Ellen Ioanes / Fikir Turu
Reisi’nin ölümü İran’ın geleceğini nasıl etkileyecek?
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Dışişleri Bakanı Abdullahiyan’ın 19 Mayıs’ta helikopter kazasında yaşamını yitirmesi şok dalgalarına yol açtı. Ortadoğu kazanının fokurdadığı bir dönemde bölgenin kilit oyuncularından İran’ın en önemli siyasi figürlerinden ikisinin ani ölümlerinin Tahran’ın iç ve dış siyasetine yansımaları merak ediliyor.
Amerikalı gazeteci Ellen Ioanes, Vox.com’da yayınlanan makalesinde bu soruları yanıtlamaya çalıştı. Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:
“İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin 19 Mayıs günü bir helikopter kazasında hayatını kaybetmesi, İslam Cumhuriyeti’nin geleceğine ilişkin soru işaretlerini derhal gündeme getirdi.
Kısa vadede, Reisi’nin vefatının İran siyasetinin yönünü değiştirmesi pek olası değil. İran, Anayasası gereği önümüzdeki 50 gün içinde seçimlere gitmeye hazırlanacak, bu arada ülkenin cumhurbaşkanlığı görevini de vekaleten cumhurbaşkanı birinci yardımcısı Muhammed Muhbir üstlenecek.
Ancak helikopter kazası 85 yaşındaki Dinî Lider Ayetullah Ali Hamaney’in olası bir halefini ortadan kaldırdı.
Hamaney’in halefi meselesi, ilerlemiş yaşı nedeniyle giderek daha acil bir durum haline geliyor. Zira, İran’da cumhurbaşkanı politika belirlemede etkili olabilse de yargıyı, dış politikayı ve seçimleri kontrol eden gerçek güç odağı ve yetkili Dinî Lider.
Uzun vadeli belirsizlik riski var mı?
İran Cumhurbaşkanı Reisi ve Dışişleri Bakanı Emir Abdullahiyan’ın ölümleri İran rejimi için iç ve dış zorlukların yaşandığı bir döneme denk geldi. 2022’deki geniş çaplı protestoların ardından gelen sert baskılar ve ülke içinde yaşanan önemli ekonomik sorunlar rejimin İran halkı nezdindeki güvenilirliğini aşındırdı. Uluslararası alandaysa İran, İsrail ile sert bir bölgesel çatışmanın yanı sıra nükleer programı nedeniyle de ABD ile uzun süreden beri bir mücadele içinde.
Reisi, 2021’deki cumhurbaşkanlığı adaylığı sırasında iktidardaki din adamları tarafından incelenmiş ve onaylanmıştı. Rejimin muhafazakâr politikalarına bağlı olduğu için Hamaney’in potansiyel halefi olarak görülüyordu. Rejim en zorlu dönemlerinden birinden geçerken gerçekleşen ölümüyle birlikte İran’ın uzun vadeli geleceği biraz daha belirsiz hale geldi.
İran’da en büyük sorun bir halef bulmak
Katı muhafazakâr bir din adamı olan Reisi her zaman Hz. Muhammed’in soyundan geldiğini simgeleyen siyah bir türban takardı. Güçlü İslami Devrim Muhafızları Ordusu ile yakın ilişkisi, Hamaney’in yerine geçebileceği yönündeki spekülasyonları körükledi. Bu paramiliter güç, iç siyasette olduğu kadar, Irak ve Suriye’de kendisine bağlı gruplar ve vekil güçler, Lübnan’da Hizbullah, Yemen’de Husiler ve Gazze’de Hamas aracılığıyla da bölge genelinde nüfuz sahibi.
Reisi 2021’de oyların yüzde 62’sini alarak seçilmişti, ancak katılım oranı sadece yüzde 49’da kalmıştı. İslam Cumhuriyeti tarihinin bu en düşük katılım oranı, hükümetin meşruiyet krizinin bir kanıtıydı.
Ölüm komitesi üyesi olarak binlerce idama imza attı
Reisi eski bir savcı. Yargı kariyeri boyunca, 1980’lerde binlerce siyasi mahkûmun yargısız infazını gerçekleştirmekle görevli “Ölüm Komitesi”nde görev yapmak da dahil olmak üzere, 1979 devriminden bu yana hükümetin en acımasız baskı ve insan hakları ihlallerinden bazılarından sorumlu olduğu ya da bu ihlallere karıştığı iddia ediliyor.
İran-Irak Savaşı sırasında ve sonrasında rejime muhalif bir dizi örgüt ortaya çıkmış, Irak’ın tutumunu destekleyenler ve hatta Irak’tan İran’a saldırı girişiminde bulunanlar oldu. İslam Cumhuriyeti’nin meşruiyetini korumak için Ayetullah Humeyni muhalefetin kapsamlı bir şekilde tasfiye edilmesini emretti. Tutuklanan muhaliflerin çoğu keyfi olarak idam edildi.
Tartışmalı 2009 seçimlerinden sonra, on yıllardır rejime yönelik en önemli tehdit olarak ortaya çıkan “Yeşil Hareketi” sırasında üst düzey bir yargı mensubu olan Reisi, harekete dahil olan kişilerin cezalandırılması ve hatta idam edilmesi çağrısında bulundu. Ayrıca cumhurbaşkanı olarak, başörtüsünü uygunsuz bir şekilde taktığı iddiasıyla ahlak polisi tarafından tutuklanan 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin gözaltında ölümünün ardından patlak veren “Kadın, Yaşam, Özgürlük” hareketine yönelik şiddetli tepkinin denetlenmesine yardımcı oldu.
