Ergenekon davasına bakan savcı ve hakimlerin yerlerinin değiştirilmesi isteğinde gündeme gelen, tartışılan bir konu vardı. Üzerinde fazla durulmadan, es geçildi.
Hakim ve savcıların yerlerini değiştirtmek isteyenler, şu iddiada bulunuyorlardı: “Bu hakim ve savcılar hakkında çok şikayet var. Bu sebeble bu savcıların yerlerini değiştirelim. Zaten savcı veya hakimlerin yerlerinin değiştirilmesi ile, davadaki karar da değişmez ki. Biz mahkemeye, verilecek karara etki etmeye çalışmıyoruz. Biz şikayet olan hakimlere karışıyoruz... Ne yani, bu hakimlerin yerlerine gelecek olan hakimler, suç olan bir dosya için, ‘suç yok’ mu diyecekler? Hakime göre, davanın neticesi değişir mi?”
Tam bir yanıltmaca idi bu..
Hemen peşinen söyleyeyim, “Evet, davalardaki kararlar, hakime göre değişir.”
Bal gibi de değişir..
Somut dava önümüzde..
Danıştay’da işlenen cinayet..
Ankara’daki hakimler ne karar verdiler?
“Bu cinayet, başörtü yasağına tepki sebebi ile işlenmiştir. Direkt faili Alparslan Arslan’dır. Bunun yanında cinayeti etkileyen başka failler sözkonusu değildir.”
Karar böyleydi.
Oysa davanın en başından beri, bir itiraz vardı..
“Alparslan Arslan, Danıştay’daki cinayeti, her ne kadar başörtü yasağına tepki için işlediğini iddia ediyor ise de, aslında cinayetin sebebi, provokasyon oluşturmak.”
“Hakime göre karar değişir mi, değişmez mi” tartışmasında, Ankara ÖzelYetkili Ağır Ceza Mahkemesi’nin hakimleri, tercihlerini “Bu bir türban yasağına tepki cinayetidir” görüşünü kabul ederek ortaya koydular.
Oysa, İstanbul’daki Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi hakimleri aynı davaya baksalardı, itirazları da dikkate alacak ve muhtemelen “Bu bir provokasyon cinayetidir.Mütedeyyin insanları hedef haline getirmek için işlenen cinayettir.Arkasında da kimler olduğu araştırılarak, cinayet tam olarak çözülmelidir” diyecek ve buna göre yargılamasını yapacaktı.
Ne oldu?
Karar, hakime göre değişti değil mi?
Birisinde, “Katil belli.. Sebeb belli. Arkasında ne var, onlar birer hayal” denilip davanın üzeri kapatılıyor.
Diğerinde ise, “Katil belli olsa da, bu katilin mütedeyyin insanlarla çok sıkı bir birlikteliği yok.Adam içki bile içen bir tip. Bu adamın başörtü yasağına tepki koymak için cinayet işlemesi mümkün değil. Bu olayın arkasında, açık bir provokasyon amacı yatıyor. Bu durumda da, cinayetin mutlaka başka azmettirenleri de olmalıdır” denilip, görünmeyen failler de araştırılmak isteniyor.
İşte aynı dosyada, farklı hakimler, farklı kararlar verebiliyorlar.
Bunun gibi daha yüzlerce örnek dosya ortaya konulabilir.
Bazılarınız itiraz edebilir, “Ama bu işin Yargıtay incelemesi var. Yargıtay, böyle farklı kararları, doğru noktaya çekmek için görev yapıyor. Dolayısı ile, yerel mahkemelerin farklı karar vermeleri nihai noktada pek önemli değil!” diye..
Mi acaba?
Yerel mahkemedeki hakim, karşı itirazları zabıtlara geçirmez, ek delilleri toplamaz, sanığa gerekli soruları yöneltmezse, Yargıtay yazılı dosya üzerinden karar vereceğinden, olayın arka planını anlayamayabilir.
Danıştay cinayeti, çok detaylı olarak basına intikal etti de, Yargıtay’ın olaylardan haberi oldu da, Ankara’daki Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararı bozuldu.
Yoksa, basına yeterince intikal etmeyen, detayları ile ortaya konulmayan ek delillerin sözkonusu olmadığı olaylarda, yerel mahkeme davayı hangi yöne götürdüyse, Yargıtay’ın o yönden başka bir tarafa olayı çekmesi pek mümkün değildir.
Danıştay davasında, itirafçıların ek ifadeleri basına intikal etmeseydi, İstanbul’daki savcılar, ek delilleri ortaya koymasalardı... Sadece Ankara’daki dava dosyası ile Yargıtay kararını verseydi, o karar kesinlikle bozulmazdı.
İşte somut dava. İşte somut suç.
Bir mahkeme, olayı üç kişinin üzerine yıkıyor.
Diğer mahkeme ise, olayda parmağı olan onlarca kişiyi sorguluyor..
İşte hakimden hakime değişen sonuç bu. İşte hakimden hakime değişen karar bu..
Bunun içindir ki, HSYK, mevcut hakimleri değiştirerek, Ergenekon davasının da, Danıştay cinayeti davasının da, aslında yönünü değiştirmek istemiştir.
Ama şimdilik bunu başaramamıştır!
İyi ki de, başaramamıştır!
VAKİT