Halimi arz sadedindedir

Abdurrahman Dilipak

28 Şubat! Ne günlerdi o günler!. Yazmadığım bir yazıdan dolayı tazminata mahkûm ettiler. Yazdığım iddia edilen sözleri söyleyeni ve yazanı berat ettirip beni mahkûm ettiler.

 “Adaletin bu mu dünya” dedirtecek cinsten bir dava. İade-i muhakeme istedim, ilk derece mahkemesi reddetti, konu Yargıtay’da.

Birileri hâlâ, inadım inat diyor.. Geçen gün Güven Erkaya davası ile ilgili iade-i muhakeme talebi de reddedilmişti. Şimdi o da Yargıtay yolunda.. Hakkımı helal etmiyorum dediğim gerekçesi ile, yazımda böyle bir ifade olmamasına rağmen gıyabımda yargılanıp, mahkûm edildim..

Yargının o dönem nasıl siyasallaştırıldığının açık bir örneği bu davalar..

Demirel, beni berat ettiren hakimi nasıl terfi ettirirsiniz diye o günlerde Erbakan’a muhtıra veriyor.. Hakim görevden atılıyor. Hangi savcı benim hakkımda berat isteyebilir, ya da dava açmayabilir. Hangi hakim beni berat ettirebilir, bu şartlarda. O dönemde yapılan yargılamalar nasıl meşru kabul edilebilir..

Cumhurbaşkanı’na halimi arz ediyorum. Başbakan’a halimi arz ediyorum. Adalet Bakanı’na halimi arz ediyorum. Anayasa Mahkemesi Başkanı’na, Yargıtay Başkanı’na, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına, Yargıtay Üyelerine, Danıştay’a halimi arz ediyorum. Dilerlerse bir müfettiş gönderip bütün bu skandalları ortaya çıkartabilirler. AİHM de bu işin diğer ucunda. Herkesin davası en geç 5 yılda sonuçlanıyor, bana gelince, mahkemeden karar çıkmıyor.. Bir davada karar çıktı, onu da yerel mahkeme iadei muhakeme sebebi saymadı..

Son bir rapor düştü basının gündemine. TSK’dan gelen HD’lerdeki bir belge. Bir rapor. Raporda, Savcılara gönderdikleri talimatla emir verenler, talimatın ve görevin yerine getirilip getirilmediğini de titizlikle takip etmektedirler. Talimatın sonucunu bildirmeyen savcılar, telefonla aranarak emrin gereğini yerine getirip getirmediği sorulmakta, emri yerine getirmeyenler veya biraz geciktirenler, bazen ima ile bazen açıkça tehdit edilmektedir. Yargıya emir ve talimat içeren ‘Kişiye Özel' yazılar, İdare Mahkemeleri, Adli Mahkemeler ve Devlet Güvenlik Mahkemeleri olmak üzere, tüm yargı alanını kapsayacak şekilde her mahkemeye gönderilmiştir ifadeleri yer alıyor. Yani topyekun bir savaş! 312 General, Erkaya davaları işte bu emirlerin ürünüdür.. Bu davaların yeniden görülmesi ve bu süreçte görev alanların sanık sandalyesine oturtulması gerekir..

Bir diğer belgede, yine Çevik Bir imzalı 1 Nisan 1998 tarihli suç duyurusu dilekçesi. Dilekçede hakkımda 13 Mart 1998 tarihli “TSK ve Kaplan” başlıklı yazım için dava açılması isteniyor. Suç olarak görülen yazının ise suçla uzaktan yakından alakası yok. İşte o ifadeler: “Askeri mahkeme, bütün hukuk kurallarını çiğneyerek bir yazarı alıp götürüyor ve içeri tıkıyor. Bu olay hukuk açısından, mahkeme açısından, Türkiye açısından kabul edilebilecek bir olay değildir.” Bu ifadeleri suç olarak gören Bir, Dilipak hakkında dava açılmasını istiyor. Suç duyurusunu emir telakki eden yargı mensupları ise gazetemiz yazarlarını hakkında dava açıyorlar.

Bir başka hukuk skandalı. O günlerde dava bombardımanına tabi tutulmamız istenmiş. Emir büyük yerden.. Daha önce yapılan andıçları, media tetikçileri ile infaz girişimlerini saymıyorum.. Tehditlerin bini bir para idi.. küfürler, aleyhimde uydurulan yalanlar.. Toplu suç duyuruları…

“Darbe yapmayın bu ülkeye de size de zarar verir” dedim diye, Cuma’da çıkan “Paşalar söz dinlemezse” yazımdan dolayı, Hurşit Tolon, Çetin Doğan ve Tuncer Kılınç üçü bir olup dava açtılar.. 1. Ordu, 6. Kolordu Askeri mahkemesinde yargılanıyorum. Yargı makamında askeri elbiseli biri oturuyor, onu komutan kendi tayin ediyor. Hepsinin sicil amiri yine aynı kişi, müşteki komutan. Komutan emir ile bozma yetkisine de sahip verilen kararı beğenmezse. 7,5 yıl böyle yargıladılar..

Söz dinlemediler ve işte başlarına bunlar geldi.. Ana muhalefet partisi genel başkanına da arz ediyorum durumu. Avukatlığını yaptığı adamların yedikleri haltlar bunlar. Bu iddiamı araştırabilir mi? Bu adamların hiç birine hakkımı helal etmiyorum. Bunların avukatlarına da, verilen emre göre karar veren yargıçlara da.. Cellatlarımı alkışlamayacağım. Ama mesela Çevik Bir de olsa yanlışı itiraf etsinler, özür dilemesinler, ama hiç olmazsa, “yanlış yapıldı, üzgünüm” dese, yine affedeyim, ama ne mümkün. Yine de yanılmayı isterim..

Hiç mi vicdanları yok bu adamların.. Ne biçim bir adam bunlar..

Çevik Bir, o zamanlar İstanbul’da GATA’da ve Yeditepe Üniversitesi’nde yaptığı toplantıda, darbeye karşı çıkanlar olursa binlerce insanın öldürülmesini bile göze alabileceklerini söylüyordu.. Koman paşa da Yeditepe’yi mekan tutmuştu. Şimdi ne düşünüyor, bilmiyorum.. Ya da Dalan ne düşünüyor acaba bugün!

Her gün yeni bir belge çıkıyor. Bu 312 General davası ve Erkaya davasının nasıl açıldığı, Terakki davasında oynanan oyunların arkasında neler döndüğüne ilişkin de gerçekler çıkacak bir gün ortaya. O andıçların sahipleri, media tetikçilerinin kirli yüzleri ve ilişkileri de.. Kurtul Altuğ’u bana saldırtanlar, Arenacılar, o Gözcü’nün Osman mı neydi, o yazarına talimat verenler de ortaya çıkacak. Onları yargıda kimlerin korudukları da.

Selâm ve dua ile..

YENİ AKİT