Hama Katliamı İstanbulda Protesto Edildi

Hama katliamının yıldönümünde Mazlumder, Suriye Konsolosluğu önünde basın açıklaması yaptı. Eyleme Özgür-Der, İHH, Medeniyet Derneği de destek verdi.

MAZLUMDER Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal'ın Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'a gönderdiği mektubun okunduğu eylemde Suriye yönetimine 1982'de yaşanan Hama katliamı mağdurlarının ve kayıpların akıbeti soruldu.

MAZLUMDER İstanbul Şubesi Başkanı Av. Cihat Gökdemir açıklamasında "Hama katliamında 40 bin kişi hayatını kaybetti, 20 bin insan ise halen kayıptır. Geçen bunca zamana rağmen Suriye yönetimi yaşananlarla ilgili hiçbir şeffaflık göstermemekte ve yaşananları yok saymaktadır. Halen 2 milyon Suriyeli siyasi nedenlerle ülkelerine dönememektedir. 350 binden fazla Kürt ise halen Suriye'de kimliksiz olarak yaşamaktadır" ifadesini kullandı.

Gökdemir, Suriye Başkanı Beşşar Esad'a gönderdikleri mektubu konsolosluk yetkililerine ulaştırmak istediklerini ancak konsolosluk yetkililerinin görüşmeyi kabul etmediğini söyledi. Gökdemir, konuşmasında "Daha önce biz Suriye ile ilgili açıklamış olduğumuz insan hakları raporuna Suriyeli yetkililer ısrarlarımıza rağmen dönüş yapmadılar. Suriye'deki bazı gözaltı merkezlerini ve hapishaneleri görme talebimiz reddedildi. Bu merkezlerde Suriye hükümetinin insan hakları örgütlerine göstermek istemediği şeyler olduğunu düşünüyoruz" dedi.

Grup üyeleri Suriye'de başlayan eylemlerin henüz basında yer almadığını belirterek önümüzdeki günlerde artacak olan eylemlere İstanbul'dan destek vereceklerini söylediler.

Özgür-Der Başkanı Rıdvan Kaya ise yaptığı konuşmada "Çok geç olmadan Suriye yönetimi, halkıyla barışacak adımları atmalıdır" diyerek zulme son verilmesi çağrısında bulundu. Rıdvan Kaya, Hama'nın üzerinden geçen bunca zamana rağmen acının tazeliğini koruduğunu, baskı ve zulümlerin devam ettiğini, bugün de Suriye zindanlarında binlerce muhalif Müslümanın çok kötü koşullarda tutulduklarını söyledi. Suriye yönetiminin Filistin ve Lübnan direnişlerine desteğinin önemli ve olumlu bir tutum olduğunu hatırlatan Kaya, Suriye yönetiminin kendi halkına karşı da aynı tavır içinde olması gerektiğini vurguladı. Suriye İslami muhalefetinin şiddeti reddettiğini, buna rağmen ısrarla terörle yaftalandığına dikkat çeken Kaya, halkın iradesinin özgürce ifade ve temsil edildiği bir ortamın oluşturulmasının artık engellenmemesi gerektiğinin altını çizdi.

İhvan'ı Müslimin'in Suriye'nin bağımsızlığında rol almış önemli bir hareket olduğunu söyleyen Medeniyet Derneği Başkanı Kazım Sağlam da "İhvan Suriye'nin bir gerçeğidir ve Suriye yönetimi bu gerçekle yaşamak zorundadır" dedi.

Grup üyeleri MAZLUMDER Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal'ın Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'a yazmış olduğu mektubu konsolosluk yetkililerine vermek istedi. Görüşmeyi ve mektubu kabul etmeyen konsolosluk yetkilileri ise mektubun bina görevlisine verilmesini istedi. MAZLUMDER İstanbul Şubesi Başkanı Cihat Gökdemir "Suriye Yönetimi bina görevlisini temsilci olarak bizim karşımıza çıkartıyorsa biz de Beşşar Esad'ı temsilen mektubu bina görevlisine teslim ediyoruz" dedi.

Eylem, MAZLUMDER Yönetim Kurulu Üyesi Ramazan Beyhan'ın Beşşar Esad'a yazılan mektubu okumasıyla son buldu.

BEŞŞAR ESAD'A GÖNDERİLEN AÇIK MEKTUP:

02.02.2011

Konu: Suriye'de Yaşanan İnsan Hakları İhlalleri ve Türkiye Sivil Toplumunun Suriye Yönetiminden Beklentileri Üzerine
Sayın Dr. Beşşar ESAD
Suriye Arap Cumhuriyeti Devlet Başkanı,

İnsan Hakları ve Mazlumlar için Dayanışma Derneği MAZLUMDER 2 Şubat Hama Katliamı yıl dönümü münasebetiyle Suriye'de bugüne kadar yaşanmış ve halen yaşanmakta olan insan hakları ihlalleriyle ilgili ve bu ihlallerin son bulmasına dönük atılacak adımlara ilişkin önerilerini, bir kez daha sizlerle ve kamuoyuyla paylaşmaktadır.

2 Şubat 1982'de Hama'da gerçekleşen katliam yakın tarihimizin bölgemizde yaşanmış en acı olaylarından biridir. 2 Şubat 1982 günü Hama'da başlayan bombardıman 21 gün ve gece boyunca sürmüş bu süre zarfında yaklaşık 40 bin kişi hayatını kaybetmiştir. Saldırılardan sonra başlayan operasyonlarda 13-70 yaş arası erkekler şehirde tutuklanmış birçoğundan bir daha haber alınamamıştır. O günlerde gözaltına alındıktan sonra kaybolan ve bir daha kendisinden haber alınamayan insan sayısı 20 binden fazladır. Operasyon sadece Hama'da değil, Suriye'nin tüm şehirlerinde gerçekleşmiş ve tüm ülkede büyük trajedilerin yaşanmasına sebep olmuştur. Olayların yaşandığı günler ve takip eden günler boyunca tüm ülkede ölen insan sayısının ise 70 bin civarında olduğu tahmin edilmektedir. 

Katliamdan sonra 800 bin kişi ülkeyi terk etmek zorunda kalmış ve o gün ülkesini terk eden insanların bugünkü nüfusları yaklaşık 2 milyona ulaşmıştır. Halen diasporada yaşayan bu insanlar ülkelerine dönememektedirler. Hama olaylarının yaşandığı esnada henüz hayatta olmayan Hamalı ailelerin çocukları ve torunları bile ülkelerine dönememektedirler. Suriye yönetiminin uluslararası topluma bu kişilerin ülkelerine dönebilecekleri yönündeki açıklamaları uygulamada yerini bulmamış ve bugüne kadar geri dönen insanlardan yaklaşık 1000 kişi tutuklanmış ve bu kişiler halen hapiste bulunmaktadır.

Suriye'de Kürtlere karşı da çeşitli siyasi sosyal ve kültürel baskılar bulunmaktadır. Suriye'de yaşayan yaklaşık 1,5 milyon Kürt'ten 350.000'den fazlası ülke vatandaşı sayılmamakta ve kendilerine verilen kimliklerde yabancı diye gözükmektedirler. Bu statüye sahip olan Kürtlerin seçme-seçilme, mülk edinme, devlet dairelerinde memur veya işçi olarak çalışma, devlet hastanelerinde tedavi görme ve seyahat etme gibi hakları mevcut değildir. "Ecanib" statüsünde olan Kürtler resmi nikâhla Suriye vatandaşlarıyla evlenemedikleri gibi, dini nikâhla yaptıkları evlilikler sonucu doğan çocuklar "Ecanib" statüsünden bile sayılmamakta ve "Maktumin" (kayıt dışı) statüsünde gözükmektedirler. "Maktumin" statüsünde olanların ise hiç bir kimlik kartları olmadığı gibi, nüfus kütüklerinde de haklarında hiçbir bilgi yoktur. "Maktumin" statüsündeki çocukların okullara kayıt yaptırabilmesi için siyasi şubeden izin almaları gerekmektedir. İzin alma süreci ise çok meşakkatli olduğundan bu statüdeki çocuklar arasında okula gitme oranı çok düşüktür. Ülkede Kürtler arasında "Ecanib" ve "Maktumin" statüsünde olanların toplam sayısı 350.000'i aşmaktadır.

İnsan hakları alanında yaşanan sıkıntıların en önemli kaynağı ise halen ülkede uygulanmakta olan olağanüstü hal yönetimidir. Mart 1963'ten beri uygulanan olağanüstü hal yasası nedeniyle, güvenlik güçleri şüpheli gördükleri kişileri haklarında karar olmaksızın tutuklama yetkisine sahiptir. Bu yasaya göre gözaltı süresi belirsizdir ve tutuklu yakınlarına durumla ilgili haber vermek gibi bir zorunluluk yoktur. Yine bu yasa ile devlet güvenlik mahkemeleri kurulmuştur ve bu mahkemelerin yargılama usulleri uluslararası hukukun temel ilkelerine aykırıdır.

Olağanüstü hal yönetiminin halen geçerli olduğu ülkede uygulanmakta olan kanunlar, insan hakları normlarına ve uluslararası hukuka aykırı kanunlardır. Bu yasalar içerisinde en çok ihlale neden olan ise '49. Madde' olarak bilinen ve halen yürürlükte olan yasadır. '49. Madde' Müslüman Kardeşler Teşkilatına üye olmayı büyük bir suç olarak kabul etmekte ve bu kişileri idamla yargılamaktadır. Yasa gereği halen idamla yargılanan birçok Teşkilat mensubu idam cezası yerine müebbet, ağırlaştırılmış hapis ve çalışma yasağı gibi yaptırımlarla da cezalandırılmaktadır.

Ülkede yaşanan hukuksuzluğun en önemli muhatapları ise insan hakları savunucularıdır. 14 Ekim 2009 tarihinde 78 yaşındaki insan hakları savunucusu Avukat Haysem al Malih hükümete yönelik eleştirileri nedeniyle tutuklanmıştır. Uluslararası toplumun tüm çağrılarına rağmen 78 yaşındaki avukata, askeri mahkeme 3 yıl hapis cezası vermiştir. Şu an 79 yaşında olan avukat 60 civarında mahkumun kaldığı 60 metrekarelik bir koğuşta tutulmaktadır.

Haysem el Malih Suriye'de en yaşlı tutuklu olarak bilinmektedir. Ayrıca yine düşünce suçu kapsamında 19 yaşında Tal al Mallouhi adında bir bayan da en genç tutuklu olarak Suriye hapishanelerinde tutulmaktadır. Kürt asıllı insan hakları savunucuları Mustafa İsmail ve Muhanned el Haseni 2009 yılında tutuklanmış ve halen hapiste bulunmaktadırlar. Aynı yıl tutuklanan Nizar Rastanawi'nin ise hakkında hiç bir bilgi verilmediği ve bu kişinin hapiste maruz kaldığı işkence nedeniyle ölmüş olabileceği söylenmektedir. 

Yukarıda zikredilen olayların dışında Suriye'de Hafız Esad döneminden bu yana cebri kayıp ve infaz edilen insan sayısının 17 bin civarında olduğu tahmin edilmektedir. Hali hazırda ise ülkede 4.500 düşünce suçlusu bulunmaktadır. 