Baskıcı geçmişi ve sıradan İranlılar için kötüleşen yaşam standartları nedeniyle halk desteği düşük Reisi, hükümetin meşruiyetinin daha da aşınmasına neden oldu. Bu durum yaklaşan cumhurbaşkanlığı yarışını da etkileyebilir.
Uluslararası Kriz Grubu İran Programı Direktörü Ali Vaez, “İnsanları sandığa götürmenin zor olması bir yana Anayasayı Koruyucuları Konseyi’nin de halkın sandığa gitmesini istediğini sanmıyorum. Ayrıca açık bir seçim yapılmasını da istemiyorlar, çünkü şu anda liderliğin tüm odak noktası tepedeki ideolojik uyumluluk, aşağıdan gelen meşruiyeti gerçekten umursamıyorlar.” diyor.
Reisi’nin yerine şu anki Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf gibi din adamı olmayan ve sosyal açıdan daha az muhafazakâr olabilecek biri de gelebilir. Kalibaq, zorunlu başörtüsü, genç İranlıların yaşam tarzı polisliği gibi uygulamalarda biraz daha açık görünüyor. Söz konusu alanlarda biraz gevşeme sağlaması muhtemelen mevcut yasa ve yönetmeliklerin uygulanmasında görülebilecek tek değişiklik olabilir.
Halef değil bekçi aranıyor
Hamaney’in halefi İran’ın karşı karşıya olduğu en önemi sorun. Hamaney’in çevresindeki din adamları çok yaşlı. Daha gençlerinin ise halk desteği bulunmuyor. Bir sonraki cumhurbaşkanı, kim olursa olsun, muhtemelen Hamaney’in halefi değil, bir bekçi olacaktır. Bu kişi (muhtemelen Hamaney’in kendi oğlu Mücteba) önümüzdeki on yıllar boyunca İran’da güç ve politikanın merkezinde yer alacak. Bu yüzden aday gösterilenin kim olacağı büyük önem taşıyor.
İran’ın siyasi geleceği aynı zamanda son yıllarda gücünü, görünürlüğünü ve merkeziliğini arttıran Devrim Muhafızları tarafından da belirlenecek. Ne var ki Devrim Muhafızları’nın temel amacı sistemdeki kazanılmış ekonomik ve siyasi çıkarlarını koruyabilmek olacaktır.
İran’da değişimin kilidi
Reisi’nin ölümü, İsrail, Gazze’de Hamas’a karşı savaşırken İran’ın özellikle Lübnan’daki Hizbullah aracılığıyla İsrail’le derinleşen bir vekalet savaşına girdiği bir döneme denk geldi.
Reisi’nin ölümünün ardından çatışmaların yatışması için sürdürülen müzakereler sekteye uğratabilir. Associated Press’teki bir habere göre, kazada ölen İran Dışişleri Bakanı Emir Abdullahiyan Devrim Muhafızları’nın komuta kademesine yakındı, ölümü muhtemelen İran’ın iç ve dış işlerinde önemli bir etkiye neden olacak.
Dışişleri Bakan Yardımcısı Ali Bagheri Kani yeni hükümet kurulana kadar dışişleri bakanlığına vekalet edecek. Kani daha önce İran’ın nükleer programıyla ilgili müzakerelerin de heyet başkanıydı. Bazı uzmanlar, İran’ın iç politikasına ilişkin herhangi bir belirsizliğin, nükleer riskler göz önüne alındığında, İran ile ABD veya İsrail arasında doğrudan çatışma riskini arttıracağından endişe ediyor.
Silah Kontrol Derneği’nin nükleer silahların yayılmasını önleme politikası direktörü Kelsey Davenport katıldığı bir panelde “İran halihazırda nükleer silah eşik ülkesi ve bölgesel tansiyon yüksek” dedi. “İran’ın silahlanma potansiyeline ilişkin açıklamalarında bir artış gördük. Dolayısıyla ABD ya da İsrail’in İran’ın nükleer niyetlerini yanlış hesaplama riski zaten oldukça yüksekti ve herhangi bir iç siyasi çalkantı İran’ın eylemlerini yanlış yorumlama riskini arttırıyor. Yanlış hesaplama riskinin devam edeceğini düşünüyorum.”
Öte yandan Davenport’a göre, İran hükümetinin önceliğinin büyük bir değişim ya da karışıklık riskini azaltmak olacağı bu geçiş dönemi, uluslararası toplum ve Biden yönetimi için İran’la, özellikle de nükleer projeleriyle ilgili ilişkileri yumuşatmak için bir fırsat olabilir.
“Bence Biden yönetimi, İran’ı nükleer silahların yayılması riskini azaltacak bazı kısa vadeli adımlar atmaya teşvik edecek bir paketi masaya koymaya hazır olmalı” diye ekledi.
Pensilvanya Üniversitesi’nden İran uzmanı Kashani-Sabet Vox’a verdiği demeçte, İran’da gerçek değişimin tek bir kişi aracılığıyla değil, sistemik bir değişimle gerçekleşeceğini söyledi.
“İran’ın yeni bir siyasi çerçeveye ihtiyacı var; yeni bir anayasal çerçeveye ihtiyacımız var” dedi. “Bence İran için tek çıkış yolu, daha katılımcı ve kapsayıcı bir siyasi kültürün oluşmasına yardımcı olacak bir anayasal çerçeve olacak.”