FB-GS maçından hemen sonra, sahaya inip, kupa almaya kalkışan futbolculara haddini bildirmek isteyen fanatik taraftarlar vardı ya..
Onlardan bazıları gözaltına alınmışlar..
Dün savcılığa çıkarılmışlar.
Savcı sormuş: “Sahaya niye indiniz?”
Cevap vermiş fanatik seyirci: “Benim yakında düğünüm var. Düğünümün davetiyesini dağıtacaktım.”
Olmaz mı ?
Olur.
Siz düğün davetiyenizi dağıtmak için, hiç sahaya inmediniz mi?
Ne var yani? Niye gülüyorsunuz ki?
Komik bir şey mi söylemiş, fanatik seyircimiz?
Ne olurdu yani, düğün davetiyelerini dağıtıp, tekrar tribünlere çıksaydı seyircimiz.. Niye izin verilmedi ki buna?!..
Bir başka fanatik seyirci geliyor..
Ona da aynı soruyu yöneltiyor savcımız.
Cevap biraz daha değişik: “Federasyon yetkililerine, Galatasaray’a burada kupa vermemelerini söyleyip çıkacaktım!”
Hani beyefendi, Futbol Federasyonu Başkanlığı merkez binasına gitmiş, elinde dilekçesi ile, bir müracaatta bulunacakmış. “Kupayı sahada vermeyin” talebini içeren dilekçesini, evrak kayıta kaydettirip, tam dışarı çıkacakmış ki.. O sırada, birden olaylar çıkmış!..
Vay canına sayın seyirciler. Şu şansa bakın!..
Bir başka fanatik seyirci de şöyle ifade vermiş, savcıya: “Herhangi bir kötü niyetim yoktu. Futbolculara forma imzalatıp çıkacaktım. Sahaya bunun için indim..”
Gerçekten, çok makul bir savunma..
Siz bilmiyor musunuz?
Tribünlerden sahaya inme merdivenleri var. Oradan iniyorsunuz. Kimse size, nereye iniyorsun demiyor.. Sahaya gelmiş oluyorsunuz.. Orada karşılaştığınız herhangi bir futbolcuya, “İmzalı formanızı verir misiniz” diyorsunuz.
Onlar da hemen sırtlarındaki formayı çıkartıp, anında imzalayıp size veriyorlar.
Hem bu iş, bilet fiyatlarına dahildir..
İnanmıyorsanız, alın bir bilet, üzerindeki yazıları bir okuyun. Orada göreceksiniz. “Bu bilete, sahaya inip, forma imzalatma hizmeti dahildir” diye.
Yıllardır bu iş, böyle yürümüş!.
Geçtiğimiz hafta sonunda da böyle olacaktı.. Ki; araya polisler girdi, durduk yerde biber gazı sıktılar..
Ah bu polisler, ah..
Ne yapmalı bu polisleri, bilmem ki?!
Güler misiniz, ağlar mısınız?
Tiyatroya mı gidersiniz?
Yoksa, savcılık önlerinde bekleyip, çoğu mürekkep yalamış fanatik seyircilerin ifadelerini alıp okuyarak mı, gülme ihtiyacınızı giderirsiniz?
Vah vah vah..
Bu ifadeyi verenler, kimi doktor, kimi bilgisayar mühendisi, kimi yanında 300-500 kişi çalıştıran işadamı..
“El insaf yani...” diyeceğim ama..
Bu fanatiklerin kulüp yetkililerinin dediklerini bir hatırlayalım..
Ne demişti İlhan Ekşioğlu?
Sormuşlardı: “Telefon kayıtlarındaki, ‘3 tarlayı da sürdük?’ cümlesinin anlamı nedir?”
Cevap vermişti İlhan Ekşioğlu: “Uğur amaçlı söylediğim bir sözdür. Başkanla da bu konuyu konuşmuştuk. Evim Çengelköy’de. 2001 yılında şampiyonluğu belirleyecek çok önemli bir Samsunspor maçımız vardı. Mezarlığa gidip dua ettim. Ve her zaman geçtiğim güzergâhlarda tur attım. Bu laf oradan geliyor!”
Siz bir şey anladınız mı?
Anlamadınız.
Anlamanız da gerekmiyor zaten..
Onlar böyle konuşurlar işte..
Niye sahaya indin?
“Düğün davetiyesi dağıtmak için”..
İyi peki geç..
Sen niye indin?
“Bir de imzalı forma alacaktım!”
Peki sen de geç!..
Sen niye indin?
“Ben de, kupayı sahada vermeyin, deyip hemen geri dönecektim. Onun için indim.”
İyi sen de geç!..
Yok canım.. Eve değil, cezaevine geç..
O kadar saf değil herhalde, hakimlerimiz.
Ha, atlamayalım..
“Tarla sürme” üzerine, İlhan Bey’in savunmasını aldık..
Ya büyük başkan ne demişti?
Onu da hatırlayalım: “Bahsedilen tarla sürme konusu bir dilektir. Biz bir çok maçtan önce Eyüp Sultan’da kurban kesmeye de gideriz. Bazen ben, bazen Tamer Yelkovan. Yani bir dilek ve temenni anlamındadır.”
Yaaa!
Siz kalbinizi temiz tutun. Fitne fesatlık yapmayın..
Başkan, kurban kesmekten bahsediyor.
Yoksa, tarla sürmenin, ne ile ilgisi olabilir ki?
Koskoca Aziz Başkan, gidip tarla mı sürecek yani!..
Hem ne tarlası? Tarla mı kaldı İstanbul’da..
Ay neler diyorum ben böyle.
Şaşırdım kaldım.
Tarla sürmek, kurban kesmek.. Dua etmek.
Sahaya inmek, davetiye dağıtmak!
Ben neredeyim.. Bunlar kimler?
Heyy komşular!..
Kimse yok mu orada? Bir su verin bana!
Kafayı yemeye az kaldı..
YENİ AKİT