Haftada dört gün çalışma uygulanabilir mi?

Tarkan Zengin, çalışma saatleri ile alakalı dünyadaki gelişmeleri aktarırken Türkiye'deki olası değişiklik ihtimalini değerlendiriyor.

Öğr. Gör. Tarkan Zengin / Açık Görüş

Haftada dört gün çalışma uygulanabilir mi?

Çalışma hayatının en temel meselelerinden biri de haftalık çalışma süreleri ve çalışma günleridir. Çalışanların iş ve aile dengesi ile sosyal hayata vakit ayırabilmesi için çalışma sürelerinin azaltılması sanayi devriminden bugüne uzun yıllardır çalışanların temel talepleri arasında yer almaktadır. Pandemiyle birlikte çalışma hayatının dijitalleşmesi ve uzaktan çalışmanın artması neticesinde haftalık çalışma saatlerini azaltmadan haftalık çalışma gün sayısını azaltmak gündeme geldi. Özellikle Batı Avrupa ülkelerinin bazılarında bu konuda yasal düzenleme yapılırken bazılarında da yasal düzenleme çalışmaları devam ediyor. Ayrıca birçok ülkede pilot uygulamalar yapılmaktadır. Bu yazıda çalışma sürelerinin azaltılmasının tarihsel sürecini, bugün yapılan uygulamanın mahiyetini, bu uygulamanın yaygınlaşıp yaygınlaşamayacağını ve bu uygulamanın çalışanlar ve şirketler açısından avantajlarını anlatmaya çalışacağız.

Sanayi Devrimi ile tüm dünyada üretimin niteliği değişti. Sanayi Devrimi öncesinde küçük atölyelerde elle üretim yapılıyordu. Sanayi Devrimi ile birlikte makinelerle üretime geçildi. Daha önce küçük atölyelerinde üretim yapan zanaatkârlar, fabrikalarda işverene bağımlı olarak çalışan işçiler oldular. Seri üretimle birlikte çalışma süreleri çok uzadı ve çalışma şartları ağırlaştı. Bu durum aynı zamanda işçilerin sağlıklarının korunmasını da gündeme getirdi. 1800'lü yılların başında İngiltere'de ağır çalışma şartları altında çalışma süreleri 16 saati bile aşmaktaydı. Özellikle maden ocaklarında kadınlar ve genellikle 9-10 yaşlarındaki çocuk işçiler çalıştırılmaktaydı. Baca temizleme işlerinde ise küçük çocuklar çalıştırılıyordu.

İnsan kaç saat çalışabilir?

Uzun çalışma süreleri 1800'lü yıllardan itibaren çalışanlar tarafından sürekli eleştirilen konuların başında gelmektedir. Çalışma sürelerinin azaltılması meselesi emekçilerin talepleri olduğu gibi fikir düzeyinde de tartışılıyordu. 1769'da Helvetius, çalışma süresinin sekiz saatle sınırlanmasını yazılarında savunmuş, 1800 yıllarında Benjamin Franklin bireylerin ihtiyaçlarını karşılamaları için dört saat çalışmalarını yeterli gören fikirler öne sürmüştü. 1817 yılından itibaren ise Robert Owen çalışma süresinin sekiz saat olması fikrini ortaya atmıştı. Owen, bu fikrini kendi fabrikasında ilk defa uygulamış ve verimliliğin arttığını tespit etmiştir. Henry Ford ise seri üretim yapan fabrikalarında 1926 yılında haftalık 40 saat ve beş günlük çalışma uygulayan ilk iş yeri olarak tarihe geçmiştir.

