‘Hâkimiyet Allah’ın mı, Halkın mı?’ sorusunu başlığa taşıyan Abdulhakim Beyazyüz, üzerinde uzun zamandır epeyce tartışma yapılan bu zor ve kapsamlı meseleyi ‘Hâkimiyet halkındır’, ‘Hâkimiyet kayıtsız şartsız halkındır’; ‘Hâkimiyet Allah’ındır’; ‘Teokratik devletler; Allah-yönetici-ümmet/toplum’; ‘Batı tipi devletler; Toplum-yönetici’ ve ‘İslami devlet tipi; Allah-ümmet-yönetim’ alt başlıklarında tahlil ediyor.
HÂKİMİYET ALLAH’IN MI, HALKIN MI?
İnsanlar arasında sağlıklı bir iletişimin kurulması ve sürdürülmesi çok kolay bir iş değildir. Sağlıklı iletişim için birçok hususa dikkat etmek ve birçok engeli aşmak gerekmektedir. Aksi takdirde bu engellerin aşılamamasından kaynaklanan iletişimsizlik, nice dostluğun düşmanlığa, barışın savaşa ve nice gayret ve enerjinin boşa harcanmasına sebep olacaktır.
Bu sebeple insanlar arası iletişimde başarılı olmak için, kimin nerede, hangi şartlarda, ne zaman, niçin ve hangi niyetlerle konuştuğuna ve neler söylediğine çok dikkatlice bakmak gerekmektedir. Elbette bu konuda en fazla dikkatli olması gerekenlerin başında da biz Müslümanlar geliriz. Zira biz Müslüman olmanın anlamının Allah’ın iradesinin tecellileri olma, yeryüzündeki nesli ıslah, arzı imar ve top yekûn varlık için bir rahmete dönüşmek olduğunu iyi biliriz. Dolayısıyla bizler tüm diğer eylemliklerimiz gibi, iletişim çabamızın da ıslaha neden olmasını sağlamak zorundayız.
Peki, bunda ne kadar başarılı olabiliyoruz? Maalesef bu konuda bırakın İslam’ın nuruyla aydınlanmalarını istediğimiz sosyalistleri, kapitalistleri, Kemalistleri, Müslüman dava kardeşlerimizle bile iyi bir iletişimi sağlama da zorlanıyoruz. Nitekim Suriye direnişi, demokrasi kavramının kullanımı, sistem içi araçlar ve bu araçların fıkhı, beraberce yaşamın şartları ve imkânları vb konularda ki müzakerelerimizin sonuçlarının çok parlak olmadığını hepimiz görebiliyoruz. Bunun nedenin de sağlıklı bir iletişim için gereken hususlara yeterince riayet etmememiz, nefsimizin olumsuz tesirlerinden kurtulamayışımız ve birbirimizle ilişkimizde merhametliliği ahlak haline getiremeyişimiz olduğu açıktır.
İletişimdeki bu başarısızlığımızın en çarpıcı örneklerinden birisi de hâkimiyetin kime ait olduğu tartışmalarıdır. Zira aslında İslam’ın temel değerlerini kabul etmede bir ayrılığa düşmeyecek nice insanımız, sağlıksız iletişim ilişkileri içinde, hâkimiyetin kime ait olduğu tartışmalarında farklı taraflara savrulabilmiş, birbirlerini olmadık iddialarla itham edebilmişlerdir. (...)