Musab Seyithan, Habertürkte Veyis Ateş tarafından sunulan Kimhaklı programında karşı karşıya gelen Caner Taslaman ile Ebubekir Sifil’in tartışması üzerine bir değerlendirme yapmış. Değerlendimeyi yorumsuz olarak sunuyoruz:
Musab SEYİTHAN / Dinihaberler.com
Geçtiğimiz gece Habertürk’te yayınlanan, üç saatten fazla süren süren programın tamamını seyrettim. Zaten sosyal medyada bir birlerine verip veriştirdikten sonra, karşılıklı dolup gelmişler. Biri modernitenin, öbürü de geleneğin amansız savucusu oldukları için, iki aşırı uç çarpıştı. Başta "hakikatin ortaya çıkması için tartışacaklarını" söyleseler de hiç de öyle olmadı. Taslaman, hadis metodolojisinden bîhaber olduğu için kendince Kütüb-ü Sitte'den cımbızladığı, daha doğrusu hadislere karşı mesafeli duranlar tarafından durmadan tekrarlanan ve hadis âlimlerince zayıf, hasen, sahih ve uydurma ayrımı yapıldığı halde "İbni Mace'de şöyle geçiyor, Ahmet bin Hanbel böyle naklediyor, Buhârî şöyle rivayet etmiştir" diye yuvarlama usulü tespit ettiği hadisleri, karşı tarafı mat etmek için kurşun gibi arka arkaya sıraladı programın başında... Aslında Ebubekir Sifil "Acve hurması yiyene zehirin ve büyünün etki edemeyeceğini" ifade eden hadisle لولاك لولاك لما خلقت الافلاك "Sen olmasıydın felekleri/kâinatı yaratmazdım" uydurması ile ilgili sadra şifa bir şey söylemedi. Deve sidiği ile ilgili "Bu cahiliyye döneminden beri tecrübe edilmiş bir uygulama idi. Rasulullah buna istinaden söyledi ve şifa da buldular. Bu, dinî değil, tıpla ilgili tecrübî bir uygulamadır" demesi bence isabetli idi. Usulcüler, tıp ve ziraatla ilgili Rasulullah'ın söylediklerinin vahiyle ilgisi olmadığı, ancak o günkü tecrübî bilgilerle ilgili olduğu kanaatindedirler.Rasulullah (s.a.v), din adına ne söylemişse bu, ya direk vahiydir veya vahyin kontrolünden geçmiştir. Caner Taslaman ve türevlerinin sıkça tekrarladıkları "Peygamber haram-helal tayin edemez ve farz koyamaz" iddiası, onların ileri sürdükleri "Kur'an'a aykırılık" inançlarına terstir. “Kur'an'da ne bulursak o bize yeter" inancında olanlar, Haşr suresinin yedinci ayetini de görmelidirler. Allah orada "Rasul size neyi verirse alın neden NEHYEDERSE ondan da kaçının" (وما نهاكم عنه فانتهوا) buyurmaktadır. Nehyetmek, bir yasak getirmektir. Ahzâb 36' da da "Allah ve Rasulü bir iş hakkında hüküm verirlerse, mümin erkek ve kadınlara muhayyerlik yoktur" buyurur. Hüküm vermek bir emir de olabilir yasak da... Haram da olabilir farz da... İşte Taslaman ve türevleri, bunları ya görmezden geliyor ya da kafalarına göre, bağlamından kopararak tevil ediyor. Reddi miras ederek, asırlara damgasını vurmuş müktesebatı yok sayarak kendi oluşturdukları ve yorumladıkları Kuran'a çağırıyorlar.
Ebu Bekir Sifil de metodoloji bilgisini, konuyu aydınlatma yerine, karşı tarafı "Bu konuda sen çapsızsın, cahilsin; söyle bakalım Ebu Davud, kitabını niçin yazmıştır? Zayıf hadisin hükmü nedir haydi söyle" diyerek Taslaman'ın aciz olduğu alandan yüklenerek nakavt etmeye çalıştı. Onun yerine Ebu Davud'un kitabını yazış nedenini ve zayıf hadisler üzerine hüküm bina edilemeyeceğini, sahihini sakiminden ayırmadan sapla samanı birbirine karıştırdığını açıkça ortaya koyabilirdi.
