Hadislerde Kur’an hakem olsun

Serdar Demirel

Şia ve Sünni ekoller arasındaki ihtilaflı hadislerde Kur’an-ı Kerim hakem olsun teklifi kulağa hoş geliyor, lâkin bu keyfiyet ve kemiyet açısından sanıldığı kadar kolay değil.

Hadisler, iki ekolde de dinî tasavvuru ve pratikleri şekillendiren teşri’ kaynağıdır. Bu sebeple Kur’an âyetleri evvelemirde hadislerle tefsir edilmiştir. İki ekolün dinî metinlerine, metinleri yorumlayan ilmî geleneğine, akide sistematiğine, fıkhına vs. baktığımızda bu sonuca rahatlıkla varırız.

Şia düşünce sistemi Ehli Sünnet’de olduğu gibi, kendisini kendisine ait hadis geleneğinin içinde konuşlandırmıştır. Hadis alanı; kelâm, tefsir, fıkıh, siyasi literatür ve hatta takiyye gibi öğretileri içeren ahlâkiyat alanlarını denetim altına almıştır. Mezhebin iç-disiplinini bu oluşturur. Bu durum da iki ekol arasındaki ihtilafları şeklî değil aslî kılmaktadır.

Bu duruma rağmen iki fırkanın ihtilafa düştüğü hadisleri Kur’an’ın hakemliğine götürelim davetine Ehli Sünnet’in bir itirazı olmaz. Zaten hadislerin makbul ve merdud olanlarını tayin etmede metin tenkidi sadedinde ilk yapılan iş rivâyetlerin Kur’an’la uyumuna özen göstermektir Ehli Sünnet ilmî geleneğinde.

Hadisleri Ehli Sünnet’de olduğu gibi sahih ve sahih olmayanlar diye ayırt eden bir literatüre sahip olmayan Şia’nın bu literatürü ivedilikle oluşturması gerekir. Bunu yaparken öncelikle Kur’an’ın hakemliğine müracaat etmesi elzemdir. Bununla beraber kendi mezheplerinin hassasiyetini yansıtan hadis metodolojisini de işletmeleri önemlidir. El-Usûliyyûn taifesinden olan Şiî taklit merciîlerinin onayını alan bir ilim heyetinin oluşturulup bu usûlü Şia kaynaklarında gelen hadislere tatbik etmesi, bu ayıklama işinin geniş Şiî kesimlerde kabulünü kolaylaştıracaktır.

Bununla iki ekol arasında hadislerden neşet eden ihtilafların kalkacağını söylemiyoruz elbette, ama, bazı çok problemli meseleler en azından bir sonuca bağlanmış olacaktır. Bu da iki ekol arasında biraz rahatlama getirebilecektir.

Mesela Şiî hadis kaynaklarında Kur’an’ın tahrif edildiğini açıkça söyleyen yığınla rivâyet Kur’an’ın ve usûlün hakemliğinde hemen ayıklanmalıdır. Burada bir mugalatayı önlemek için şu hususun altını çizelim:

Ehli Sünnet hadis kaynaklarında bazı rivâyetler bazı âyetlerle ilgili nasih ve mensuh hükmünü bildirmektedir.

Kur’an’ın tahrif edildiğini hiçbir tevile mahal bırakmayacak tarzda bildiren Şiî rivâyetleri Şiî Müslümanlara hatırlattığımızda hemen sizin kaynaklarınızda da Kur’an’ın tahrif olduğunu bildiren rivâyetler var diye nasih ve mensuh ile ilgili rivâyetleri sayarak hücuma geçmekteler. Bu tarz “en iyi müdafaa saldırıdır” anlayışının kimseye bir faydası yoktur.

Biz tekrar konumuza dönelim. Şia’da Kur’an’ın tahrif edildiğine inanan gulat bir damar hep olmuştur. Kimi Şiî alimler bu tür rivâyetlerin mütavatir derecesine ulaştığını dahi iddia etmişlerdir. Bunun isbatı için özel kitap bile yazılmıştır. Bunu reddedenler de vardır elbette.

Şia hadis kaynakları arasında en sahih kitap kabul edilen Kuleyni’nin Kâfi’sinde bu minvalde onlarca rivâyet vardır maalesef.

El-Kuleynî’nin İmâm Sâdık’tan rivâyet ettiği Kur’an’ın bugün insanların elinde tuttuğu Kitap olmadığını, çünkü onun tahrif edildiğini, beklenen Onikinci İmâm Mehdî’nin tekrar zuhûr ettiğinde gerçek Kur’an’ı getireceğini bildiren rivâyeti (El-Kâfî: 2/633, Bihâru’l Envâr:89/88) veya Allah’a ihânet ederek Kur’an’ı tahrif edip değiştirenlerden bahseden uzun rivâyetleri, (El-Kâfî: 8/124/125) hatırlatabiliriz.

Müracaat edilecek Kur’an hakemliği ve hadis metodolojisi bu tür rivâyetleri ayıklamada önemli rol oynayacaktır.

Kimi Müslümanlar neden ittifak edilen noktalara değil de ihtilaf edilen noktalara parmak bastığımızı söylüyorlar. Problem ittifak edilen noktalarda değil, ihtilaf edilen noktalarda da ondan. Bundan da kasıt mezheb içi fıkhı ihtilaflar değil, Müslümanların vahdetini engelleyen ve itikadi sapmalara yol açan ihtilaflardır.

YENİ AKİT