Önümüzdeki hafta sonu itibarıyla Suriye intifadası ikinci yılını tamamlayıp üçüncü yılına giriyor. Bu münasebetle, Özgür-Der geçen yıl olduğu gibi bu yılda, mümkünse oluşturulacak platformlar, değilse dernek bazında, Suriye intifadasına destek mahiyetinde, bütün Türkiye çapında kitlesel basın açıklamaları ve benzeri eylemlerle, Türkiyeli Müslümanların Suriye intifadasına desteğini göstermeyi planlıyor.
15 Mart Cuma günü İstanbul’da, aralarında Özgür-Der’in de bulunduğu konuya duyarlı İslami dernek ve vakıfların oluşturduğu Suriye Halkıyla Dayanışma Platformunun gerçekleştireceği, Cuma namazından sonra Fatih Camiinden Saraçhane Meydanına yürüyüşle başlaması düşünülen eylemlerin, 16 ve 17 Mart Cumartesi ve Pazar günleri Türkiye çapında devam etmesi, Özgür-Der’in Türkiye’nin muhtelif yerleşim yerlerinde bulunan şube ve temsilciliklerinin öncelikle bulundukları yerleşim yerlerinde bulunan konuya duyarlı İslami dernek, vakıf gibi STK’larla oluşturacakları platformlar vasıtasıyla, mümkün olmadığı takdirde tek başlarına intifadayı destekleyici kitlesel basın açıklamalarında bulunmaları planlanıyor.
Suriye intifadasına destek hususunda sadece Özgür-Der camiasının değil, konuya duyarlı tüm Müslümanların, İslami dernek ve vakıfların birinci derecede sorumluluğu bulunması nedeniyle, bu eylemlerin herkes tarafından sahiplenilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, direnişin ikinci yıldönümü nedeniyle Suriye intifadasına destek için başta iller bazında olmak üzere, mümkün olan ilçeler ve hatta daha küçük yerleşim yerlerinde platformlar oluşturulması, faaliyetlerin bu platformlar üzerinden ve adıyla yürütülmesi doğru olacaktır. Böylece direnişe Türkiye’nin her yerinden ve duyarlı tüm İslami camialarca olan destek gösterilmiş, Türkiye Müslümanlarının direnişin arkasında durduğu bir kez daha deklare edilmiş olacaktır.
Bu nedenle, kitlesel basın açıklamaları ve diğer eylemler ne kadar fazla yerleşim yerinde gerçekleştirilir ve bu faaliyetlere ne kadar fazla dernek ve vakıf katılır, eylemlere kişisel katılım ne kadar fazla olursa; bu intifadaya ciddi bir destek, intifadanın karşıt ve düşmanlarına ciddi bir uyarı mesajı olacaktır.
Bilindiği gibi, Suriye’nin Müslüman halkı, 2 yıl önce Mart 2011’de, 40 yıldır zulmü altında ezilmekte olduğu Baas çetesine karşı kıyama kalkmış ve geçen 2 yıllık süreç içinde yaklaşık 70 bin şehit vermiş, çok büyük zulümlere uğratılmıştır. Mevcut şartlar dikkate alındığında destansı bir direniş gerçekleştirmekte olan direnişçiler üzerlerine düşeni hakkıyla yerine getirmeye çalışmakta, mazlum ve mağdur Suriye halkı da bu çetenin tasallutundan kurtulmak için başlatılan savaşın dayattığı tüm sıkıntı ve zulümlere sabretmektedir.
Bizlerin de hemen yanı başımızda cereyan etmekte olan bu şanlı direnişi her vesile ve araçla desteklememiz, Suriye halkının acılarına ortak olduğumuzu, en azından hissettiğimizi ve duyarsız olmadığımızı göstermemiz, intifadanın karşıtları ve düşmanlarına olan tepkimizi ve düşmanlığımızı ortaya koymamız gerekmektedir.
