‘’Fikirlerimi bir an bile olsa kısıtlayamazsınız. İnancım ve kalbimdeki nuru benden koparamayacaksınız. Bana yardım eden sadece yüce rabbimdir.’’
“Âlimin ölümü İslam’da açılan bir gediktir.” (Darimi, Mukaddime, 32, 1/351) Âlimin ölümü Müslümanlar âleminde hissedilen bir eksilme ve bir mahzuniyet meselesidir. Bu, boş geçilecek, mukadder son denilerek özetlenecek bir konu değildir, tersine anlam dünyamızda derinlikli bir boyuta sahiptir. Zira hak adalet şahidlik vasıflarıyla yüklü basiretli çabalarda insanlığa karşı kendilerini sorumlu tutan âlimlerin tavırlarında, rasullerin yolunu süren ve taşıyıcılığını yaptıkları değerli durumlar bulunmaktadır. Hikmetli bir âlim kitleler üzerinde etkin bir kişiliktir.
Geçtiğimiz günlerde hakkın rahmetine kavuşan Yusuf el Karadavi, İslam dünyasının müçtehit vasıflara sahip önemli mütefekkirlerinden biriydi. Ümmet bilicini kavramış, siyasi meselelerde küresel ve bölgesel güçler karşısında gerektiğinde risk alarak doğruları açıklamaktan çekinmeyen ve İslami hayatın güncel meselelerine dair görüşleri ilgiyle takip edilen âlim bir Müslümandı.