Dünyada ve ülkemizde olup bitenlere bakarak devamlı durum değerlendirmesi yapmamız, meseleleri, imkanları, öncelikleri gözden geçirmemiz ve yapılması gerekenleri vakti geçmeden yapmamız dinin, aklın ve vicdanın emridir.
İslam ümmetinin mazlum parçaları var; Çin'deki Uygur Türkleri, Çeçenler, Keşmirli Müslümanlar, işgal altındaki Filistin ve Karabağ ve daha niceleri; bunlar için hiçbir etkili tedbir alamıyoruz. Sudan'da, Pakistan'da, Afganistan'da Irak'ta, hatta Türkiye'de akan kanları, köpüren fitneyi durduramıyoruz.
Küresel oyuncuların oyuncağı olan ve kukla despotlar tarafından yönetilen mazlum, mağdur ve gafil "İslam ülkeleri halkına" kurtulmaları yönünde bir faydamız olmuyor.
İçeride bölündüğümüz, gücümüzü birleştirerek meşru ve etkili bir şekilde kullanamadığımız için kahir çoğunluğumuz zayıf azınlık gibi oluyor.
İnsanlığın kurtuluş programı olan İslam'ı, ona ekmek ve su kadar muhtaç olan insanımıza ve insanlığa en uygun şekilde anlatmak ve insanları Müslümanca eğitmek için işbirliği yapacak yerde birbirimizle uğraşıyoruz, birbirimizi tekfir ediyoruz, İslam'dan veya Ehl-i sünnetten dışlıyoruz, ortak düşman veya muhalifler ile işbirliği yapanlarımız oluyor.
Acından ölenler, sürünenler, kulluk vazifelerini yapamayanlar var; refah ve sefahet içinde yüzenler, israfı mübah sayanlar, oburluk yüzünden aşırı kilo alıp zayıflamak için milyarları harcayanlar var. Artık çoğumuz, komşusu aç iken horul horul uyuyoruz, derdi ve sevinci paylaşmıyoruz, "herkesin içinde, herkesle beraber kendim" diyecek yerde "kendine iyi bak" diyoruz.
Allah'a ve ahrete imanımız o kadar zayıfladı ki, hayatı bu iman yokmuş gibi yaşıyor, bütün himmetimizi ve imkanımızı dünyadaki fani ömrümüz için harcıyor, Allah'ın ve ahretin hakkını gittikçe azaltıyoruz. Hepimiz az veya çok dünyevîleştik (sekülerleştik), "istikbal=gelecek" düşüncesini, etkili olarak, dünya ve ahiret arasında dengeli paylaştıranımız yok denecek kadar azaldı.
Bir Kur'an'a, Sünnet'e, ve Râşid Halifeler devrindeki İslamî hayata bakıyoruz, bir de bugünkü Müslümanların hayatına, "onlar müslüman ise biz değiliz" diyecek kadar farklı bir tablo ile karşılaşıyoruz.
Dert ve mesele hem büyük hem de çok.
Çaresi yok mu?
Elbette var; derdi, meseleyi asgariye indirmek mümkün, ama nasıl?
Gelecek yazılarda biraz bu konulara eğilelim.
YENİ ŞAFAK