Hamas ile işgal rejimini aynı kefeye koyanlar Siyonizm'e hizmet ediyorlar...

Ali Bulaç, Gazze'de yaşanan vahşeti doğru değerlendirmekten aciz olan kimselerin bakış açısındaki sorunları değerlendiriyor.

Ali Bulaç / Farklı Bakış

Yahudi, Hıristiyan ve Müslüman siyonistler

Bundan önceki yazılarımda “içimizdeki İsrailliler” tabirini kullanıyordum ancak bu meramı tam olarak ifade edemiyordu. “İsrailli” dendiğinde ilk akla gelen İsrail vatandaşlarıdır, oysa siyonist olmak veya siyonizme hizmet etmek için İsrail vatandaşı olmaya gerek yok, nitekim ABD’da sayıları milyonlarla ifade edilen Evanjelikler “Hıristiyan siyonustlerdir.” Son olarak ABD Devlet Başkanı John Biden doğru cümleyi kullandı: “Siyonist olmak için yahudi olmak gerekmez.” Bu doğru, benim de nominal (ismen) veya eski İslamcı olsa da müslümanın da siyonist olabileceği fikrim buna dayanmaktadır.

Yahudi siyonistler

Siyonizm, yahudiliğin yazılı ve sözlü kaynaklarında yer alan İsrailoğullarına özgü inançları ve iddiaları temel alan “İsrail’in modern ulus devletinin kurucu ideolojisi”dir. Şu temel ilkelere dayandığını söylemek mümkün: a. Yahudilik İsrail devletinin kurucu ideolojisidir b. İsrailoğulları Tanrı’nın seçtiği kavimdir, c. Merkezi Filistin (Kenan) olmak üzere Tanrı onlara Nil’den Fırat’a kadarki toprakları vadetmiştir d. Siyonistler dünyadaki bütün yahudileri İsrail’de toplamayı ve Siyon Dağı’nın tepesinde Süleyman Mabedi’ni inşa etmeyi hedefler e. Siyonistlerin karar ve eylemlerini tayin eden kaynak Kutsal Kitap (Tevrat-Talmut) ve Kutsal Kitabın İsrail devletinin varlığına, bekasına ve hedeflerine meşruiyet teşkil eden siyonist yorumudur; diğer bütün ahlak ve hukuk kuralları veya uluslar arası sözleşmelerin kutsal metin ve siyonist İsrail söz konusu olduğunda bir kıymet-i harbiyeleri yoktur; İsrail hiçbir eyleminde bu sözleşmelere ve kurallara uymak mecburiyetinde değildir.

Kısaca söz konusu kurucu ideoloji etrafında toplanan yahudiler, ateist olsa da siyanizmin bu çerçevede İsrail devletinin kurucu doktrini ve İsraillilerin değişmez kimliği olarak kabul eder, yahudilerin başka kavimlerle karışıp asimile olmaması için gerekli yasal ve kurumsal tedbrileri almayı ulusal görev sayarlar.

Şüphesiz Yahudilerin tamamı siyonist değildir. Siyonizm karşıtı yahudiler, İsrailoğullarının çektiği acıların mesihin gelişiyle ancak sona ereceğini, yahudiliğin Tanrı’ya itaat olduğunu, siyonistlerin ise bir Yahudi ulusu ve devleti kurmayı amaçladıklarını; gerçek yahudilik ile siyonistler arasında gökler ile yer kadar fark olduğunu, siyonizmin yahudilerin başına tarihteki felaketlerden daha beter felaket ve musibetler getireceğini söylemektedirler. Söz konusu yahudilere göre, siyonistler Araplardan topraklarını çalarak günahkar bir devlet kurmuşlar, yahudiliği 19. yüzyıl ürünü milliyetçi ideolojilerine alet etmişlerdir.

Tabii ki, siyonizme “mesih gelmediği” için devlet kurmaları dolayısıyla karşı çıkan yahudilerin, mesihin gelişinden sonra, müslümanlara ve hıristiyanlara nasıl davranacakları merak konusudur. Acaba onlarla barış içinde yaşamayı mı kabul edecekler, yoksa mesih geldi artık yahudi olmayanlar “tanrının seçkin kavmi”ne itaat etmeye mi zorlayacaklar? Şimdilik bu sual muamma!

