HAKSÖZ-HABER
Taksim Gezi Parkı olaylarına muhafazakâr medya ya da siyasal çevrelerdeki yaklaşımlar kimin nerede durduğunu göstermesi açısından önem arz ediyor.
İlk tespit her ne hikmetse Suriye direnişi konusunda Esed/Baas saflarında duranlar, Esed’i savunmak için dün eylem yapanlar, sağı solu yakıp yıkanlar bugün de Taksim Gezi Parkı eylemlerini örgütlemiş durumdalar. Hakeza ister İran’ın al-i menfaatleri için yazıp çizenler olsun isterse de hükümetle şahsi problemlerinden dolayı olsun Suriye politikasında hükümeti eleştirenler Taksim Gezi Parkı olaylarında da Başbakan Erdoğan’ı ya da hükümeti eleştirmeye devam ettiler. Bu yazarlardan bazıları doğrudan eylemlere katılarak destek verirken diğerleri de yazı ve konuşmalarında bu eylemlerin masumiyetinden dem vuruyordu.
“Eski” İrancı şimdinin AK Partilisi Yeni Şafak yazarı Süleyman Gündüz ise “müthiş” bir araştırmacı gazetecilik örneği sergileyerek ve bin bir zahmet çekerek biz karileri için Dolmabahçe Valide Sultan Camii’ne gitmiş ve hakikati orta yere sermiş: O masum eylemciler aslında camiyi kirletmemişler, bira kutuları vs. yok, nasıl olmuşsa kenarda bir kutucuk bulunmuş, olayın aslı sadece buymuş. İlk gün ayakkabılarını çıkarıp girmişler ama ikinci gün polisin yoğun saldırısından ayakkabılarını çıkarmaya fırsat bulamamışlar!!!
Yazısının başında ortaya koyduğu çerçeveden bu eylemleri tasvip ettiği anlaşılan Gündüz, boşuna uğraşmasın. Ne yaparsa yapsın bu Kemalist ve sol-sosyalist saldırganları temize çıkaramaz.
Sahi Sayın Gündüz o eylemcilerin Dolmabahçe’de ne işi vardı biliyor musun? Dolmabahçe’deki Başbakanlık Ofisi’nin basılmasının engellenmesini dahi müdahalenin şiddet dozunun artmasıyla izah ediyorsunuz. Ve yazınızda sürekli olarak o eylemlere katılan “saf” gençlerden bahsediyorsunuz. İki yıl geçti ve siz bir gün olsun Suriye’de diktatörlüğe karşı mücadele veren Müslüman gençleri anlamaya çalışmadınız. Olayı izah etmede tercih ettiğiniz kavramlarla o gençleri karaladınız, lekelediniz, açık gerçekleri bir kez olsun dile getirmediniz, köylü kurnazlığıyla topu hep başka tarafa attınız. Fakat Taksim Gezi Parkı eylemcilerinin sergilediği vandallıkla ilgili “Onları anlamak lazım” diyorsunuz.
Suriye’de katledilen yüz bin insanla ilgili kaybettiğiniz hakikatin bilgisini Gezi Parkı eylemcilerinin “saf”lığında bulduğunuza inanalım mı şimdi?
***
Süleyman Gündüz’ün sözünü ettiğimiz Yeni Şafak gazetesinin 9 Haziran tarihli nüshasında yayınlanan yazısı:
Hakikatin bilgisine ulaşmak…
Süleyman Gündüz / Yeni Şafak
'Düşmanınızın dahi insan olduğunu unutmayınız.'
Hacı Bektaş-i Veli
Başbakan ülkeye dönüp havaalanında on binlere hitabında Taksim Gezi Parkı olaylarının 'faiz lobisi' teşvikiyle ortaya çıktığını söyledikten sonra bu konu
üzerine yazı yazmayı düşünmüyordum. Faiz lobisi açıklaması gerçekte dikkate değer bir iddia idi.
Şüphesiz önümüzdeki günlerde bu konu üzerinde daha çok bilgi ve belge ortaya konulmalıdır.
Değilse, gençlik dönemimizde içinde yer aldığımız veya tanık olduğumuz birçok olaylarda olduğu gibi; 'kökü dışarda veya lobilerin etkisinde' gibi iddialara benzeşir.
'Toplumsal hadiseleri okuruz, analiz ederiz, objektif biçimde de değerlendiririz, bizi bugünlere taşıyan ve her iki kişiden birinin oyuna mazhar eden budur.' Başbakan AB ile ilgili konferansta böyle sesleniyordu konuklara. Ben bundan Başbakan'ın Taksim Gezi Parkı olaylarına 'faiz lobilerinden ve aşırı örgütlerden' haberdar olmadan katılanların taleplerini anlayacağını ve gelişmeleri analiz edeceğini çıkarttım.
