Taha Kermani / Anadolu Ajansı
Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün 23 Ocak 2020 tarihinde yayımladığı yıllık rapora göre, İran “yolsuzluk ve yolsuzluğun yayılması” bakımından 180 ülkenin içinde sekiz sıra gerileyerek 146. sıraya düştü.1 Ülkelerin demokratik kurumları ve yolsuzluk göstergelerini de değerlendirip yolsuzluk sıralaması yapan raporda, ayrıca ülkelere sıfır ila yüz arasında puanlar veriliyor. Bu hesaplamaya göre, İran 26 puanla listenin en alt sıralarında yer alıyor.
Dışa kapalı olması nedeniyle İran’da, özellikle üst düzey yetkililerin karıştığı yolsuzluklar kamuoyuyla pek paylaşılmıyor. Öte yandan siyasi çatışmalarda karşı cenaha vurmak için bir koz olarak, beyaz yakalıların yaptığı yolsuzluklar sıklıkla gündeme geliyor. Ancak konu “devrim liderliği” makamı olunca, bu sınıf söz konusu tartışmaların hep dışında tutuluyor. Yakın zamanda ortaya çıkan, İran’da yargı erkinden üst düzey yetkililerin de yolsuzluğa karıştığı tartışmaları, İran adalet sisteminin yolsuzlukla mücadelede nasıl etkin olabileceği konusunda sorgulamalara neden oldu. Son zamanlarda “yolsuzlukla mücadele” sloganına ciddi yatırım yapan İran, ekonomik zorluklarda yıpranan halkın güvenini kazanmakta ciddi anlamda zorlanıyor. Fakat açılan her dosyanın sadece ve sadece devrim rehberliği makamına varana kadar ilerleyip ardından unutulmaya mahkûm edilmesi, halk nezdinde büyük güven kaybına sebep oluyor. Sıklıkla bu durumun düzeltileceğini vaat eden yönetimin başarısızlığından doğan hayal kırıklığıyla birlikte, Ali Hamaney’e tanınan istisnalar, tepkilerin kendisine de yönelmesine neden oldu. Hamaney’in yolsuzlukla anılması İran’da olması istenen son şey olsa da, bu söylentiler yolsuzlukla mücadelede ülkenin geleceğine ilişkin tahminlerin bulanıklaşmasına neden oluyor.
İran’da yolsuzlukla mücadele
İran İslam Cumhuriyeti’nin kurulduğu andan bu yana aldığı en önemli eleştirilerden biri ekonomik anlamda şeffaf olmamasıdır. Şeffaflık yoksunluğunun yolsuzluk doğurması doğal olduğu gibi, yargı bağımsızlığının da yolsuzlukla etkili bir mücadele için gerekli olduğu su götürmez bir gerçek. 1989’da devrim liderliği görevini devralan Ali Hamaney’in döneminde uygulanan makroekonomik politikaların yolsuzlukların sistematikleşmesinde temel rol oynadığı düşünülüyor. İran ekonomisinin önemli bir bölümünün Devrim Muhafızları Ordusu gibi kolluk kuvvetleri ve holdingleşmiş vakıfların tekelinde olduğu sır değil. Ancak buna ilişkin verileri net bir şekilde elde etmek, girdi-çıktı rakamlarına ulaşabilmek epey güç, hatta imkânsız. İran’da tanınmış tecrübeli siyasetçi Behzad Nebevi geçen sene verdiği bir röportajda, İran’ın ekonomik servetinin yüzde 60’nın Hamaney’e bağlı sadece dört kurumun elinde toplandığını ifade etmişti. Nebevi’nin açıklamalarına göre, ülke ekonomisinin yüzde 60’ı sadece Ali Hamaney’e hesap veren “Hâtemü’l-Enbiya Yapı Karargâhı”, “İmam Rıza Türbesi Vakfı”, “İmam İcra Komutanlığı” ve “Mustazaflar Vakfı” kurumlarının elinde.
Bugün İran ekonomisindeki sıkıntıların önemli ölçüde ambargolardan kaynaklandığı haklı olarak düşünülse de, özel sektörden daha avantajlı konuma sahip olan yukarıda bahsedilen kurumlara yeni bir alan doğmuş durumda. Dış ticaretteki sıkıntıların yanında, içeride esas olarak denetlenemeyen bir düzenin olması, ülke ekonomisinin büyük bir kısmının bu kurumlara bağımlı olmasından kaynaklanıyor.
Hamaney 2001 yılında 8 maddelik bir emir listesi yayımlayarak sistem içinde yolsuzluğun önüne geçeceğini ileri sürmüştü. Yargı, yürütme ve yasama kuvvetlerini muhatap alan bu fermanın ardından Yolsuzluklarla Mücadele Komisyonu oluşturuldu. Fakat devrimden sonra ilk defa tüm kuvvetlerin birinci isimlerinin önderliğinde kurulan oluşum, bir gösteriş olmaktan öteye geçip, pratikte yolsuzlukla mücadele konusunda ciddi başarı elde edemedi.
Hamaney yolsuzlukla mücadelede bu gibi girişimlerle başı çeken bir görüntü vermeye çalışsa da, bu hususta etkin mücadelenin önünü kalın kırmızı çizgilerle kesen yine kendisi oldu. Bunun en bariz örneği ise 2011’de Mahmud Ahmedinejad döneminde yaklaşık 3 milyar dolarlık bir yolsuzluk konusunda yaşandı. Birkaç devlet bankasının da müdahil olduğu yolsuzluk, o zamana kadar İran’ın en hacimli yolsuzluk vakası olarak anılmış ve çok popüler olmuştu.