1830-1847 yıllarında İngiltere'de çalışma süresinin günlük sekiz saate indirilmesi talepleriyle işçi eylemleri yapılmıştır. 1848 devrim yıllarının yaşandığı Fransa'da işçilerin önemli taleplerinden biri olan çalışma süresinin düşürülmesi devrimin sonrasında gerçekleşmiş ve Paris'te çalışma süresi 11 saatten 10 saate indirilmiştir. Nihayet 1866 ve 1868 tarihli 1. Enternasyonel kongrelerinde, sekiz saatlik işgünü ilkesi temel talepler arasında yer almıştır. 1884 yılında Amerika'da toplanan sendika federasyonu ise günlük sekiz saatlik çalışma süresi hedefinin gerçekleşmesi için mücadele edilmesi kararını 1 Mayıs 1886 itibariyle almıştı. 1 Mayıs 1886 çalışma günü olan Cumartesiye denk gelmişti. Amerikan işçileri "Bugünden itibaren hiçbir işçi günde sekiz saatten fazla çalışmayacaktır. Sekiz saat çalışma. Sekiz saat dinlenme. Sekiz saat eğitim" sloganı etrafında birleşmişlerdi. Amerikalı İşçilerin önderliğinde 1 Mayıs 1886'da işçiler, günde 12 saat, haftada altı gün olan çalışma süresinin, günlük sakiz saate indirilmesi talebiyle iş bıraktılar. Amerika Hükümeti 1868'de kamu kesiminde çalışanlar için günlük çalışma süresini sekiz saate indirdi.

Osmanlı'da durum

Osmanlı döneminde çalışma sürelerini de içeren ilk düzenleme 100 maddeden oluşan 1865 tarihli Dilaver Paşa Nizamnamesi'dir. Ereğli Kömür Havzası'nda uygulanmak üzere çıkarılan nizamname günlük çalışma süresi-ni- 10 saat olarak beli-rlem-iş ve işçilere çalışma süresinin dışında dinlenme süresi verilmesi öngörmüştü. 1921 tarihli ve 151 sayılı Ereğli Havzai Fahmiyesi Maden Amelesinin Hukukuna Müteallik Kanun'da ise "günlük çalışma süresi sekiz saatle sınırlandırılmış ve sekiz saatten fazla çalışılması halinde iki kat fazla ücret ödenmesi" düzenlenmiştir.

Cumhuriyet'in ilanından sonra 394 sayılı Hafta Tatili Kanunu 1924 tarihinde çıkarılmıştır. Kanun işçilere haftada bir gün 24 saatten az olmamak şartıyla tatil yapmaları imkânını getirmiştir. Ancak nüfusu on bin ve daha fazla olan kentlerdeki işyerleri kapsamda olduğu için işçilerin yararlanma imkânı sınırlı olmuştur. Kanun tatil günü olarak Cuma'yı belirlemiştir. Ancak 1935'te kanunda değişiklik yapılmış tatil günü Pazar günü olarak değiştirilmiştir. En az on işçi çalıştırılan işyerlerini kapsama alan 3008 sayılı ilk iş kanunumuz 1936 yılında çıkarılmıştı. Bu kanuna göre haftalık çalışma süresi 48 saat olarak belirlenmişti. Sonrasında bazı iş kanunları değişiklikleri olmakla beraber bugün yürürlükte olan 4857 sayılı İş Kanunu, haftalık çalışma süresi ve günüyle ilgili azami sınırları belirlemektedir. Buna göre haftalık çalışma süresi 45 saati, günlük çalışma süresi 11 saati, haftalık çalışma günü de altı iş gününü aşamaz.

Dört günlük çalışma

İngiltere, Avustralya, İzlanda, Japonya ve Yeni Zelanda gibi ülkeler haftada dört günlük çalışmayı denemeye başlayan ülkelerden. Çeşitli araştırmacılar tarafından pilot uygulamalar yürütülerek dört günlük çalışmanın etkileri araştırılıyor. Mesela İngiltere'de bazı şirketlerde pilot uygulama başladı. Haziran-Aralık 2022 tarihleri arasında altı ay sürecek ve sistemin çalışanları nasıl etkilediği araştırılacak. Bu araştırmalardan belli sonuçlarda elde edildi. Buna göre bazı araştırmacılar: "Birçok işçi, daha az saat çalışmaya başladıktan sonra kendilerini daha iyi, daha enerjik ve daha az stresli hissettiklerini, bunun da egzersiz, arkadaşlar ve hobiler gibi diğer faaliyetler için daha fazla enerjiye sahip olmalarına neden olduğu" tespitlerini yapıyor. Haftada dört gün çalışmayı bu araştırmacılar 100-80-100 modeli olarak adlandırıyorlar. Modelin açılımı ise "işçiler maaşlarının yüzde 100'ünü alırlar, sürenin yüzde 80'ini çalışırlar, bunun karşılığında da yüzde 100 üretkenlik sağlarlar." Belçika'da ise çalışanlara iş saatlerini günlük 10 saate çıkararak haftada dört gün çalışma imkânı veren yasal düzenleme var. Çalışanların mesai saatleri dışında iş yerinin gönderdiği e-posta ve internet mesajlarına cevap vermeme hakları da var.

