Uluslararası Ortadoğu ve Filistin Konferansı’nda konuşma yapanlardan biri de HAMAS temsilcisi Nevaf Tekruri’ydi. Tekruri, konferansın ikinci gününde “Filistin Sorununa Çözüm Perspektifleri” başlıklı oturumda bir konuşma yaptı. Biz de bugünkü yazımızda onun konuşmasından aldığımız bazı notları aktaracağız.
Nevaf Tekruri, Siyonist tehdidin sadece Filistin’e yönelik olmadığını, bütün insanlık için geçerli olduğunu hatırlatarak Filistin halkının aslında dünya halklarını işte bu tehdide karşı savunduğunu dile getirdi. Biz bu hususu daha önce değişik vesilelerle gündeme getirmiş ve Filistin halkının aslında ribat çizgisinde yer aldığını ifade etmiştik. O yüzden dünya halklarının işte bu ribat çizgisini önemsemesi, Filistin halkının işgalci Siyonist tehdide karşı sürdürdüğü mücadeleye destek vermesi gerekir. Filistin halkı bu ribat çizgisini muhafaza etmek için büyük fedakârlıklara katlanıyor. Dünya halklarının da o halkın haklı ve meşru direnişini anlaması, ona arka çıkması gerekir. Eğer oradaki ribat çizgisi aşılırsa, Siyonist tehdit uzun vadeli emellerini gerçekleştirmek amacıyla dairesini hızla genişletmeye çalışacaktır.
Tekruri’nin dikkat çektiği önemli bir husus da bugün Filistin’de direniş ve özgürlük mücadelesinin yükseliş, işgalci Siyonizmin ise çöküş merhalesinde olduğuydu. Bu tespit kesinlikle bir varsayım, rüya ya da hayâl görme değildir. Bugün her ne kadar Netanyahu oldukça iddialı laflar söylese, başında bulunduğu devletin bir Yahudi devleti olduğunu onaylatmak için büyük lobi çalışmaları yürütse, Kudüs’le ilgili herhangi bir pazarlığa yanaşmayacağı mesajları verse de; işgalci Siyonizm yükselişini tamamlamış ve çöküşe geçmiştir.
Onun çöküşe geçişi yeni başlamadı. Ama çöküşün başlangıcında sarfedebileceği potansiyel enerji ve birikim çok daha fazlaydı. Dolayısıyla o merhalede kendini daha dinç hissediyordu. Ama depodan harcama safhasına geçmiş olmak da Siyonist işgalci açısından büyük bir şanssızlıktı. Zaman ilerledikçe sarfiyat artarken, telafi imkânları daralıyor. Bunu sadece ekonomik birikim, askerî güç vs. için söylemiyorum. En önemlisi kendine güven ve psikolojik enerjidir. İşte bunları tüketmektedir işgalci Siyonist ve onlarla birlikte doğal olarak askerî gücünü, ekonomik birikimini de tüketiyor.
Öte yandan işgalci Siyonizm kara bir sicile sahiptir. İnsanlığın yüz karasıdır. Kundaktaki bebekleri katletmekte, aileleri toptan yok etmekte, tutsaklara iğrenç işkenceler uygulamakta ve sayılamayacak kadar çok sayıda kötü iş yapmaktadır. Henüz ekonomik gücü, medya gücü, şirketleri ve lobileri sayesinde etkinliğini sürdürüyor. Ama unutmamak gerekir ki; tarihte uluslararası siyonizmden daha etkili saltanatlar ve ideolojik akımlar çok hızlı çöküş yaşamışlardır. Kara bir sicile sahip olan Siyonist mafya ve işbirlikçileri çöküşe geçtiğinde bütün kirli çamaşırları ortaya dökülecek, herkes onun ayıplarını konuşacak, suratına tükürecektir. Nasıl bugün vicdan sahibi herkes Nazi vahşetinin suratına tükürüyorsa. O yüzden bugün üç kuruşluk dünya çıkarı ve geçici mevkiler hesabına Siyonist vahşetle işbirliği yapmakta beis görmeyenlerin, yarın onunla aynı kefeye konulacaklarını ve ayıplamaların hedefi olacaklarını hesaba katmaları gerekir. Dolayısıyla bir an önce Siyonist vahşetten teberri etmeleri, ondan uzak olduklarını ilan etme cesareti göstermeleri, kendi yararlarına olacaktır.
Nevaf Tekruri’nin konuşması çözüm perspektifleriyle ilgili oturumda olduğundan, doğal olarak HAMAS’ın, ortaya konan çözüm formüllerine yaklaşımlarıyla ilgili tespit ve değerlendirmeleri de aktardı. Tekruri, HAMAS’ın Filistin topraklarını Akdeniz’den Ürdün Irmağı’na kadar bir bütün olarak gördüğünü ve İsrail işgalini asla meşru kabul etmeyeceğini, bu konudaki ilkesinden hiçbir zaman taviz vermediğini ve vermeyeceğini dile getirdi.
Bu doğrultuda HAMAS’ın, 1967’de işgal edilmiş topraklarda bir Filistin devleti kurulmasını kabul etmesinin geçici çözüm formülü olarak görülebileceğini, bunun diğer topraklar üzerindeki işgali meşrulaştırma anlamına gelmeyeceğini, böyle bir geçici çözümün de mültecilerin yurda dönüş haklarının kabul edilmesi şartıyla ve uzun vadeli bir ateşkesle mümkün olabileceğini dile getirdi.
Tekruri konuşmasında masabaşı görüşmeler merhalesinde kabul edilen çözüm formüllerinin hepsinin başarısız kaldığına dikkat çekerek, Filistin halkının bugün haklarını geri alma merhalesinde olduğunu ve bunun da direnişle gerçekleşebileceğini vurguladı. HAMAS’ın işgal devletiyle ateşkes yapmasına dair eleştirilere verdiği cevapta da, ateşkesin de direnişten bir parça olduğunu, mücahitlerin hazırlık için buna ihtiyaç duyduklarını, Gazze zaferinde, ateşkes merhalesinde yapılan hazırlığın payının inkâr edilemeyeceğini hatırlattı.
VAKİT