Haberin, Haberin Var mı? Hala Terk Etmedi, Rabbin Seni!

MUSTAFA SİEL

Geçip Gitmekte Olan Bahardan Haberin Var mı?

Haberin var mı, hala türlü renklerde binlerce çiçek açılıyor her bahar kırlarda. Beyaz, sarı, mor, pembe çiçekler birbirleriyle yarışıyorlar adeta. Hala, renk renk kelebeklerle çiçekler, birbirlerine karıştırılıyor zaman zaman.

Haberin var mı, hala ekinler yeşeriyor tarlalarda, gün ve gün boy atıyor, esen tatlı bahar yelleriyle adeta dalgalı bir denize dönüşüyor, ekinlerle kaplı ovalar.

Haberin var mı, hala kuşlar ötüşüyor tüm bahar ve yaz boyunca ve tüm çalgıları ve çalgıcıları ve de şarkıcıları kıskandırıyorlar, kesintisiz ve ücretsiz canlı müzik yayınlarıyla.

Haberin var mı, hala gümüş dereler durmadan akıyorlar baharlarda, coşkuyla çağıldıyorlar bahar sağanakları yağdığında. Yosunlar yine yeşile boyuyor dere yataklarını, kurbağalar keyifle güneşleniyor dere kenarlarında, neşeyle ve topluca konserler veriyorlar, kendilerine has vırıltılarıyla.

Haberin var mı, hala güneş ılıkça gülümsüyor bahar aylarında yeryüzüne, güneşin tatlı ışınları sadece dünyayı değil, asıl kararmış kalpleri ışıtıyor. O tatlı sıcaklık, soğuk cesede dönmüş benliklere yeniden hararet kazandırıyor.

Haberin var mı, hala yıldızlar göz kırpıyor bulutsuz bahar gecelerinde. Yapay ışıklardan uzak alanlarda, hala gökyüzünde binlerce, on binlerce yıldız fark edilebiliyor, çıplak gözlerle. Hala kurbağa vırıltıları ve cırcır böceklerinin cırıltıları dolduruyor geceleri.

Haberin var mı, hala arılar vızıldaşıp duruyor çiçeklerin üzerinde, o çiçekten bu çiçeğe durmaksızın koşturup duruyorlar, sanki bir şeyleri yetiştirme telaşesiyle.

Haberin var mı, hala civcivler cıvıldaşıyor analarının kanatları altında, o pamuk gibi civcivler görenlerde bir hayranlık ve sevgi uyandırıyor, çirkin tavuklardan nasıl böyle güzel yavrular olduğunu düşündürüyor, dikkatli bakanlara.

Hala Baharlar Geliyor Kırlara, Yeryüzü Aynı Yeryüzü, Değişen Sadece Biziz

Haberin var mı, hala binlerce böcek koşuşturup duruyor otların arasında, milyonlarca canlı kaynaşıyor toprağın içinde ve dışında, her karışında. İnsanın başı dönüyor bu kadar farklı böceğin varlığının ve durmaksızın devam eden çabalarının farkına varmaktan.

Haberin var mı, hala ılık bahar rüzgarları esiyor kırlarda, yağmurlar yağıyor sık sık, dolular düşüyor ara sıra. Islanan kuru topraktan sımsıcak capcanlı toprak kokusu yükseliyor, bu kokuyu içine çekenlere, toprağın canlılığını hissettiriyor.

Haberin var mı, hala papatyalar alaca bulaca beyaza boyuyor yem yeşil çayırları, bencil ve cimrilere inat, cömertçe kaplıyorlar boş buldukları tüm alanları. Hala, bembeyaz birer top gibi alıç ağaççıklarının çiçeklerinin keskin ve hoş kokusu, mest ediyor kırlarda dolaşanları.

Haberin var mı, hala göçmen leylekler her bahar geri dönüyorlar cami kubbelerinin ve elektrik direklerinin tepelerindeki eski yuvalarına. Göçmen kırlangıçlar her baharın geri dönüyorlar, evlerin çıkıntılarında çamurdan inşa ettikleri eski yuvalarına.

Haberin var mı, hala her bahar kurumuş ağaçlar yeniden yeşertilip diriltiliyor, kara toprağa farklı renklerde çeşitli çiçek desenleriyle bezenmiş yeşil halılar döşeniyor, yeryüzü şenleniyor, dağlar yeşilleniyor. Bir iki ay önce simsiyah ve kaskatı olan yeryüzü, şimdi çeşitli tonlarda yemyeşil, canlı ve kabarmış bir hale bürünüyor.