Fakat Taslaman’a yöneltilen "Cuma namazının vaktini ve kılınışını Kur'an'dan nasıl çıkarıyorsun?" soru cevap bulamadı. Hadislere itibar etmedikleri için "Ruku edenlerle rükû edin" ayetlerine sarıldı Taslaman ama bu da onu komik duruma düşürdü. "Namazı benden gördüğünüz gibi kılın" hadisini kabullenmek bu adamlara ne kadar zor geliyor!!! “Namaz Hz. İbrahim’den beri vardı, biliniyordu. Dolayısıyle toplumda namazın kılınma şekli mevcuttu. ‘Rükû edenlerle rükû edin, secde edenlerle secdeye varın’ ayetleri bunu gösterir” iddiaları temelsizdir. Putperest Mekkelinin hangi mensubu namaz kılıyordu? Uydurma yorumlarınızla komik olmayın da “Her şey Kur’an’da vardır” dediğinize göre manaya delaleti kati bir ayet gösterin. “Peygamber hem örnek, hem mübeyyin” diyorsunuz –ki öyledir- fakat peygamberi bu konuda susturuyor, kendiniz abuk sabuk çıkarımlarda bulunuyorsunuz. Allah’ın peygamberine verdiği hakkı, sizler layık görmüyorsunuz.
Kısaca Ebu Bekir Sifil, metodolojik konuştu fakat geleneğe hiç toz kondurmadı, eleştirel yaklaşmadı. Hadislerin metin tenkidi konusunda, geçmiş ulemanın yeterli tenkitte bulunmadığını, bu konuda daha sonraki dönemlerde insaflı metin tenkitlerinin yapıldığını ifade edebilirdi.
Caner Taslaman, alanı olmadığı için hadis metodoloji bilgisindeki yetersizliğinden dolayı, bir numaralı hadis ve Sünnet düşmanı Ebu Reyye gibi daal ve mudıl/sapan ve saptıran birinin argümanlarını kullanarak, hadis kavramını ve hadis ulemasını itibarsızlaştırma yolunu seçti.
Yani orta yolda buluşamadılar. Her ikisi de bulundukları konumlarına uygun konuştular. Taslaman, sloganlaştırdığı ve takipçilerinin ağızlarına pelesenk ettikleri "deve sidiği" hadisi ve "kadınların sünneti" ile ilgili hadisleri sözlerinin arasına sokuşturarak subliminal mesajlar vermiş ve tribünlere oynamıştır. Getirdiği sidik şişesi, fare zehiri ve Acve hurmasıyla işi tiyatroya çevirmiştir.
Şunu unutmayalım ki, bu din bir gelenek üzerine oturur. Geçmiş müktesebatı yok sayamayız, yerden yere vuramayız. Yanlışlarını ayıklayarak günümüze taşırız. Bunu inkâr etmek, güneşi balçıkla sıvamaktır. Ama bu bize "Gelenekçi olma" hakkını vermez. "Geleneğin hiç hatası kusuru yoktur" sonucuna götürmez. Karşı tarafın iddialarına ikna edici cevaplar vermek zorundayız.
Bu program biraz horoz dövüşü gibi olsa da, muhalif seslerin bir masada biraz polemik ve mugalata da yapsalar "körler sağırlar, birbirini ağırlar" türünden yapılan tek sesli programlardan daha iyi oldu. Mesela Mustafa İslamoğlu, Mehmet Okuyan ve Caner Taslaman'dan meydana gelen; ya da Cübbeli Ahmet, İhsan Şenocak ve Ebubekir Sifil üçlüsünden oluşan bir programda konuşulanları bir düşünün. Bu tek tip insanlardan, tek tip sesler çıkardı ki, zaten bu ses belli tv kanallarında çıkıyor. Onlardan aynı şeyleri dinlemek artık kabak tadı vermeye başladı. Seviye tutturulursa bu tip farklı seslerin çıkmasında fayda görüyorum. Hem, fikirler hem de taraftarlar yumuşar. Toplumsal barışa katkısı olur. Bu program bu hedefi gerçekleştiremedi ama kendileri yaptıkları programı seyredip nerede agresif ve çirkin çıkışlar yaptıklarını görerek aynı hatayı diğer programda yapmayarak medenice tartışma zemini oluşturabilirler. Beni en çok sevindiren, birbirlerini tekfir etmemeleri ve Taslaman'ın, Ebubekir Sifil hocanın arkasında namaz kıldığını söylemiş olması idi.
Şunu da unutmayalım ki "Bârikayı hakikat, müsademeyi efkârdan zuhur eder." Fikirler, çarpışa çarpışa zeminini bulur.