Dini hassasiyetlerimle olaya yaklaştığımda, evlilik kurumu dışında bir kızın bir erkek ile birlikteliğini tasvip etmem mümkün değil. Yaşları ister uygun olsun, isterse oransız olsun..
İslâm; bir erkeğin, nikâh düşen bayanla “tek başına kapısı kapalı odada” bulunmasına bile yasak getirmiş.
Ben buna inanırım, titizlik göstermeyi de bir görev bilirim.
Bu genel kuralın, birkaç istisnası var. Onları merak edenler, fıkıh kitaplarını açıp baksınlar.
Bizim duruşumuz budur.
Bakışımız budur.
Bir erkeğin, bir bayanla tek başına, kapalı bir odada bulunmasının sonraki aşaması olan, “evlilik dışı ilişkiye” de karşı olduğumuz, haliyle çok açıktır.
İlişki; zora dayalı ise zor kullananın, rızaya dayalı ise her iki tarafın da eylemlerini doğru görmemiz hiç mümkün değil.
Bu benim; bizim, olaya dini açıdan yaklaşımımız.
Fakat; olaya beşeri hukuk açısından bakarsanız, büyük bir fecaatle karşılaşırsınız..
15 yaşını doldurmuş kişilerin evlilik dışı da olsa, birliktelikleri zaten serbest. Kimsenin kimseye bir şey sormaya hakkı bile yok.
Evlilik yokmuş, toplumun temel direği aile imiş, kimsenin dikkate aldığı yok. Bekârların evlilik yapmadan birlikteliklerinin serbest olmasını bir kenara koyduk, evli olan kişinin eşi dışında birisi ile birlikteliğine verilecek ceza bile, ne büyük kıyametler koparılarak kanundan çıkarıldı, sizler de biliyorsunuz. Daha üç yıl öncesinin tartışmalarını hatırlıyorsunuz.
Dolayısıyla; hiç kimse, bizim “evlilik dışı bir ilişkiye onay vereceğimizi” söyleyemez. İddia dahi edemez.
Ama olaya bir de şu açıdan bakalım..
Bir kişinin ırzına geçmek yanlıştır. Peki binlerce kişinin ırzına geçmek nedir?
Hop bakalım, nereden çıktı bu iş diyeceksiniz..
Anlatayım.
Yazarımız Hüseyin Üzmez için, küçük bir kıza cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla suçlama yapılıyor, günlerdir manşetler atılıyor.
Olay kesin doğru olsa, o manşetlerin atılmasına karşı çıkmak değil, ben de destek veririm.
Ama henüz olayı kesinleştiren bir belge ortada yok. Birçoğu mahalle kahvesinin dedikoduları türünden palavra mahiyetinde hikâyeler.
Üzmez olayı böyle..
Peki, yakın tarihte yaşadığımız bir başka ırza geçme olayını hatırlatıp, sorsam, ardı adına üç gün Üzmez’i manşet yapanların, birazcık yüzleri kızarır mı acaba?
Sorum şu; “Sizler, bir kişinin ırzına geçilmesine bu kadar büyük tepki veriyorsunuz, olay doğru ise haklısınız. Ama, halkın tümünün ırzına geçme teşebbüsü içinde olduğu ileri sürülenlerin olayında sizler ne yaptınız?”
Evet; Ergenekon olayını kastediyorum.
Bır kızın ırzına geçmek suçtur. Bu suç gerçekleşmiş ise, fail cezasına katlanmalı, gazeteler de o olayı manşetten verebilmeli, vermeli..
Peki birkaç kişi biraraya gelip, anayasal düzeni değiştirip, tüm halkın iradesini iğfal ederse, bir anlamda tüm halkın ırzına geçerse onları ne yapmalı?
Tebrik ilanları ile kutlamalı mı?
Eski cumhurbaşkanlarından tutun, eski başbakanlara, rektörlere, anlı-şanlı gazetecilere, bürokratlara, holding sahiplerine kadar bir dizi insanın sıraya girip, “Ne güzel bir hazırlık içinde imişsiniz. Halkın tümünün ırzına geçecekmişsiniz. Ama son anda bazı engellerle eyleminiz neticesiz kalmış. Sizleri, halkın ırzına geçmek üzere yaptığınız bu girişimden dolayı kutluyoruz” diyorlarsa ne yapacağız?
Buyrun, Üzmez’i bir kaşık suda boğmak isteyenler söyleyin, “Ergenekon’da, küçük-büyük, erkek-kız hepimizin ırzına geçilmesi teşebbüsünde, failler hakkında neler yaptınız siz?”
Bırakın görmezlikten gelmeyi, destek yazıları bile yazmadınız mı?
İşi makaraya almaya çalışan, hayâli haberler üretenler sizler değil miydiniz?
Söyleyin beyler, bir küçük kızın ırzına geçmek suç da(Suçu önemsemediğimi, hafif gördüğümü kimse iddia etmesin. Ben değil ırzına geçilmesi, başbaşa kalmanın bile büyük bir günah olduğunu kabul eder, her zaman söylerim), 73 milyon insanın iradesini iğfal etmek serbest mi?
Dahası, 73 milyonun iradesini iğfal etmeye kalkışmak alkışlanacak bir eylem mi?
Söyleyin beyler.. Utanmayın söyleyin, evinde bomba düzenekleri bulunanları, Başbakan’a suikast hazırlığı içinde olanları bile, savunmadınız mı siz?
Vakit gazetesi