Ancak mesihe, mesihin geleceğine de inanmayıp bugün siyonist İsrail’in yaptığı katliamlara samimiyetle karşı çıkan yahudiler de var ve bunlar giderek İsrail’e karşı seslerini daha çok yükseltmektedirler. Dindar yahudilere göre siyonistler dini metinleri kasıtlı olarak yanlış yorumlamaktadırlar. Bu yahudilerin içinde dindarları olduğu gibi “seçilmiş kavim” ve “vaadedilmiş topraklar” efsanesine inanmayan seküler (atesit, deist, agnostik) olanları da var. Eğer gelecekte bütün din, mezhep ve etnik grupları adalet ve hakkaniyet temelinde bir arada yaşayacaklarsa, bu barışı bu samimi dindarlar, selim akıl ve temiz vicdan sahibi hanif ruhlu insanlar gerçekleştireceklerdir.

Hıristiyan siyonistler

“Hıristiyan siyonistler”, muharref incillerdeki bir kehanete dayanarak, İsrail devletinin kurulması, yahudilerin İsrail’de toplanması ve Armagedon’da kanlı bir savaşın çıkmasıyla mesihin yeryüzüne ineceğine, kurtuluşun o zaman gerçekleşeceğine inanmaktadırlar. Bunların politik stratejileri mümkün oranda İsrail ile çevre ülkeleri arasındaki anlaşmazlıkları derinleştirmeye, büyük savaşlara ve kanlı olaylara zemin hazırlamaya, böylece “tanrıyı kıyamete zorlama”ya dayanmaktadır. Marxistlerdeki mütekabilleri Troçkistler, Şia’da Hüccetilerdir. Her seferinde vuku bulan katliam(lar)ı yahudi siyonistler kadar Hıristiyan siyonistler de teşvik etmekte, katliam katsayısı arttıkça bundan büyük sevinç duymaktadırlar. Hıristiyan siyonistlere göre mesihin gelişini çabuklaştırmada en etkili araç Amerika’nın siyonizme verdiği sınırsız destektir. Filistin’de barbar katliam sürerken (Ekim-2023) Kongre üyesi Lauren  Boebert şöyle dedi: “Tanrı’yı yüceltmek için iki ulus kuruldu: ABD ve İsrail. İkisine de şükredeceğim, ikisini de onurlandıracağım. Onları korumak için yapabildiğim herşeyi yapacağım.”

Yukarıda değindiğimiz üzere siyonistlerin belirgin vasfı, dini temelde formüle ettikleri siyasi hedeflerini gerçekleştirmek üzere kendilerini ve İsrail devletini uluslar arası hukuk sözleşmeleri, insan hakları, savaş suçu gibi kurallar ve yasaklarla bağlı görmemeleridir; çünkü onlara göre siyonizm ilahi bir amaçtır, çoluk çocuk, yaşlı, sivil öldürülmesi, hatta hayvanlarının da ifna edilmesi Tevrat’ın emridir, Tevrat’ın hükümleri bütün uluslar arası sözlşeme ve hukuk metinlerinden üstündür. Gazze katliamında 43 haham Netanyahu’ya fetva verdi. Siyonistler kendilerini ahlaki ve hukuki bilumum kural ve yasaklardan muaf tutarlar.

Müslüman siyonistler

Filistin sorunu söz konusu olduğunda, siyonizmin en iilgiç versiyonu bugüne kadar fiilen varolan ama ismi telaffuz edilmeyen “Müslüman siyonistler”in varlığı ve bunların İsrail devletinin hedefleri doğrultusunda takındıkları tutum veya öne çıkardıkları söylemlerdir.

İlk anda “müslüman siyonistler” kulağa pek garip gelebilir ama dikkatlice bakıldığında yahudi ve hıristiyan siyonistler kadar müslüman siyonistlerin de İsrail devletinin varlık sebebine ve gelecek planlarına hayli hayırhah baktıkları, hatta hizmet ettikleri görülür.

“Müslüman siyonistler” adını verdiğim çevreler, ne Yahudilerin inançlarını paylaşırlar ne Hıristiyan siyonistler gibi kurtarıcı bir mesih beklentisi içindedirler. Onları siyonist yapan, sosyo politik konumlarına göre din olarak İslam’a ve müslümanlara, Araplara, Filistinlilere ve özellikle Hamas’a duydukları öfke ve husumettir. Bunların bir bölümü Türk, Kürt ve Fars milliyetçisi, mezhepçi, kemalist/laik batıcı, nemelazımcı-konformist Arap veya Arapların yöneticisi, sol kökenli liberal, yurt dışında yaşayan kimi müslümanlar, Fethullah Gülen’in bazı bağlıları, “hümanizm ve evrensel değerler” skalasını yeni din olarak seçen eski İslamcılar ve acizlikleri kendilerini feci şekilde rahatsız ettiği için her defasında katliamların suçunu İsrail’e boyun eğmeyen Filistinlere yükleyen müslümanlar. Bu 11 kategoridekiler, zahirde reddetseler de zamirde ve hakikat-i halde siyonisttirler, bilincinde olsunlar olmasınlar, yahudi ve hıristiyan siyonistlerle aynı çizgide saf tutmaktadırlar.

