Şoklara garkolun, abandonelere gelin, dumur deryalarına yelken açın, idrak devrelerinin sinir uçlarını fazla yüklenmeden yakın, daha olmadı baygınlık seanslarına dalıp dalıp çıkın, ama bana inanın; burası böyle bir ülke… Nasıl mı? Şöyle:
Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün vaktiyle, darbe toplantılarının görüntülerini Şener Eruygur'a izlettiği, Eruygur'un tepkisinin: “Karargahım bana ihanet etti” şeklinde olduğu haberi çıkmışken... Özkök bu haberin üstüne kendisine yöneltilen “kuvvet komutanları darbe planı yapmış mıydı” mealindeki soruya, “ne teyid, ne tekzip ederim” şeklindeki “anlayana” cevabı vermişken…
Emekli Oramiral Özden Örnek'in önce “tuttum ama sonra sildim”, daha sonra “o günlükler bana aitti ama tahrif edilmiş” dediği, işler sarpa sardığında da ifadesini tamamen değiştirip, mahkeme günlüklerin kendi bilgisayarında yazılmış olduğunu kanıtladığı halde “kesinlikle bana ait değil” diye çarkettiği, biz fanilerin ise hangi açıklamaya inanalım bilemediğimiz günlükler bir tık uzağımızdayken…
Ergenekon sanığı Hurşit Tolon'un, günlükleri neden tekzip etmediğine yönelik soruyu yanıtlarken “Benimle ilgili kısımlarda herhangi bir yanlışlık görmediğim için yalanlamadım” diyerek o belgeleri bal gibi teyid ettiği sır değilken. Ümraniye'deki silah deposu zaten çok önceden Danıştay katliamı ve Cumhuriyet'e atılan bombalarla kanıt kesinliğinde irtibatlanmışken…
Hatta ABD Başkonsolosluğu'na yönelik saldırının, üç genç insanın kanının döküldüğü, ailesi olun olmayın yüreğinizde dikenli telli bir burgacı çevirip çevirip duran o manzaranın müsebbininin El Kaide olabileceği ama, en fenası Ergenekon Terör Örgütü de olabileceği gibi korkunç ötesi bir senaryo ortalıkta dolaşıyorken… Bu senaryoya kaynaklık edenin de; Ergenekon soruşturması çerçevesinde tutuklanan Doç Emin Gürses'in gözaltına alınmadan önceki telefon görüşmelerinde, kendisini içeri alırlarsa “bizimkiler” dediği grubun ABD ve İsrail Büyükelçiliği'ne saldırı yapacağından bahsettiği ve telefon kayıtlarına dayandığı için hiç de yabana atılacak bir ihtimal olmadığı bunca açıkken…
Ve daha neler neler döndüğü ortadayken; akli dengesizlik gibi bir mazereti olmayan; iyi niyetini, samimiyetini ve vatanseverliğini ideolojisinin ipoteği altına almayan her tür zeka kapasitesinin çözebileceği şekilde ortadayken üstelik…
Bütün bunlardan kaygı duymayıp, kaygıyı bırakın, ortak bir konsensusla saklama kararı almış bir “hasıraltı timi” gibi çalışıp; meseleye esrar semalarında icra edilen paranormal olaylar muamelesi yaparak; “Bak bu geçen UFO'ydu. Hayır inandıramazsın beni, hem UFO diye bişi yok” tadında “ay inanmıyorum ben bu Ergenekon'a, hani deliller neredeeeee” şeklinde kılıflar uydurup, incik boncuk yazıları düzenler, şeker kamışıyla keçi boynuzundan gündem kuranlar var bu ülkede.
”Efendim koskoca komutanın koluna girmek de neyin nesi, ayıp değil mi?”ler, “Daha iddianame ortada yokken, insanları hapse tıkmak, insan haklarına, hukuka, demokrasiye falana filana, hatta şuna ve buna sığar mı?”lar alıyor sazı önce; “Ben de birazdan alınabilirim, ay telefonla konuşamıyorum, korkuyorum” hukuk sömürülerine, “Bu olanlar AK Parti'nin kapatma davasına karşı rövanştır”la gözden düşürme taktiklerine bırakıyor sonra…
Bu ülkede çünkü; Atatürkçülük ne kadar güçlü bir emniyet sübabıysa, AK Parti de o derece hükümden düşürücü faktör niteliğinde. Önce “kem küm”lerle itiraz edilen başörtüsü, 'velev ki siyasi simge' sözü duyulur duyulmaz, AK Parti'yle açıktan ilişkilendirme ihtimali yakalandığı için üniversitelerden bu kadar kolay sürüldü çünkü. Keza askerin, ilahi okuyan küçük kızlara irticacı diyerek internet sitesinden gürlemesi de yine duanın, ibadetin, ilahinin AK Parti'yle bağlantılandırılması ve siyasi bulunabilmesi sebebiyle, Cumhurbaşkanlığı seçimini engellemek için kullanışlı bir karine haline dönüştürülebildi. Berikiyle öteki, ötekiyle beriki böylesine kolay vurulabildi. çünkü AK Parti de, din de; bu memlekette her şeyin katma değerini düşürebilirdi. Hele de aynı kareye alınabildilerse, çifte kavrulmuş gerekçeydi.
Ama kimse kusura bakmasın; tarihe terör örgütünün 'avukatı' olarak geçmekten imtina etmeyen parti başkanından, dikkatini Ergenekon'a değil savcının aksesuarlarına yöneltmeyi tercih etmiş romantik isyankarına kadar, hiç kimse… Öyle ya, bırakın “hemen hemen 10 yılda bir” periyodunu, Türkiye hiç darbe görmedi ya, “Hayıırrr, paşaların darbe planları içine gireceğine inanmıyorum” diyenler de…
Bu, AK Parti'nin değil; oy kullanan ve oyunun değerli olduğuna inanan herkesin meselesi. Olmaz ya iktidarda AK Parti değil de CHP olsaydı ve yine olmaz ya –hem o kadar oy alamaz, alsa da zaten memleketi batırsa bile tehdit olarak algılanmayacağı için kendisine karşı bir kalkışmada bulunulmaz- müdahale düşleri CHP için görülseydi de yine darbeye karşı duracağınızı biliyorsanız; birşey yapın:
Bırakın küresel ısınma sorunlarına sonra bakılır; kendiniz, çocuğunuz, ülkeniz için bugün inisiyatif kullanın. Dur De oluşumunun 'Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz'e Destek Kampanyası'na katılın. İmza imza birleşin, milyon olun, onmilyon olun; hiçbir darbe heveslisinde, paşa gönlü istiyor diye şiddeti meşru görebilende: “Pişman değilim, bugün olsa gene asarım” diyecek hal, mecal bırakmayın. Adres şöyle: (www.durde.org) Hadi bakalım!
YENİ ŞAFAK