadele ediyor” diyerek İsrail’in soykırımına, vahşetine, hukuksuzluğuna, tamamı faili meçhul cinayetlerine, suikastlarına göz yumuyorlar.
Velev ki HAMAS terör örgütü olsun; 7 Ekim operasyonu sonrasında HAMAS savaşçıları Tel-Aviv’e saklansalar İsrail havadan Tel-Aviv’i mi bombalayacaktı? “Hastanenin altındaki tünellerde saklanıyorlar” bahanesiyle Tel-Aviv’de hastaneleri, ambulansları bombalayacak, kuvözdeki bebekleri katledecek, doktorları mı öldürecekti?
HAMAS bir terör örgütü değil. HAMAS, tıpkı bizim Kuvayı Milliye’miz gibi haklı, meşru bağımsızlık savaşı veren bir örgüt. Velev ki HAMAS terör örgütü olsun; Türkiye’yi terörle mücadelesinde yalnız bırakan, bir de mücadeleyi engelleyen o kibirli parmakların havaya kalkma, Türkiye’ye mürebbiye edasıyla ders verme ihtimali artık kalmamıştır. İsrail’in devlet teröründen sonra hiçbir Batılı devlet ve kurum hiçbir ülkenin terörle mücadelesine ses çıkaramaz.
Neyse ki Batı’nın yalan değer ve ilkeleri karşısında doğunun merhameti var, insafı var. Batı’dan insana dair öğreneceğimiz hiçbir şey yok; duyacağımız cümle de kalmadı. HAMAS direnişiyle Batı’nın maskesini düşürürken Doğu’nun cevherini açığa çıkarıyor. İşte onun için kimse heveslenmesin. HAMAS bitmeyecek, bitiremeyecekler.