Almanya’da bir sempozyumdayız. Türkiye’den bir akademisyen, Almanya’daki Türklerin anadilde eğitim hakkından söz ediyor.
Güzel de söz ediyor. Anadilin değerinden, bu hakkın tanınmasının öneminden bahsediyor. Haklı olarak Almanya’daki Türklerin bu hakkı kullanmalarının önündeki engellerin kaldırılmasını istiyor. Bir diğeri, kendi anadilini iyi öğrenen çocuğun başka bir dili öğrenmesinin daha kolay olacağına işaret ediyor.
Yanımda oturan Dr. Murat Erdoğan’a dönüp, “acaba bu arkadaş aynı hakkı Türkiye’deki Kürtler için de kabul eder mi, yoksa ‘ama o başka’ mı der?” diye soruyorum.
Sonra denemeye karar veriyorum. “Anadilin önemini çok güzel anlattınız”, diyorum, “ne yazık ki bazıları Almanya’daki Türkler için talep ettikleri bu hakkı Türkiye’deki Kürtler için istemiyor”.
Cevabı tam da korktuğum gibi: “Ama o başka” diyor, “Türkiye’deki Kürtler azınlık değil”.
Nesini söylemeli? Almanya’daki Türklerin de azınlık olmadığını mı? Bu ayrımın keyfi olduğunu mu? Azınlık olana tanınan hakların, azınlık olmayandan esirgenmesinin saçmalığını mı? Doğu Türkistanlılar için anadilde eğitimi hangi temelde savunduğunu mu?
***
Mantıki ve ahlaki tutarlılık eksikliği bizde yaygın bir hastalık.
ABD’de bazı laikçi vatandaşlar tanımıştım. Oradaki din özgürlüğünü görüyor, demokratik düzenin gereği olarak bunu normal karşılıyor, ama konu bize gelince aniden makas değiştirip devletin dine baskısını, cemaat, ibadet ve başörtüsü yasaklarını onaylıyor, Batı Çalışma Grubu adlı yasa dışı örgütün yaptıklarını meşru görüyorlardı. Çünkü “iki ülkenin koşulları aynı değil”di, “o ayrı o ayrı”ydı.
Diğer bazıları ise Batı’da Müslümanların kullandığı hakları burada Hıristiyanlardan esirgemeyi meşru görüyor; misyonerliğin yasaklanmasını onaylıyor ve İsviçre’deki minare yasağını kınarken, Ahtamar’daki haçsız kiliseyi görmüyorlardı.
***
Benzer görünen iki olgunun gerçekten benzemediği durumlar elbette mümkündür. Bu durumda “o ayrı”cılara, bunun neden böyle olduğunu, asgari bir mantıki temelde ortaya koymak düşer.
Ama burası garip bir ülke... Burada insanlar birbiriyle çelişen iki yaklaşımı aynı anda zihinlerinde taşımanın sorun olduğunun bile çoğu kez farkında değiller ve bu yüzden de keyfi istisnalar yapabiliyorlar; savundukları ilkeleri mantıksal sonuçlarına kadar izlemeleri gerekirken bunu yapmıyorlar.
***
Galiba eksik olan sadece mantık da değil. Ondan çok daha önce ve çok daha önemli olarak, çoklarında herhangi bir siyasi tartışmanın yürütülebilmesini mümkün kılacak ortak bir ahlak kodu yok. Belki de bunun gereğinden habersizler. Bu yüzden de savundukları tezleri kabul edilebilir bir ahlaki zemine dayandırma kaygısı duymayabiliyorlar.
Hasılı kelam, “ama o başka” falan değil. Ahlaki ve mantıki bakımdan tutarlı olmak istiyorsanız, hak talep ederken keyfi istisnalar yapamazsınız. Türk’e helal gördüğünüzü Kürt’e haram göremezsiniz.
Görürseniz sadece mantığınızı değil ahlakınızı da sorgularlar.
STAR