Söz konusu soruşturmada suçlananlardan Mehaferid Emir Hosrevi idam edildi; ancak diğer zanlı olan Mahmut Rıza Haveri’nin Kanada’ya kaçması nedeniyle soruşturma bir türlü kapanamadı. Eleştirilerin ve toplum hassasiyetinin arttığı Ekim 2011’de, Ali Hamaney yaptığı bir konuşmada konuya değindi; ancak “Fazla uzatmayın” diyerek soruşturmanın gidişatının değişmesine neden oldu. Kamuoyu böyle geniş çaplı bir yolsuzluğun, üst düzey yetkililerinin parmağı olmadan ortaya çıkabileceğine ikna olmadığı gibi, soruşturmaya yönelik böylesi müdahaleler sonucunda yönetime olan güvenini daha da kaybetmiş oldu. Günümüze gelinceye kadar, yolsuzlukla mücadelenin bir kamu talebi haline gelmesi, yönetim tarafından hep endişeyle takip edildi. Fakat son yıllarda özellikle kapsamlı ambargoların ekonomik felakete sebep olacak sonuçlar doğurması, bu konuyu de derinden etkisi altına aldı. Her geçen gün artan hayat pahalılığına karşılık zenginleşen bürokratlar, halkın gözünde giderek artan memnuniyetsizliği kamçılamış oldu.
Hamaney’e bağlı siyasi ağ yolsuzlukla mücadelenin neresinde?
İran’da eski yargı erki başkanı Sadık Amuli Laricani’nin yıllarca yardımcılığını yapan ve daha da önemlisi 20 yıl boyunca ekonomik soruşturmalar yargıçlığı yapmış olan Ekber Taberi’nin devasa bir yolsuzlukla suçlandığı dava haftalardır devam ediyor. Ayrıca Taberi'nin yargılandığı davada 500 bin avro rüşvet almakla suçlanan eski yargıç Gulam Rıza Mansuri, insan hakları aktivistleri tarafından, 2013 yılında en az 20 gazetecinin tutuklanarak işkence görmesinden sorumlu tutuluyordu. Eski yargıç, 9. Kültür ve Medya Mahkemesi’nin başkanı olduğu dönemde de gazetecilere yönelik hak ihlallerinde bulunmakla suçlanıyordu. Gulam Rıza Mansuri’nin Romanya’nın başkenti Bükreş’te kaldığı otelin penceresinden düşerek öldüğü bildirildikten sonra, dosyanın siyasi yönünün örtbas edilmeye çalışıldığına yönelik şaibeler bir hayli arttı. Mansuri’nin şaibeli ölümü üzerine toplum hassasiyeti daha da arttı ve dikkatler eski yargı erki başkanı Sadık Amuli Laricani’ye yöneldi. Fakat tam da bu noktada, yine Ali Hamaney Laricani’ye açık bir şekilde arka çıkarak bir kez daha konunun ilerleyebileceği noktanın sınırını çizmiş oldu. Hamaney son yıllarda sistem içindeki klasik muhafazakarlardan gelen yolsuzlukla mücadele talebini de göz önünde bulundurarak, açıklamasında onlara da gidebilecekleri sınırı gösterdi. Kendi atadığı yargı erki başkanının yargılanmasının, devrim liderinin de hesap vermeme “putunun” çatlayıp zamanla kırılması anlamına geleceğini isabetle sezen Hamaney, buna karşı önlem almak için tüm kredilerini harcamaya başlamış görünüyor. Fakat Hamaney’in elinin altındaki devasa ekonomik güç, kötü ekonomik şartlar nedeniyle bıkkınlık yaşayan halkın gözünden kaçmıyor.
Bunların yanı sıra, son olarak, Hamaney’e bağlı Mustazaflar Vakfı Başkanı Perviz Fettah devlet kanalının canlı yayınında, eski Meclis Başkanı Gulam Ali Haddad Adil’in sahip olduğu Ferheng Okulları’nın faaliyetleri kapsamında, Tahran’ın lüks semtlerinden birinde devlete ait bir arsa ve binanın zimmete geçirildiğini iddia etti. Haddad Adil ise birkaç gün süren suskunluğunun ardından yaptığı açıklamada, sözü geçen arsa ve binanın, Ali Hamaney’in emriyle, maliki olduğu okullara tahsis edildiğini ve Fettah’ın olaydan haberdar olduğunu söyledi. Bu açıklamanın ardından Fettah, Haddad Adil’e gönderme yapsa da, özür niteliği taşıyan bir mesaj paylaştı. Hamaney’in dünürü olan Haddad Adil’le, yine devrim liderine bağlı bir ekonomik kurumun başkanı arasında yaşanan olayların kamuoyuyla paylaşılmasıyla, yolsuzlukla mücadelenin en üst düzeyde takip edildiği görüntüsünü vermek hedeflenmiş olabilir. Fakat ortaya çıkan tablo ve kamuoyunda oluşan tepki, işlerin amaçlanan doğrultuda gitmediğini gösteriyor.
İran halkı doğal olarak şu soruyu soruyor: Ali Hamaney’in yetkisi altında olan Radyo Televizyon Kurumu’nda, yine Hamaney’in denetiminde olan vakıf başkanının ortaya koyduğu iddialar, kendisine gelip dayanınca neden bir sonuca varamıyor? İran’da halkla devletin arasının giderek açıldığı bu dönemde, yönetici elitin bu tür soruları yanıtsız bırakması, yönetimin sağlam bir şekilde yoluna devam etmesi açısından ciddi bir engel teşkil ediyor.
[Taha Kermani İran’da başladığı iletişim eğitimini Türkiye’de gazetecilik bölümünde tamamlamıştır ve İran hakkındaki serbest gazetecilik faaliyetlerine Türkiye’de devam etmektedir]
[1] https://www.transparency.org/en/countries/iran#