Fatih Demir / HAKSÖZ HABER
2 Şubat Salı günü saat 14:00’de Mazlumder Konferans Salonunda “Haksız İsnad ve Mükerrer Ceza Kabul Edilemez” başlığı altında gerçekleştirilen panele Av. Kaya Kartal, Gazeteci-Yazar Adem Özköse, Halis Bayancuk’un Avukatı Serkan Türkdoğru, Yazar Özcan Yıldırım ve Gazeteci-Yazar Kenan Alpay konuşmacı olarak katıldı.
Konuşmalardan öne çıkan vurgular:
Kaya Kartal: “Halis Bayancuk'un Hanzala adında dört yaşında bir oğlu var. Hanzala'ya babası yaşarken yetimlik yaşatılıyor bu hukuk tarzıyla. Halis Bayancuk hakkında yedi dosyanın birleştirilmesi ile beraber toplamda dört dosya hazırlandı. Bu dosyalardan ikisinden karar bekleniyor. İkisinden ise toplamda 25 yıllık bir ceza çıktı. Şayet diğer iki davadan da mahkumiyet kararı çıkarsa Halis Bayancuk haksız bir şekilde 50 yıl yatacak. Bir insanı yargı yoluyla öldürmek gibi bir şey bu. İnfial halini oluşturan suçlardan yargılananlardan daha fazla ceza aldırılıyor ve mağdur ediliyor.”
Adem Özköse: “Bayancuk'un yargılanması hukuki değil siyasi bir davadır. Önce salıverildi sonra kapısına kadar gelinip tekrar içeri alındı. Dosyasına baktığımızda gerçek anlamda bir bilgi, belge ve kanıt yok. Buna rağmen mağdur ediliyor. Terör örgütü ile yargılanması tamamen algıya dayalı bir durum. Bir takım siyasi partiler çıkıp mecliste konuyu gündeme taşıyarak Bayancuk hakkında manipulatif bilgileri dolaşıma sokuyor ve bir bakıyorsunuz bu algıya dayalı olarak yargılamalar yapılıyor. Halis Bayancuk'un kendini ifade etmesinin önüne geçildiği gibi konuşması da istenmiyor. Hakkı-adaleti savunurken bu tür hukuki olmayıp medya davası olan davalara sahip çıkmamız gerekiyor. Ben Müslümanlara çağrıda bulunuyorum: Gelin Bayancuk'un dosyasına bakın ve siz karar verin yargılanıp yargılanmayacağına. Öyle bir ortam meydana geldi ki adeta bir korku iklimi oluşturuldu. Ve yargılamaların içeriğinden insanlar çekindirilmeye çalışılıyor. Yargılananların savunulması dahi istenmiyor.”
Av. Serkan Türkdoğru: “İstihbarat raporları ile oluşturulan Halis Bayancuk hakkındaki davalarımızın mahkemeler tarafından bir bütün olarak değerlendirilmesini talep ediyoruz. Bütün dosyalarımızda yazılanlar ortak istihbarat raporlarından alınmasına rağmen mahkemeler kendi yorumlarıyla konuyu hukuki olmaktan çıkarıyor. Oysa bir davamızın içeriğinde yer alan ‘terör örgütleri ile herhangi bir bağı yok’ ifadesi bir başka dosyada 'örgüt yöneticiliğine' dönüşüyor. İstihbarat raporlarında Halis Bayancuk'un terör örgütleri ile herhangi bir teması görülmemiştir denerek mahkemede zapta geçiyor buna rağmen Halis Bayancuk örgüt yöneticiliğinden mahkum ediliyor. Yani resmi kurumların bazıları suçlanacak bir şey yok derken bazıları da suç isnad ediyor. Resmi kurum olarak MİT suçsuzluğumuzu sabit kılıyor ancak mahkemeler bu raporlara göre oluşturulan dava dosyalarını düşürmek yerine hala uğraşmaya devam ediyor ve kasıtlı bir şekilde müvekkilim mağdur ediliyor.
Müvekkilim Bakırköy Ağır Ceza Dairesinde açılan bir davada El-Kaide ile bağlantılı olduğu şeklinde bir dosya ile karşılandı. Bir başka davada ise IŞİD ile bağlantılı olduğu iddia edildi. İstihbarat raporlarından yola çıkılarak oluşturulan bu soruşturmalarda yine şöyle ekler düşülüyor; 'El-Kaide ve IŞİD iki farklı örgüt ve bir araya gelemez' deniyor. Yani bu kadar zıt gruplara müvekkilimin dahil olduğu iddia edildiği gibi yine raporlar iki örgütün bir arada olamayacağını belirtiyor ancak müvekkilim buna rağmen mağdur ediliyor. Biz dosyaların birleştirilmesini ve yargılamada kolaylık sağlanmasını talep ediyoruz. Müvekkilimin yargılandığı tüm dosyalarda gerçek bir delil olmamasına rağmen şüphe ile alıkonulması hukuki değildir.”
