Suriye'de dördüncü yılına giren savaşta ülkenin yarısını kontrol ettiğini iddia eden muhalif grupların arasında üyeleri ve kullandığı yöntemle son dönemde adından sıkça söz ettiren tugaylardan biri de Ebu Amara Tugayı.
Grubun komutanı, ülkedeki ayaklanmanın ilk günlerinde iktisat bölümü öğrencisi olduğu Halep Üniversitesi'nde rejime karşı hareketi örgütleyen Muhenna Ceffale Ebu Bekri.
Ebu Bekri, sekiz ay süren sivil direnişin ardından başlayan silahlı mücadele döneminde üniversite çevresinde başlattığı örgütlenmeyi koruyarak tamamına yakını üniversite öğrencilerinden oluşan Abu Amara Tugayı’nı kurmuş.
Ebu Bekri Halep merkezde kendi kontrollerindeki bölgede Aljazeera Türk’e konuştu. Röportaj sırasında rejime ait savaş uçakları ve helikopterler de Halep'i varil bombalarıyla vurmayı sürdürüyordu.
Sizi diğer muhalif gruplardan ayıran ne?
"Öncelikle daha üniversite ikinci sınıfta yüzleştiğim direnişin daha ilk safhasında Şebbihaların sivil insanlara yaptığı zulmü engellemeyi hedefledik. Halep’teki Şebbiha ve polisler belki de Suriye’nin her yerinden daha kötü davranıyorlardı. İşte o günlerde küçük bir tim kurduk. Şebbiha ve polis şeflerini mesaj ve telefonla tehdit ederek zulümlerine engel olmayı istedik. Bir süre sonra da Şebbiha ve polis merkezlerine ve üst düzey isimlere yönelik işkencelerine son vermelerini sağlamak adına eylemler düzenledik. Bunu o günün imkanları ile oluşturduğumuz istihbarat ağından da güç alarak etkin bir biçimde uyguladık. Nokta isimlere operasyon düzenleyerek etkisiz hale getirme üzerinde yoğunlaştık. Olaylar savaşa evrildikten sonra da bu yapımızı koruyarak sürdürdük. Elbette daha profesyonel bir boyuta ulaştık. Hatta bugün ülkenin farklı cephelerinden bu yönde bize gelen eğitim taleplerine cevap verebilir durumdayız. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki bizi farklı kılan başlıca niteliğimiz kendi muhitinde en iyi bilgi toplayan ve düzenli biçimde bizimle paylaşan kişileri bularak düzenlediğimiz operasyonlardan en iyi sonuçları alabiliyor olmamızdır"
Sivil direnişle başladığınızı söylediniz. Silah kullanmaya başlamanız nasıl oldu?
"Ülkede özgürlük yoktu ve biz bir şeylerin değişme vaktinin geldiğine inanıyorduk. Bu talebimizi de medeni gösterilerle duyurmak istedik. Baas Rejimi ise yorulmadan bıkmadan 8 ay süren bu sivil gösterileri şiddet kullanarak bastırabileceğini düşündü. İşte o günlerde okulumuzu basan güvenlik güçleri beni de gözaltına aldı. Bu gözaltı sürecinde gördüklerim ve yaşadıklarım beni farklı yönde etkiledi. Her şeyden önce Esed yönetiminin bizi hiç anlamadığına inandım. İkinci olarak da bir daha asla güvenlik güçlerine sağ olarak yakalanmayacağıma dair kendi kendime söz verdim.
Çok vahşi işkencelere tabi tutuluyorduk. 15 gün kadar süren gözaltı süresinden sonra çıkmayı başardım. Çıktıktan sonra araç yakarak, çeşitli merkezlerde barikatlar kurarak yeni bir dönem başlattık. Kısa süre sonra da rejimin zulmünde sivrilen asker, Şebbiha ve polislerini öldürmeye başladık."
Savaşçıların çoğu neden üniversiteli?
"Biz iki farklı kulvarda savaşıyoruz. Birincisi tuttuğumuz cephelerde verdiğimiz klasik savaş. İkincisi de Esed rejiminin önemli isimlerine yönelik düzenlediğimiz operasyonlar. Bilhassa ikinci kısımda sıfır hata ile çalışmak zorundayız. Bunun için de her açıdan donanımlı insanları bu mücadeleye dahil etmek zorundayız. 3,5 yıldır düşmanımızı kendisini en korunaklı gördüğü merkezlerde vurduk. İşte tüm bu olup bitenleri plan aşamasından istihbarat boyutuna ve son olarak hatasız operasyona dönüştüren sebeplerden birisi arkadaşlarımın iyi eğitim almış kişiler olmasıdır. Daha küçük bir tim olduğumuz dönemden bugüne dek hep ilkleri yapan grup olduk. Halep’in ilk tugayı da yine Abu Amara Tugayı'dır. Ayrıca üniversitede bize ilk günlerden bu yana destek olan ve bu desteğini sürdüren çok sayıda hocamız da var."
Akademi çevresi daha çok akadamik çalışmalarla gündeme gelir. Akademiden silahlı gruplar kurmak zor olmadı mı?
"Elbete oldu. Entellektüel donanıma sahip insanlar silah ve savaş konusunda ciddi adaptasyon sorunu yaşıyorlar. Ancak bunu aşmayı başarıyorlar. İnanın kısa sürede de çok iyi bir savaşçı olabiliyorlar. Hem biz herkesi 'ille de cephede savaş' diye zorlamıyoruz. Her uzmanı kendi ihtisas sahasında değerlendiriyoruz. Mühendisleri, doktorları ve diğer meslek alanlarında ihtisası olanları daha verimli olabilecekleri sahalarda istihdam ediyoruz. Şu an topyekun varolma savaşı veriyoruz ve özgür bir Suriye için herkesin bu savaşa katkıda bulunması gerekiyor. Bizim bu noktada sorumluluğumuz, bilgimiz ve birikimimiz oranında daha fazla olmak zorunda."
Savaşın gidişatına nasıl etki ettiğinizi düşünüyorsunuz?
"Biz hem istihbarat hem de savaş eğitimi veriyoruz. Bunu da Suriye’de yapan tek grup özelliği taşıyoruz. Nizami savaş belirli temeller üzerinden ilerler. Ancak bizim rejim tarafına sızarak gerçekleştirdiğimiz operasyonlarda önemli isimleri saf dışı etmemiz onların maneviyatını olumsuz etkilerken, muhaliflere de büyük moral oluyor. Bazen de karşı taraftan yine önemli isimleri rehin alarak bizim esirlerimizle takas ediyoruz. Bu sayede bir çok kardeşimizin kurtulmasına vesile olduk. Yine Halep ve çevresinde savaştığımız bir çok cephemiz var. Oralarda da zalim yönetime karşı özgür bir Suriye için direnişimiz devam ediyor."
Kaynak: Al Jazeera