Bunu bugüne kadar çeşitli vesilelerle ve araçlarla ortaya koyduğumuz gibi, bundan sonra da ortaya koymalıyız. Bu açıdan bu hafta sonu yapılacak destek eylemleri çok büyük önem arz etmektedir.
Yapacağımız bu eylemlerle, öncelikle bir süredir gündemin arka sıralarına düşmüş olan konuyu Türkiye halkının tekrar öncelikli gündem maddelerinden biri haline getirmek, bu şekilde halk ve devlet bazında direnişçilere yapılan desteğin artarak devam etmesine vesile olmak söz konusu olacaktır.
Küresel bir köy haline gelen dünyada, bir yerde yapılan bir eylem, bazen o yerde bir yankı yapmazken, dünyanın öbür ucunda çok ciddi etkiler meydana getirebilmektedir. Bulunduğumuz yerleşim yerindeki halkın çoğunluğunun haberdar olmadığı eylemlerden, Esed ve Obama’nın, Putin ve Hamaney’in haberi olmakta; halkımızın çoğunun anlamsız gözlerle seyrettiği eylemlerimiz, sözü edilen kişiler için bir ihtar ve uyarı anlamına gelebilmektedir.
Bu nedenle, eylemlerimizin Türkiye bazında olumlu etkileri bir yana, en öncelikle olarak Baas çetesi ve liderleri Esed ile bir numaralı destekçisi İran ve eklentisi Hizbullah’a ve Rusya’ya gönderilen çok güçlü uyarı mesajı olacaktır.
Bu odaklar, Suriye halkının sahipsiz olmadığını, bu zulümlerinden vazgeçmezlerse ileride bedelini çok ağır bir şekilde ödeyeceklerini bu eylemler vesilesiyle bir kez daha görmelidirler.
Bu eylemlerle bir uyarı mesajı da güya Suriye’nin dostları olduklarını iddia eden ABD ve Batılı müttefikleri ile, Suudi Arabistan ve Katar gibi Arap monarşilerine gönderilmiş olacaktır. İntifadayı destekliyorlarmış görüntüsü vererek nasıl arkadan vurduklarının, hedeflerinden saptırmaya ve çalmaya çalıştıklarının dünya Müslümanlarının gözünden kaçmadığı hatırlatılmalıdır bu güçlere.
Bu eylemlerin en önemli etkisi ise Suriye direnişçilerine ve halkına olacaktır. Rusya ile İran ve eklentileri gibi açık düşmanlar yanında ABD ve müttefikleri gibi ikiyüzlü sahte dostlarının tüm engelleyici çabalarına rağmen sadece Allah’a dayanarak sürdürdükleri direnişlerinde yalnız olmadıklarını, kendilerini 5/Maide Suresi 54’ten 56’ya kadar olan ayetlerde vasıfları açıklanan Allah yolunun hak taraftarları (Hizbullah) olarak sorumlu hisseden tüm dünya Müslümanları ve en yakınlarında olan Türkiyeli Müslümanların desteğinin arkalarında olduğunu görmeleri çok önemlidir.
Velev ki gerçekleştirdiğimiz eylemleri kimse görmedi, basına yansımadı, gündem oluşturmadı ve yukarıda bahsettiğimiz etkilerin hiçbirini oluşturmadı. Bu durumda en azından bizleri Yüce Allah’ın gördüğü, samimi çabalarımızı takdir ettiği, bu çabalarımızın kendi nefislerimiz ve Türkiyeli Müslümanların sosyal ve siyasal kimliği açısından lehimize neticeler vereceği ve ahirette bu konuda sorgulanmamızda da mutlaka fayda sağlayacağı açık değil midir?
Yapacağımız bu eylemler, bir netice verse de vermese de 7/Araf Suresi 163’ten 165’e kadar olan ayetlerde açıklanan uyarı görevimizin yerine gelmesinin, dünyevi ve uhrevi kurtuluşumuzun bir vesilesi olacaktır inşallah.