Birini siyonist saymamız için şu söylemde bulunması yeterlidir:

1.” Kurucu ideolojisi siyonizm olan İsrail meşru bir devlettir.” Bu söylem, “yahudiler diğer halklarla birlikte bölgede yaşama haklarına sahiptir” önermesinden ayrıdır. Sorun, özünde siyonizm olan İsrail’dir.

  1. “İsrail’in kuruluşundan bu yana kullandığı terör ve şiddet eylemleri kuruluş ve varoluş süreçlerinin tabii sonucudur. Bütün ulus devletler şiddet ve teröre başvurarak kurulmuşlardı, İsrail de aynısını yapmaktadır?” Bu söylem de “Sui misal emsal olmaz” kuralını tersine çevirip sui misali hüsn-ü misal yapar. Şiddet, baskı, terör, kıyım, etnik arındırma, dayatma ve totalitarizm üzerine kurulmuş hiçbir siyasi entite meşru değildir.
  2. “Her kavim bir başkasının toprağını işgal eder, Araplar ve Türkler de şimdi bulundukları toprakları işgal ederek hakimiyet kurmuşlardır.” Bu hüküm cümlesi İslami fetihlerin adilane yapılması gereken kritiğini manipüle etmek suretiyle İsrail’in işgaline tarihsel destek aramayı hedefler. Buna göre müslümanlar fetihle toprak işgal etmişlerse, İsrail’in de Filistin topraklarını işgal etme hakkı vardır, fiili durumu kabullenmekten başka çözüm yoktur. Bu söylem, bir yandan oryantalist bir iddiayı tekraren İslam’ın tarihsel intişârını salt fetihlere bağlamakta, öte yandan Emeviler’den Osmanlı’ya kadarki siyasi ve askeri tarihin adilane kritiğinin yapılmasını engellemektedir.
  3. “Hamas bir terör örgütüdür. Hamas İsrail’e saldırı düzenleyerek Filistinlerin katliam ve kıyımlara maruz kalmalarına sebep olmaktadır.” Bu hüküm cümlesinde toprakları işgal edilmiş, 75 senedir şiddete, teröre, gasba, müsadereye, haksız mahkumiyetlere, muhasaraya, etnik arındırmaya, katliamlara maruz kalmış Filistinlilere en yüksek düzeydeki ahlaki normlara ve hukuk kurallarına harfiyyen uymaları şart koşarken, her türden vahşi katliamı, etnik arındırma ve soykırımı İsrail’in “savunma hakkı” saymaktadır.

Tabii ki Filistinlilerin ve Hamas’ın hataları, hukuk ihlalleri, yanlış mücadele yöntemleri ve tartışmalı politik tutumları olabilir, bu yanlışların maliyeti yüksek de olabilir. Bu çerçevede Filistinlileri ve Hamas’ı samimiyetle eleştirmek hak ve görevdir ama bazı yanlışları Filistin mücadelesine ve Hamas’a husumete, değersizleştirmeye, itibarsızlaştırmaya dönüştürmek eleştiricinin niyeti ne olursa olsun, onu siyonistlerle aynı hizaya getirir. Hele hele işgal altındaki topraklarını kurtarmak isteyenlerle işgalciyi aynı kefeye koymak veya herhangi bir Filistin saldırısı üzerine İsrail katliam yapınca “Canım, İsrail bu, bilmez misiniz, bunu yapar” demek, kişiyi sadece siyonist yapmaz, siyonist barbarlığa şerik kılar. ABD ve Avrupa, kategorik olarak İsrail’in sivillere dönük katliamına ilişkin tek bir eleştiri yöneltmezler iken, 24 Ekim’de İsrail’in eski başbakanı Yair Lapid batı medyasını “Eğer uluslararası medya nesnel (objektif) olursa bu, Hamas’a destek verdiği anlamına gelir” diye tehdit ederken, bizimkilerin söze  “Hamas da bir terör örgütür” diye başlamaları siyonizme hizmettir.

Hamas ile İsrail arasında yapılabilecek bir mukayese, kimin sahiden terörist olduğunu ortaya koyabilir.

Benim tanımıma göre, hangi saikle olrusa olsun (dini, etnik, siyasi, ekonomik vs.), masum sivilleri hedef alan her saldırı terör eylemidir ve suçtur. Masum siviller Hz. Muhammed (s.a.) ve Hz. Ebu Bekir (r.a) tarafından şöyle belirlenmiştir: Çocuklar, kadınlar, yaşlılar, din adamları ve çatışmalara katılmayan erkekler. 7 Ekimden beri Gazze’de olup bitenler İsrail’e atfedeceğimiz sıfat hakkında bize yeterince açık-somut fikir vermeye yetmektedir.