Özcan Yıldırım: “Halis Hoca'nın dava dosyalarında ilginç birkaç nokta var onların altını çizmek istiyorum. Halis Hoca hakkında açılan davalar önce El-Kaide liderliği ile başlıyor, süreç içerisinde IŞİD'e dönüşüyor; karar kısmında iki zıt örgüt sahada birbiriyle savaşan iki örgütün (bu bilgiler Halis Hoca'nın dava dosyalarında çok net bir şekilde soruşturmayı hazırlayanların övündükleri bir durum olarak öne çıkıyor) yöneticisi olmakla suçlanıyor. Yani ortada var olması mümkün olmayan bir örgütün liderliği ile yargılanarak ceza alıyor. Gerçekten akıl alır gibi olmayan bu durum hukukun geldiği garabeti gözler önüne seriyor.
Halis Hoca hakkında açılan dört davanın dosyası onun aynı konuşmasına dayanıyor. Yani farklı mahkemeler aynı konuşmayı farklı şekillerde yorumlayarak dava dosyası oluşturuyorlar. Yani resmen bir adamın hapiste kalması ve üzerine toprak atılması için çabalanıyor.
Gerçek bir delil olmamasına rağmen şüphe ile dosya oluşturulması hangi amaca dayanıyor merak ediyoruz doğrusu. Halis Hoca’nın mağdur edilmesine devam eden sekiz farklı dosya var ve önümüzdeki 8 Şubat’ta Bakırköy Ağır Cezada karar duruşması yapılacak. El-Kaide örgütü olarak başlatılan dosya farklı örgütlere hatta örgüte bile gerek kalmadan yapılan bir yargılamaya evriltiliyor.
El-Kaide yöneticiliği iddianamelere konu oluyor. Halis Hoca iki dosyadan şuana kadar 25 yıla yakın bir ceza aldı. 2011-2017 yıllarında hakkında açılan El-Kaide yöneticiliği iddianame sürecinin ileri safhalarında IŞİD’e evrildi. Ardından da ortak bir örgüte dönüşerek önce 12 yıl hapis cezası aldı. Ardından da 2017 yılındaki davadan 12,5 yıl hapis cezası aldı. Bu cezalar gerçekten hukuki olmadığı gibi insaniyete de sığmıyor.
Mahkemelere sormak istediklerimiz var: Halis Bayancuk birbirine zıt iki farklı örgüte nasıl liderlik yapabiliyor? Sahada savaştığını iddia ettiğiniz iki örgütün ortak bir yapılanması nasıl mümkün olabiliyor? Halis Bayancuk'a var olmayan bir örgütten nasıl ceza verebiliyorsunuz? İddia ettiğiniz bu örgütü kim kurdu, Ne zaman kurdu, Nasıl kurdu? Silahlı terör örgütü yöneticiliği cezası verdiniz Halis Bayancuk'a, hangi silahlı örgüt bu? Adı ne, faaliyetleri neler?”
Kenan Alpay Covid-19 şüphesi nedeniyle programa uzaktan bağlanarak görüşlerini beyan etti.
Kenan Alpay: “Yargının bağımsızlığını koruyarak hukuki yargılamalar yapması gerekirdi. Ancak burada gördüğümüz gibi Halis Bayancuk fikir suçu nedeniyle yargılanıyor. Medya ve siyasi partilerin baskıları nedeniyle yargılanması gayr-ı hukukidir. Ve kendisine isnat edilen suçların somut hiçbir karşılığı da yok. Halis Bayancuk'un yargılamalarında açıkça bir hukuk garabeti ile karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum. Sürekli olarak önce yargılayıp sonra serbest bırakılması ardından tekrar tutuklanması, tekrar salıverilmesi Türkiye açısından mahkemelerin hukuktan uzaklaştıklarını gösteriyor.
Siyasilerin bu tavırları adaleti zedelemekte. Halis Bayancuk'un bir an önce tahliye edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Avukatı Sercan Bey ile konuştuğumuzda yargılamanın delil açısından yetersiz olduğunu görüyoruz. Kendisinin gönderdiği mektuplarda agresifleşmemesi ve suçsuzluğunu ısrarla sürdürmesi adaletin tecelli ettirilmesi gerektiğini bize açıkça gösteriyor. Biz bu yargılamaların önündeki engellerden kurtulmalı ve adaletin tesis edilmesi için gerekli adımların atılması gerektiğini düşünüyoruz. Adil bir yargılanma yapılması için gerekeni hem siyasiler hem de hukukçular üstlenmeliler.”