Olayları objektif değerlendirmek ve ders çıkartmak için doğru bilgiyle başlamak gerekir. Bilgi bize yalın hakikat olarak değil de kendi bakış açımıza göre veya amacımıza hizmet edecek şekilde ulaşırsa; doğru bir analiz yapmamız mümkün olmaz.
Bir Müslüman için çıkarlarının aleyhinde olacak olsa bile doğru söylemesi, merhametli ve adaletli davranması gereklidir.
Gezi Parkı olayları üzerine en çok 'tezvirat' yapılan olay Dolmabahçe Valide Sultan Camii'ne sığınan göstericilerdi. Bu olayla ilgili birçok bilgi üretildi ve halen üretilmeye devam ediyor. Olayın hafife alınmaması gerekir.
Salı günü bazı gazetelerde, televizyonlarda ve sosyal medyada 'göstericilerin Dolmabahçe Valide Sultan Camii'nde içki içtikleri ve müezzini tartakladıkları' ile ilgili haberler yer almıştı. Bu olay son derece önemliydi. Bu haber nasıl bir aklın ürünüydü?
Bu haberler üzerine dindar insanlar sokağa çıksalardı; bugün nasıl bir durumda olacağımızı düşünen var mı? Allah vere insanlar artık olanları akıl süzgecinden geçiriyor, her yazılana ve söylenene inanmıyor.
Olay halen bir kötüleme ve ayrıştırma yönünde kullanıldığı için yazmam gerektiğini düşündüm. Salı günü haberleri okuyunca camiye uğrayıp gerçeği öğrenmek istedim.
Bunun üzerine Çarşamba günü Dolmabahçe Bezmiâlem Valide Sultan Camii'ne gittim.
Camiye vardığımda dışarıda korumalar vardı. İçeriye girdim, Caminin içinde Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış yetkililerden bilgi alıyordu. Ben de yanlarına yaklaştım ve dinlemeye başladım. Cami müezzini Fuat Yıldırım olayları yeniden yaşar gibi anlattı. Ayrıca tümünün görsel kayıtlarını yapmış.
Cumartesi ve Pazar akşamı Dolmabahçe'de biriken göstericilere polis müdahale edince bir grup camiye sığınmak zorunda kalmış. İlk gün yeterli bir zaman bulunduğu için ayakkabıları çıkartarak camiye girmişler. İkinci gün müdahalenin şiddet dozu arttığı için göstericiler can havliyle ayakkabılarını çıkartmadan cami kapısının anahtarını kırarak içeri girmişler. Müezzin Fuat Bey göstericileri sakinleştirmiş, yaralananlara camide tedavi imkânı tanımış. Ne alkol alan ve ne de içen bir kişi görmemiş. Polislerle konuşmuş ve ortalık sakinleşince göstericileri camiden sükûnetle çıkartmış. Son cemaat mahfilindeki pencerede ezik bir bira kutusu kalmış. Oraya nasıl bırakıldığını görmemiş. Olay özetle böyle gelişmiş.
Bu olay tarihi bir kırılma anıydı. Göstericiler camiye sığınamasa ve caminin pencerelerini kırarak ve ortalığı tahrip ederek içeri girmiş olsalar ortaya çıkacak manzaranın sonuçlarını tahmin edebilir misiniz?
Müezzin Fuat Yıldırım davranışının bu ülkeyi nasıl bir tehlikeden kurtardığının farkında değil. Bunu tahrik yöntemi olarak kullanmaya kalkanların da ülkeyi nasıl bir tehlikenin eşiğine getirdiklerinin.
Faiz lobisinin kurduğu pusuyu, dış güçlerin ve illegal örgütlerin hesaplarını bilmem. Bunlara karşı tedbir almak ve mücadele etmek hükümetin görevidir; amma saf düşüncelerle olaylara katılan gençleri anlamamız gerektiğini düşünüyorum.
Büyük ideallerin peşinden koşarken küçük ayrıntıları gözden kaçırmış olabiliriz. Hayat ayrıntılarda gizlidir.
Kaldı ki kökleri dışarıda olmayan illegal örgütleri bizden daha iyi kim anlayabilir? İllegal örgütlere mensup çocuklar bizim çocuklarımız değil mi?
Gelinen noktayı iyi analiz edip değerlendiremezsek kaybeden biz olacağız. Kendimizi yenileyebilmek için çevremizde bizi kuşatan duvarları yıkıp olan biteni anlamalıyız.
Çağ değişti. Yeni bir dönem başlıyor.
Geleneksel düşünce kalıpları bunu kavramaya yetmiyor.