Hamas’ın müzik festivaline katılanları katlettiği yolundaki haberlerin tamamen yalan olduğu, asıl katliamı Hamas elemanlarını hedef alan helikopterlerden ateş açan İsrail askerlerinin yaptığı ortaya çıktı.

Bir eylemi ve failini terör suçu açısından teşhis edebilmenin üç kriterinden söz edilebilir: Eylemi yapanların refaransı, sistematiği ve el’an başvurduğu eylem biçimi yani pratiği. İsrail kurucu ideolojisine kaynak teşkil eden muharref Tevrat ve diğer dini metinler, düşmanın sadece savaşçılarını değil, kadınları ve çocukları yanında hayvanlarını dahi yok etmeyi emrediyor. (Bkz. Yeşeya, 60:18.)

İsrail terörü referansını dini metinlerden alır. Hamas’ın (el Hareketü el mukavametü’l İslamiyye) referansı olan Kur’an ve Sünnet kat’i bir dille sivillerin hedef alınmasını yasaklamaktadır.

İsrail devletinin sistematiğine baktığımızda kuruluş aşamasında 9 Nisan 1948’de Menahem Beghen’in komutasındaki askerlerin erkek, kadın ve çocuğun 254 Filistinliyi katlettiği Deyr Yasin katliamından bu yana her eylemi kitlesel terördür: İsrail, 2012 yılında bin 650, 2013’te 4 bin 936, 2014’te 19 bini geçkin, 2017’de 8 bin 500, 2019’da 15 bin, 2020’de 2 bin 700 masum insanı katletti. İsrailli siyasi liderlerin kahir ekseriyeti önce Filistinli öldüren teröristler olarak sahneye girmişlerdir. Ben- Goriun’dan Menahem Begin’e, Ariel Şaron’a vd.e kadar! İsrail’in sistematiği katliamlar serisidir.

Anadolu Ajansı’nın (12 Kasım 2023) verdiği bilgilere göre 7 Ekimden bu yana İsrail, 6. 409’u çocuk, 3.100’u kadın olmak üzere 11. 180 kişiyi katletti; İsrail 142 saldırı düzenledi, yüzde 70’ çocuk ve kadın olmak üzere 28. 200 yaralı var; 1.700’ü çocuk olmak üzere 3.250 kişi kayıp. İsrail’in Gazze’de kaç Hamas üyesine zarar verdiği belli değil, neredeyse öldürdüklerinin tamamı kadın, çocuk ve çaresiz sivillerdir. Bu da pratiğidir.

Mevcut pratik, İsrail’in referansını ve sistematiğini teyid ediyor. Kabinede Gazze’ye nükleer bomba atılabileceğini söyleyen bakan var: Emihay Eliyahu. Bu bakanın babası Şamuel Eliyahu “Filistinli çocukların da öldürülebileceği” yönünde fetva borşürleri yayınlamış bir haham… 6 Şubat Maraş merkezli deprem felaketini, İsrail karşıtı politikaları yüzünden Türkiye’ye Yehova’nın verdiği ceza olduğunu söylemişti.

Referans, sistem ve süren pratik açısından Hamas ile İsrail aynı kefeye konabilir mi?

Bu çerçevede 75 senedir yaşanan dramları gözardı edip Filistinlileri terörist ilan etmek suretiyle İsrail’i bir şekilde aklayan müslümanlar siyonisttir, siyonizme hizmet etmektedirler.

Ancak bütün bunlara rağmen, insanı siyonist yapan Filistin mücadelesine varoluşsal kayıtsızlıktır: giderek sayıları milyonları ve yakın gelecekte milyarları bulacak olan nice laik-seküler, hıristiyan veya yahudi, siyonizmin gezegendeki türümüzün geleceğini nasıl tehdit eden bir musibet olduğunu anlamakta, meydanlara dökülüp Filistinlilerin lehine gösteri yapmaktadırlar ki, bunlar nice siyonist müslümandan daha selim akıl ve temiz vicdan sahibi haniflerdir.

Yorum Analiz Haberleri

Siyonizm Batı'nın çöküşünü hızlandıracak
Siyonistlerden dost olmaz, ne Kürtlere ne de bir başkasına
“AB İsrail’i daha ne kadar koruyacak?”
“BM Siyonizm'i ırkçılık saysın”
Gazze katliamında ABD'nin rolü