Türk Ulusunun ve Türk devletinin kuruluş sürecinde Batı ve I. Dünya Savaşı galipleri İtilaf Devletleri'yle ilişkilerin boyutlarının tartışıldığı programda, en çok emperyalist işgal devletleri olan İngilizler'le, Fransızlar'la, İtalyanlar'la yeni kurulan Türk ordusunun savaşıp şavaşmadığı üzerinde duruldu. Türkmen'in Osmanlı'nın son topraklarının %85'inin kaybedilmesinden sonra işgalci güçlere karşı Anadolu halkının direnişine veya Türk ulusçularının örgütlediği Anadolu hareketine, Kurtuluş Savaşı denilemeyeceğini belirtmesine itiraz eden Nurşen Mazıcı, bu itirazının yanında kurtuluş ideolojisinin ilk önce Osmanlı Müslüman tebayı kapsadığını kabul etti.
Lozan Anlaşması sürecinde İzmir İktisat Kongresi'nde bolşevikliğe geçit verilmeyeceği ve Türkiye'nin dış sermayeye açık kapitalist yolla kalkındırılacağının –ki bu konuda Mazıcı da bu bilgileri doğruladı- karara bağlanıp deklare edilmesini, Lozan'da masaya oturan emperyalist devletlere bir taahhüt vermek olarak değerlendiren Türkmen ile Mazıcı arasında geçen laiklik ile ilgili tartışma da oldukça dikkat çekti. Türkmen, laikliğin Batı'nın oluşumuna ait bir değer sistemi olduğunu, bu yabancı modelin Müslümanlara dayatılmasının Batılıları sevindiren bin projeyi ifade ettiğini belirtti ve Devlet'in İslam dinini inisiyatifi altına almasını inanç ve düşüncelere yönelten bir zulüm olarak gösterdi ve bu politikalara alet olan din adamlarını Samiri misyonuyla tanımladı.
Türkmen'in bu tartışmada halk ve doğrular açısından değil; ama sistem açısından kendini deplasmanda gördüğünü belirtmesi canlı yayındaki tartışmayı başka bir boyuta çekti. Türkmen sistem açısından deplasmandaydı, çünkü 5816 sayılı Atatürk'ü Koruma Kanunu, kurucu lider ve ideolojisi veya Kemalizm çerçevesinde kendini sınırladığını, tutuklanmamak için ifadelerini kullanırken zorlandığını belirtti. Ama kendisi ve kendisi gibi muhalif düşünürler tüm yasaklara karşı eleştiride bulunarak kendilerine özgürlük alanı açmaya çalıştıklarını vurguladı. Erdoğan Aktaş'ın "Bu kanun Müslümanlara yönelik mi?" diye sorması da ilginçti. Bu düşünceye yasak getiren kanun sadece Müslümanlara değil tüm resmi ideoloji muhaliflerine ve bu konuda eleştiri sunanlara yönelikti. Bu konuda Atatürk İle ABD Başkanı arasındaki mektuplaşmaya dikkat çektiğini için bu kanun kapsamında yargılanan Zehra Çomaklı özelinden konuya açıklık getiren Türkmen, son olarak da Hakan Albayrak'ın bu yasa nedeniyle yargılanıp hapis yattığını ve tüm kamusal haklarının elinden alındığını belirtti.
Mazıcı, İslam'ın şartının beş olduğunu vurgulaması ve bu konuda laik Türk Cumhuriyeti'nin büyük inanç özgürlüğü verdiğini ve 70 bin cami yaptırdığını söyleyip İslam'ı ve Müslümanları Kemalist bir jargonla tanımlamaya çalışması da oldukça ilgi çekti ve tartışmaya neden oldu.
Haksöz-Haber
Not: Videolar otomatik başlamaktadır. Bu nedenle videoları önce durdurup sonra istediğiniz videoyu çalıştırabilirsiniz.
1 Bölüm: