Türklerin ve Kürtlerin çözüm sürecine ilişkin düşüncelerini ve beklentilerini ortaya koydu.
Açık Toplum Vakfı'ndan yapılan açıklamaya göre, kimliklerin nasıl tanımlandığı, hissedilen ayrımcılık seviyesi, Kürt sorunun kökeni ve geleceği sorgulanan araştırma, Prof. Dr. Yılmaz ve ekibince Boğaziçi Üniversitesi ve vakfın desteğiyle yapıldı.
Saha çalışması 2014 Nisan-Temmuz aylarında, Türkiye çapında 2 bin 300 kişiyle görüşülerek gerçekleştirilen araştırma kapsamında, 100 kişi ile derinlemesine görüşüldü. Kürt yurttaşların eğilimlerinin daha iyi anlaşılabilmesi için örneklem içerisindeki ağırlıkları arttırıldı.
Araştırmada, Türk ve Kürt kimliklerinin nasıl belirlendiği, ayrımcılık ve ayrıcalık algılamaları, Kürt sorununun toplumsal-siyasi nedenlerine ve sorunun nasıl çözüleceğine ilişkin düşünceler, Türkiye'nin önemli gündem konularından biri olan çözüm sürecine dair beklentiler ve umutlar ölçüldü.
Araştırmaya katılanların yüzde 30'u bir etnik dil ve kültürü olduğunu beyan etti ve bu grubun da yaklaşık yarısı, yani Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 16'sına işaret eden kesimi, etnik dil ve kültürünün Türk dil ve kültürüne göre ön planda yer aldığını kaydetti.
Görüşülen kişiler arasında Kürtçe'nin anadili olduğunu söyleyenlerin oranı da yüzde 15 çıktı.
Araştırmaya göre, kendini Kürt olarak tanımlayanların çözüm sürecine desteği yüzde 83 olurken, BDP'ye oy verenlerde bu oran yüzde 91'e ulaştı. Türkiye genelinde ise çözüm sürecine verilen destek yüzde 57 olarak belirlendi. Çözüm sürecinin sorunları bitireceğine ilişkin beklentiler ise Kürt kökenli nüfusta yüzde 61, Türkiye genelinde ise yüzde 47 olarak hesaplandı.
Özerklikten yana olanların oranı yüzde 30
Araştırmada, katılımcılara hastane, üniversite, devlet kurumu, lüks mağaza, iş başvurusu gibi alanlarda kimlikleri nedeniyle ayrımcılık görüp görmedikleri soruldu. Kürtlerin yaklaşık yüzde 20-30'u, hayatın çeşitli alanlarında ayrımcı davranışlara maruz kaldıklarını dile getirdi. Ayrımcılıktan en yüksek şikayeti olan ikinci grup ise yüzde 10-20 ile Atatürkçü-laik kesim olurken, grup aidiyetini "dindar-muhafazakar ve Türk" olarak seçenler yüzde 0-10 oranı ile ayrımcı muamele gördüklerini ifade ederek, en az şikayetçi kesim olarak araştırmadaki yerini aldı.
Kürt sorununun nasıl çözüleceğine ilişkin seçeneklerin başında "Kürt sorunu yoktur, Terör sorunu vardır; çözüm de terörle mücadeledir" görüşü destek gördü. Türkiye nüfusunun yüzde 30'unun, Kürtlerin de yüzde 20'sinin kendisine yakın gördüğü bu seçeneğin hemen ardından, ülke genelinde yüzde 23'lük bir kesimin desteklediği "ekonomik kalkınma çözümdür" görüşü geldi. Üçüncü sırada ise "bağımsızlık, özerklik, federasyon" talep eden, Türkiye genelinde yüzde 22'lik grup görüldü.
Kürtler arasında ayrışmacı-ayrılıkçı pozisyonu destekleyenlerin oranı yaklaşık yüzde 30 olarak belirlendi. En az destek bulan çözüm yolu ise yüzde 13'lük oranla "kültürel hakların yasalarca tanınması" oldu.
Prof. Dr. Yılmaz'ın değerlendirmesi
Sonuçları değerlendiren Prof. Dr. Hakan Yılmaz, "Her ne kadar çözüm sürecinin başarılı sonuç vereceğine ilişkin umutlar sürece destek oranının bir hayli altında olsa da özellikle Kürt nüfusun bu çabaya büyük bir duygusal ve siyasi yatırım yaptığı görülmektedir. Süreç başarısız sonuçlanırsa bu nüfusun çok büyük hayal kırıklığı yaşaması, umutsuzluğa kapılması ve ayrılıkçılık gibi çok daha radikal seçeneklere meyletmesi mümkündür" ifadelerini kullandı.
Sonuçlarını "Türkiye'de Ötekileştirme Süreçleri" araştırmasının verileriyle kıyaslayan Yılmaz, Türk dili ve kültürü ile bağları olmadığını ve sadece etnik dil ve kültürleri içinde yaşadıklarını ifade edenlerin oranının 2010'da sadece yüzde 2 iken 2014'te yüzde 6'ya yükseldiğini belirtti.
Yılmaz, etnik kimlik algısındaki değişim konusunda şu değerlendirmeyi yaptı:
"2010'dan 2014'e en büyük değişiklik, Türklük dışında bir etnik kimliğe daha sahip olduğunu belirten yüzde 30'luk kitlenin, Türk kimliğinden uzaklaşması ve kendi etnik kimliğinin ağırlığının artması biçiminde yaşanmıştır. Türklük dışında bir etnik kimliğe daha sahip olduğunu belirten bu yurttaşların kimlik dengelerinde Türk kimliğinin ağırlığı belirgin bir biçimde azalırken, etnik kimliğin ağırlığı ciddi oranda artmıştır. Kendini bu şekilde tanımlayan grup, 2010'dan 2014'e oransal olarak artmazken, bu kişilerin kimlik tanımlarındaki Türklük/etniklik dengesinde etnikliğin payı önemli ölçüde yükselmiştir."
Yeni Şafak