Bir okuyucumun sorduğu önemli birkaç soruya -belki her birine bir yazı ile- cevap vereceğim.
Birinci sorusu şudur:
Müslümanların başlarına bir halife seçmelerinin ve şer'i hükümlerin uygulanmasının hükmü nedir? Farz mı, vacip mi, yoksa sünnet mi?
Belli bir tarihten sonra İslam inanç esaslarının arasına "imamet, hilafet, devlet başkanlığı" konusu da girmiştir. Çünkü inanç ile ilgili mezhepler ortaya çıkınca bu mezhepler halife konusunu da tartışmaya almışlar, farklı yaklaşımlarda bulunmuşlardır.
Ehl-i sünnet alimlerine göre Müslümanların, İslam devletinin başkanı ve ümmetin önderi olmak üzere vasıfları uygun birini seçip ona bey'at etmenin farz olduğunda ittifak etmişlerdir.
İslam tarihi boyunca ümmetin, her zaman ve bölgede, belirlenen şartları taşıyan tek halife etrafında birleşmeleri mümkün olmamıştır. Bazen birden fazla halife bulunmuş, bazen de şartları taşımayan, usulüne göre seçilip bey'at edilmemiş kimseler halife gibi hareket etmişler, halk da bunlara mecburen itaat etmiştir.
Bu vesile ile günümüzde ve ülkemizde halife seçmek ve şeriatı uygulama konusundaki talep ve imkan üzerinde bazı tespitleri aktarmakta fayda görüyorum.
Ülkemizde devlet düzeninin İslam'a göre değişmesini isteyenler Müslümanların kaçta kaçı?
TESEV'in yaptığı araştırmadan bu konudaki gerçeği görelim:
"...Araştırmamız, bu varsayımın doğru olmadığını göstermiştir. Kişilerin ne ölçüde dindar olduklarını, kişisel yaşamlarında dinin gereklerini yerine getirip getirmediklerini irdelediğimiz sorulara verilen cevaplar Türk halkının genelinde dinine bağlı ve inançlı Müslümanlardan oluştuğu tezini doğrulamaktadır. Ancak dini inanç ve ibadet halkın büyük bir çoğunluğu tarafından kişisel yaşamla sınırlı görülmekte, dinin kamu yaşamını etkilemesi ve kamu yaşamında daha görünür bir yer edinmesi tasvip edilmemektedir. Örneğin Türk halkının % 67,2'si dinin devlet ve siyaset düzenini yönlendirmesini zararlı bulmakta, buna karşın bu görüşe katılmadığını belirtenler % 16,4 ile sınırlı kalmaktadır."
Demek ki, halkın büyük çoğunluğu (% 67,2), herkesi bağlayan kanunların ve düzenin şeriata dayanmasını değil, isteyenlerin Müslümanca yaşamalarının sağlanmasını istiyorlar. Geri kalan yüzde 16,4'ünün de önemli bir kısmı, "İslam'ın devlet ve siyaset düzenini yönlendirmesini", "herkese dayatılacak İslam" anlamında değil, Müslümanların kamusal alanda da -başkalarının hak ve özgürlüklerine zarar vermeden- var olmaları manasında istemektedirler.
Diyelim ki, ülkemizde ve mevcut şartlarda islami devlet düzeni isteyenler samimi bir kısım Müslümanlardır; peki bunlar neyi istediklerinin, bunu istemenin ne demek olduğunun ve bu isteğin gerçekleşme ihtimalinin, eğer bu mümkün değilse talebin getiri ve götürüsünün farkında mıdırlar, bu konular etrafında yeteri kadar düşünmüş ve danışmış mıdırlar?
(Devam edeceğim)
YENİ ŞAFAK