MAZLUMDER başta olmak üzere uluslararası alanda Suriye'ye dönük çalışmalar yapan birçok insan hakları örgütünün, Suriye'de gerçekleşen ihlallerin son bulmasıyla ilgili çağrıları yanıtsız kalmaktadır. İnsan Hakları ve Mazlumlar için Dayanışma Derneği MAZLUMDER, 2010 yılı Şubat ayında Suriye'de İnsan Haklarını konu alan raporunu açıklamış, raporla ilgili Suriyeli yetkililerden herhangi bir geri bildirim alamamıştır. Raporun hazırlanması sürecinde Suriyeli yetkililere yaptığımız cezaevlerini inceleme talebi ise kabul edilmemiş ve bu durum tarafımızca "Suriye hükümetinin insan hakları örgütlerine göstermek istemediği şeyler" olduğu şeklinde yorumlanmıştır.

Suriye'de yaşanan hukuksuzluklar; haksız tutuklama, keyfi gözaltı, adil yargılanma hakkının ihlal edilmesi, işkence, cebri kayıplar, örgütlenme ve ifade özgürlüğünün engellenmesi, güvenlik güçlerinin keyfi uygulamaları, insan hakları savunucularına yönelik baskılar, özgür ve serbest seçim yapılmayarak halkın yönetime katılmasının engellenmesi şeklinde tezahür etmektedir.

Bu yönde yapılacak olan reformların ve atılacak adımların sadece sözde değil gerçekçi ve inandırıcı olması gerekmektedir. İnsan hakları alanında gerekli düzenlemeleri yaparak kendi iç unsurlarıyla barışan Suriye'nin, aynı zamanda bölge ve Dünya barışına da olumlu katkı sağlayacağı bir gerçektir.

MAZLUMDER olarak Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'a ve Suriyeli yetkililere:

• 49. Sayılı Yasa ve diğer insan haklarına aykırı yasaların yürürlükten kaldırılmasını ve bu yönde yargı reformu yapılarak Suriye'nin yargı sisteminin uluslararası standartlara uygun hale getirilmesi,

• Hapishane ve gözaltı merkezlerinin insan hakları örgütlerinin denetimine açılması, işkence ve haksız gözaltı gibi ihlallerin son bulması,

• Hama ile başlayan süreçte bugüne kadar kaybolmuş kişilere ilişkin Suriye yönetiminin daha şeffaf politika izleyerek bu kişilere dair kamuoyunu bilgilendirmesi, ihlallerde başlıca rol almış sorumluların yargı önüne çıkarılması, maktullere iade-i itibar yapılması, mağdurlara ilişkin telafi edici işlemlerin yapılması,

• Yaşanan Hama olayları sonrasında ülke dışına çıkmış ve bugün sayıları 2 milyona ulaşmış olan Suriyelilerin ve çocuklarının, bulundukları ülkelerde yaşadıkları kimlik ve temel vatandaşlık haklarıyla ilgili sorunlarının giderilmesi ve bu kişilerin ülkeye dönüşlerinin önünün açılması,

• Savaş suçu ve insanlığa karşı işlenmiş suçlarda zaman aşımı olmayacağı gerçeğinin göz önünde bulundurulması, ulusal yargı mekanizmalarıyla adaletin tesis edilememesi halinde Ruanda ve Serebrenica örneklerinde olduğu gibi uluslararası seçeneklerin gündeme gelebileceğinin dikkate alınması, 

• Kürtlere yönelik temel hakların iade edilmesi, vatandaşlık sorunun çözülmesi ve her türlü ayrımcılığa son verilmesi çağrısında bulunuyoruz.

Saygılarımızla,

Ahmet Faruk ÜNSAL
MAZLUMDER Genel Başkanı

Etkinlik-Eylem Haberleri

Bursa’da Gazze nöbeti devam ediyor
Çocuklar "Hayat Namazla Güzeldir" sloganlarıyla yürüdü
Aksa Tufanı ve kazanımları
Özgür-Der Üniversite Gençliği programlarına başladı!
Diyarbakır Özgür-Der Gençlik Çalışmaları başladı