Hac ibadeti ve Suudi rejiminin beceriksizliği

Medine-i Münevvere ve Mekke-i Mükerreme'ye gerçekleştirdiği sekiz günlük ziyaretine dair gözlemlerini paylaşan Taha Kılınç, Suudi rejiminin hac yönetiminde ortaya koyduğu beceriksiz politikalara dikkati çekiyor.

Harameyn notları

Taha Kılınç / Yenişafak


Geçtiğimiz hafta, bir arkadaş grubuyla birlikte Medine-i Münevvere ve Mekke-i Mükerreme’yi ziyaret nasip oldu. Sekiz günlük yoğun ibadet ve ziyaret programlarımız dolayısıyla gözüme, gönlüme ve zihnime takılan bazı noktaları paylaşmak istiyorum:

• Dünyanın dört bir yanından ulaşım imkânlarının kolaylaşmasıyla birlikte, Harameyn’e müthiş bir ziyaretçi akınına şahit olunuyor. Kış mevsiminde havalar da çok mutedil olduğundan, Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere kısa zaman dilimleri içinde yüz binlerce Müslümanı ağırlıyor. Suudi Arabistan hükümetinin “dinî turizm”den beklediği ekonomik kârın fazlasıyla sağladığı görülüyor.

• Kalabalıkların regülasyonu ve yönetimi adına, Suudi idaresi teknolojinin imkânlarından faydalanmaya çalışıyor. Örneğin Mescid-i Nebevî içindeki Ravza-i Mutahhara’ya ziyaretlerde randevu sistemi getirilmiş. Ancak gelin görün ki Medine-i Münevvere’de kalınan kısıtlı zaman dilimi içinde randevu alınamayan veya sistemin işlemez hale geldiği kaotik durumlar ortaya çıkabiliyor.

• Suudi Arabistan yönetimi -önceki on yıllar boyunca izlediği siyasetin aksine- Hicaz’daki tarihî mekânları ziyaretleri artık ısrarlı biçimde teşvik ettiği için, şimdiye kadar otantikliğini koruyan nice mekân sıradan uğrak yerlerine dönüşmüş. Yıllar evvel ilk defa özel izinle ve polis kontrolü altında gittiğim Tâif’i şimdi adeta tanıyamadım. Abdullah bin Abbâs Mescidi’nde kalabalıktan abdest alma imkânı bile bulamadık, Hz. Peygamber’in meşhur Tâif ziyareti sırasında uğradığı ve Addâs isimli Hristiyan köleyle görüştüğü üzüm bağı ise “seyir terası”ndan gürültülü tanıtımların yapıldığı bir panayır haline gelmiş. Keza daha önce ziyaretlerin son derece zor şartlar altında gerçekleştirildiği Bedir’in eski havası tamamen kaybolmuş.

• Tarihî mekânların ziyaretçi akınına uğramasının “olumlu” taraflarından da söz edilebilir. Ancak Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere söz konusu olduğunda, meseleye salt “dinî turizm” açısından yaklaşmamak gerekiyor. Bugün mevcut haliyle Tâif’i, Bedir’i, Hirâ’yı, Sevr’i, Hayber’i, Batn-ı Nahle’yi vs. adımladığınızda Siyer-i Nebî’ye ait detayları yakalayabilmek için olağanüstü bir çaba harcamanız icap ediyor.

• İslâm dünyasının dört bir yanından yüz binlerce insanın akın ettiği ve dar alanlarda ibadetlerini yerine getirmeye çalıştığı bir atmosferde, kitlelerin çoğunun yeterli eğitime sahip olmayanlardan oluşması gayet tabiî. Hal böyle olunca, kafile başkalarına, rehberlere ve hocalara kritik vazifeler düşüyor. Ancak insanlara anlatılan kıssa ve menkıbelere kulak verdiğimizde, bizatihi rehberlerin bir kısmının da eğitime muhtaç olduğu anlaşılıyor. Halkımızın hakikatlerden ziyade “ağlatan hoca” arayışında olduğu doğru, ancak bilen insanların sürekli “halkın seviyesine inmek” yerine, o seviyeyi yukarıya doğru taşımak gibi bir hedefleri de bulunmalı.

• Sâir zamanlarda nafile ibadet, ezkâr ve evrad alışkanlığı olmayanların, Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere’de vakitlerini randımanlı geçirmekte epey zorlandıkları müşahede ediliyor. Bilhassa iki hafta ve üzeri sürelerle kalınan umre seyahatlerinde, “ekibi oyalamak” rehberler için ciddi bir imtihana dönüşebiliyor. Uzun umrelerin en büyük dezavantajı, insanın bir süre sonra ibadet atmosferinden tümüyle uzaklaşarak vakit doldurmaya / öldürmeye odaklanması. Hal böyle olunca, manevî kalite de düştükçe düşüyor.

• Tüm bu kargaşaya rağmen, kalabalıkları dikkatle kolaçan ettiğinizde kitlelerin içinde yitip gitmemiş, ne yaptığını bilen, sahih kaynaklardan kendisine tertemiz yol haritaları çıkarmış, Harameyn’de geçirdiği bir dakikayı bile israf etmemeye odaklanmış, her açıdan dinç ve zinde simalara da rastlayabiliyorsunuz. Bu, İslâm ümmeti adına Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere’den umduğumuz bereketin hâsıl olduğunu gösteren ve istikbale dair umutlarımızı diri tutan bir detay doğrusu.

• Özellikle genç arkadaşlara, umre ibadetlerini bireysel veya tamamen kafa dengi küçük gruplarla yerine getirmelerini tavsiye ediyorum. Böylece kalabalıkların sürüklendiği girdaplarda boğulmayacak, kendi vakitlerini kendileri özgürce tanzim edebilecek, mekânların gürültüsünün içinde kalplerine hususî pencereler açabilecek ve yoğun biçimde istifade etmiş olarak memleketlerine döneceklerdir.

Yorum Analiz Haberleri

Hırsızlar ve çapulcular kadar cesur olamayan çoğunluk 
Kadını evden koparan sistem ile aile inşa edilebilir mi?
Müslüman Alimler Birliği'nin cihat fetvası neden önemli?
CHP'de kriz derinleşirken belediyeler çöküşün eşiğinde
Ali Karahasanoğlu’ndan Ayşe Baykal’a: Yaptığınız nankörlükten çok da öte bir şey!