Suriye’deki nispi sessizlik yerini Esed rejimi ve Rusya tarafından yapılan sivil katliamlara bıraktı. Günlerdir rejim ve Rus uçakları hastane veya okul dinlemeden Halep’te sivillere ölüm yağdırıyor. ABD ise Rusya’yla Şam ve Lazkiye’de geçici ateşkes için anlaştı. Halep ve halkı ise rejim ve Rusya’nın insafına terk edildi.
Rejim bunu çatışmaların başından beri yapıyor aslında. Gerçi çatışmaların başında zaten neredeyse tüm muhalefet sivildi. Hatta birçoğu hayatında ellerine silah almamış sıradan insanlardı. Rejimin sivil katliamlarına karşı uluslararası toplum harekete geçmeyince kendilerini koruyabilmek için silaha sarıldılar. Sonraki dönemlerde de rejim üç ana sebepten dolayı doğrudan sivilleri hedef aldı: Muhalefetin kontrol ettiği bölgelerdeki tüm altyapıyı (hastane, okul, cami, elektrik tesisi vs.) yok etmek suretiyle bu bölgeleri yaşanamaz hale getirmeye çalıştı. Canlarını ve mallarını Esed rejiminden koruyamadıkları için bu bölgelerde yaşayan halkın muhalif güçlere karşı öfke ve güvensizliği artırmak istedi. Büyük oranda muhalefeti destekleyen sivilleri bir taraftan cezalandırırken diğer taraftan da evlerini terk etmeye zorladı. Bu sayede ülkenin etnik, mezhepsel, siyasi yapısıyla da oynadı.
Esed rejiminin ve müttefiklerinin herhangi bir ahlaki sınırı olmadığından siviller hedef alınınca milyonlarca Suriyeli mülteci veya IDP (yerinden edilmiş kişiler) konumuna geldi. Esed rejimi yerinden ettiği Suriyeliler üzerinden de iki ana hedefi güttü. Birincisi, kendisini doğrudan desteklemeyen ve sosyolojik olarak kendi tabanı olarak görmediği sivilleri yerlerinden ederek Suriye’yi homojenleştirmeye çalıştı. İkincisi, Suriye krizini mülteciler üzerinden komşu ülkelere ve Batı ülkelerine yaymaya çalıştı. Bunda başarılı da oldu. Zira, şehirler yıkılır ve onbinler hayatını kaybederken Suriye’yi gündemine almayan Batı dünyası mülteciler sebebiyle Suriye’yi hatırladı. Savaşı durdurmaktan ziyade mülteci akımını durdurmaya gayret gösterdi.
Halep neden önemli?
Geleneksel olarak muhalif unsurların yoğun olduğu bir şehir olan Halep, ülkenin ekonomik kalbi konumundaydı. Aslında Baba Esed’in ülkenin iktisadi ve siyasal fay hatlarıyla oynamasının ilk kurbanı yine Halep olmuştu. Kendi zenginini üretme çabasıyla Halep-Şam rekabetini de derinleştirmişti. Nüfusun en yüksek olduğu şehir olan Halep, Türkiye’yle iç içe geçmiş yapısı sebebiyle daha önceden ekonomik devrim yıllarında ise özellikle lojistik öneme sahip oldu. Fakat, Afrin ve Ayn’el-Arab’ın PKK, Fırat-Azez arasının da DAİŞ tarafından ele geçirilmesiyle birlikte Azez dışında Türkiye sınırı ile Halep arasındaki lojistik bağlantı kesildi. PKK ve rejim Halep’in merkezinde kıskaca alınmış olan muhalif grupların ikmal yollarını kesmek ve Şii köyleri Nubl ve Zehra üzerindeki kuşatmayı kırmak için için eşgüdümlü saldırılarla Tel Rıfat, Hardatin, Ratyan gibi noktaları ele geçirince Halep merkezle Türkiye arasındaki koridor da kapanmış oldu.
Muhalefetin kontrol ettiği İdlib üzerinden dünyayla bağlantısını devam ettiren Halep, an itibariyle lojistik olarak olmasa da psikolojik açıdan oldukça önemli. Halep’in düşmesi hem muhalefette büyük moral bozukluğuna sebep olacak, hem muhalifleri Kuzey’de İdlib’e hapsedecek, hem de Esed’e yeni bir demografik mühendislik imkanı verecek.
Muhaliflerin işi oldukça zor. Zira aynı anda merkez ve güneyde rejimle, Şeyh Maksud’da PKK ile, kuzey’de de DAİŞ’le savaşıyorlar. ABD Rusya’yla anlaştı. Rusya ve İran büyük Halep operasyonuna başlıyorlar, başladılar. Avrupa mülteci akımını durdurmak dışında hiçbir şey düşünmüyor. BM seyirci. Muhalifler dağınık, ekipman açısından zayıf. İmkansızlıklar içerisinde imkansızın peşindeler. Yine de var güçleriyle direneceklerdir, zira Halepsiz “devrim” yetim kalır.
Akşam