Bir halk tabiri vardır, kiminin parası kiminin duası diye. Türkiye Müslümanları kıt kaynakları nedeniyle direnişçilere ve Suriye halkına çok büyük maddi destek sağlayamamakta, çok veren maldan az veren candan özdeyişinde ifade edildiği üzere; kıt olan kaynaklarını ve imkânlarını kullanarak desteklemeye çalışmaktadırlar. Lakin 9/Tevbe Suresi 79. ayette ifade edildiği gibi, samimi Müslümanların cehdi/çabası ve duası, münafıkların milyarlarından hayırlıdır.
Bu nedenle, yardım kampanyaları ve başka vasıtalarla ortaya koymaya çalıştığımız bu cehdimizi mutlaka eylem bazında da ortaya koymalı, her birimizin rahatlıkla yer alabileceği bu eylemlere mutlaka katılmalıyız. Direnişe mallarımız ve canlarımızla katılmamız mümkün olmayabilir, lakin direnişe olan desteğimizi göstereceğimiz bu tür eylemlere katılmamak için çoğunluğumuzun ciddi bir mazereti olamaz.
Suriye direnişine destek için başka faaliyetlerde bulunmuş ya da meşru mazeretlere binaen bugüne kadar bulunamamış olabiliriz. Lakin gelinen nokta itibarıyla, en azından bu yapılması planlanan eylemlere katılmazsak, cihad cephesini terk etmiş pozisyonuna düşmüş oluruz ve bundan dolayı mutlaka hesaba çekiliriz. Bu konuda hiçbir mazeret ve bahane bulmaya çalışmamalıyız.
Bu nedenle, her bir duyarlı Müslüman, bulunduğu yerleşim yerinde, yoksa en yakın yerleşim yerindeki eylemlere katılmalı. Eğer eylemleri tertip edenlerle fikri ya da başka sorunları varsa, kendisi paralel eylemler düzenlemeye çalışmalı ya da başka yerlerde kendini yakın gördüğü kişi ya da gruplarca tertip edilen eylemlere katılmalı. Önemli olan eylemleri kimin, hangi derneğin ya da platformun yaptığı değil, bu eylemlerin yapılmasıdır.
Bu yazı kendini Müslüman sayan herkese açık bir çağrıdır. Sadece “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” mealindeki hadis rivayeti bile kendini Müslüman sayan herkesin mutlaka bu eylemlere katılmasını zaruri kılmaktadır. Düşünün, komşusu açken tok yatan bizden (Müslüman) değilse, komşusu tecavüze uğruyorken, işkence görüyorken, yargısız infazlara uğratılıyorken, ekmek kuyruklarında uçaklarla bombalanıyorken, evinde dünyadan habersiz mışıl mışıl uyuyabilen bir kişi nasıl Müslüman olabilir?
Allah en iyisini bilir ama Mart 2013 muhtemelen Suriye’de devam eden intifadanın ikinci ve son yıldönümü olacaktır. Mart 2014’e vardığımızda, muhaliflerin kesin zafer ya da lehlerine bir barış anlaşması ile başarıya ulaştıkları bir Suriye görmemiz kuvvetle muhtemeldir inşallah.
Bizler de savaşın daha fazla uzamadan bu başarılı sonuca ulaşılabilmesine destek olabilmek ve inşallah gelecek yıl aynı hafta düzenlenecek zafer kutlamalarına alnımızın akıyla katılabilmek için çıkmalıyız bu hafta sonu meydanlara.
Ya da (Allah muhafaza), Esed’in muhalifleri tamamen ezip yok ettiği korkunç bir duruma veya Müslümanların aleyhine olarak dayatılmış bir barış anlaşmasına seyirci olmadığımız ve bu olumsuz durumlara düşülmemesi için elimizden geleni yaptığımız konusunda vicdanlarımıza ve hesap yerinde Allah’a rahat hesap verecek bir durumda olabilmek için mutlaka çıkmalıyız bu hafta sonu meydanlara.