Neden gündeme geldi?

Salgın boyunca uzaktan ya da evden çalışma yaygın bir şekilde kullanıldı. İş ve aile hayatının uyumlaştırılması politikaları çerçevesinde işyerlerinin ev ortamına dönüştürülmesi tartışılırken, salgının etkisiyle evlerin işyerlerine dönüşmesi gibi bir sorunla karşı karşıya kaldık. Uzaktan çalışmanın zaman kazandırdığı, çalışmayı mekândan bağımsız hale getirdiği için çalışanları özgürleştirdiği düşünülmektedir. Uzaktan çalışmayı tecrübe eden çalışanlar, ilk önce daha özgür olduğunu düşündüler ama daha sonra daha bağımlı hale geldiklerini gördüler. Ancak özgürlük zannedilen bu durum çalışanlarla işveren arasındaki bağımlılık ilişkisini azaltmadığı gibi çalışanın sürekli izlenmesine ve gözetlenmesine neden olmaktadır. Çalışana her an ulaşma imkânı vermesi nedeniyle çalışanlar daha bağımlı hale geliyor. Ayrıca uzaktan çalışanlar, yorgunluk, uyku bozuklukları, endişe, yalnızlaşma, tükenmişlik ve her yerde ulaşılabilir olma durumu gibi sorunlar yaşamaktadır.

İşverenler ve işçiler açısından avantajları nedeniyle haftalık dört günlük çalışma tercih edilen bir durum. Çalışanların ücret gelirlerinde bir azalma olmadan haftalık çalışma süresinin dört güne düşürülmesi çalışanlar açısından sosyal hayatlarına daha fazla vakit ayırmalarını, daha fazla dinlenerek daha sağlıklı olmalarını, daha mutlu ve verimli olmalarını sağlayacaktır. İşverenler açısından ise maliyetlerin azalmasına neden olacaktır. Başta servis ve yemek maliyetleri olmak üzere ofis maliyetlerinin azalması işverenler açısından avantaj olarak görülmektedir. Ancak ücretlerde azalma olmadan bir günlük çalışma gününün azalması işçiler açısından avantaj olarak görünse de haftalık çalışma süresini azaltmıyor. Sadece bir günlük çalışma süresini dört güne dağıtıyor.

Yaygınlaşması zaman alır

Ancak bu avantajlarına rağmen dünyada kısa sürede yaygınlaşma imkânı çeşitli nedenlerle zor görünüyor. Ülkemizde de yaygınlaşması için ise daha uzun süreye ihtiyaç var. Her sektör için uygun bir çalışma sistemi değil. Mesela imalat sektöründe uygulanması daha kolay iken hizmet sektöründe uygulanması daha zor bir sistem. Kamu sektöründe uygulanması ile özel sektörde uygulanmasının aynı sonuçları ortaya çıkarma ihtimali düşüktür. Bunlara ilaveten bu çalışma modelinin yaygınlaşması çalışanların gelir seviyesi, iş hukuku, İşgücü piyasalarının yapısı ve işverenlerin çalışma kültürü gibi durumlarda etkilidir. Bu çalışma sistemi iş ve aile hayatı dengesini sağlaması açısından kadınların daha çok tercih edeceği bir sistemdir.

Keynes, 1930'larda kendi torunlarının gelecekte haftada 15 saat çalışacağı kehanetinde bulunmuştu. Ancak çalışma süreleri bu kadar azalmasa da belli oranda azaldı. Haftalık dört günlük çalışma bazı ülkelerde uygulamaya geçse de yaygınlaşması için belli zaman gereklidir. Türkiye için ise biraz daha tartışılmalı ve çalışma kültürünün uygun hale gelmesi gereklidir.

Haber Haberleri

Suriye yeni bir hikayeye başlarken bize düşen sorumlulukların farkında olmalıyız!
Sistematik bir katliamı "Bahane" olarak görme hezeyanı
Türkiye’deki Suriyeli muhacirler Halep’e dönmeye başladı
Şeyho Duman vefat etti
BM temsilcisine Hamas protestosu