Haberin var mı, hala koyunlar ve inekler otluyor meralar ve çayırlarda, hala tilkiler tavuk çalıyor köyün kenarlarında, hala köpekler sevgiyle sokuluyor sahiplerine, hala kediler sırnaşıp sürünüyor sevdiklerine.

Halim Rabbin Hala Terk Etmedi Yeryüzünü, İnsanlar Bozuyor O Düzeltiyor

Haberin var mı, hala eşmelerden ve çeşmelerden berrak sular akıyor, hala çocuklar dünyadan, Suriye’den, Filistin’den, Arakan’dan, batan mülteci botlarından, Mursi’den ve Sisi’den habersiz cennet neşesiyle oynuyor, hala kayalarda kertenkeleler hızla kayıp kayboluyorlar.

Haberin var mı, hala Rabbin diriltiyor, insanlar katlediyor masum ve mazlumları, Suriye’de, Irak’ta, Arakan’da, Doğu Türkistan’da ve dünyanın dört bir yanında.

Haberin var mı, hala Rabbin düzeltiyor ve müfsitler bozuyor dünyayı, ekini ve nesli, Rabbin temizliyor, kirleticiler kirletiyor hakikati ve yeryüzünü.

Haberin var mı, hala Rabbin sınırsız ikramlarda bulunuyor tüm insanlara, gel gör ki hala bir avuç kara topraktan başkası doyuramıyor aç gözleri.

Haberin var mı, insanların çoğu hala ekmek, şehvet ve büyüklenme peşinde hırsla koşturarak tüketiyor hayat sermayelerini, taparcasına peşinde koştukları şeylerin aslında imtihan amaçlı verilmiş birer nimet ve ayet olduğunun bir an bile farkına varmıyorlar.

Haberin var mı, Rabbin aksini dilemedikçe kimse kıyameti getiremez, yeryüzünü tamamen bozamaz. Rabbini habersiz, ilgisiz, bilgisiz, aciz sanma sakın. Halim olan Rabbin şimdilik sadece gözetliyor ve birilerinin çizmeyi aşmasına değin bekliyor (89.Fecr Suresi 9-14).

Mucizeleri Yerde Değil Gökte Arayanlar

Haberin var mı, hala tabiatın her karışından binlerce mucize fışkırıyor da, insanların çoğu evliya, yatır, kutsal dedikleri cansız taş ve yatırlardan keramet umuyor.

Haberin var mı, hala her bir ot, her bir böcek varlığıyla Rabbine giden yolu işaret ediyor da, insanların çoğu kendileri gibi kalp gözleri körelmiş sözde - çakma kılavuzların eteğine tutunarak uçuruma doğru gitmekteler iken, Rablerine giden yolu tuttuklarını sanıyorlar.

Haberin var mı, hala dağlar ve kuşlar Rablerini beraber zikredecek Davut (as) gibi has kullar arıyor da, insanların çoğu küçük menfaatleri için dağları ve kuşları yok etmeye çabalıyorlar.

Haberin var mı, kaldırılan her taşın altından çıkan onlarca böcek insanları Rabbine secdeye çağırıyor da, insanların çoğu tutuyor bu taşlara secde ediyorlar.

Haberin var mı, her bir ot, her bir böcek lisanı halleriyle Rablerini tesbih ediyor, varlıklarıyla insanlar için O’nun yücelik ve kudretine delalet ve şahitlik ediyorlar da, insanların çoğu naylon tespihlerle, zikirmatiklerle tespih ettiklerini sanıyorlar.

Haberin var mı, rüzgarların uğultusuyla, kuşların ötüşleriyle,  böceklerin vızıltılarıyla, derelerin çağıltılarıyla, ormanların sağıltılarıyla, kurbağaların vırıltılarıyla, cırcır böceklerinin cırıltılarıyla oluşan, Davut (as)’ın dinlemeye doyamadığı ilahi tabiat orkestrası; kulağı duyabilenler için kesintisiz zikir ve tesbih müziği çalıyor, tevhit ve ahiret ilahileri okuyor da, insanların çoğu hala yapay müzik aletleri eşliğinde okunan şirk içerikli ilahilerle iman tazelemeye çalışıyorlar.

Yuvana Dön Ey İnsan

Yüce Allah Fecr Suresi 27’den 30’a kadar olan ayetlerde buyuruyor ki, “Ey dünya hayatında verilen nimetlerle yetinip mutmain olarak Allah'ı ve ahireti unutan can! Vaz geç bu ahiret hüsranıyla neticelenecek gaflet ve delaletten de, yaratılış gayen olan Rabbine kulluğa dön ve O'nun rızası ve ahiret arzusuyla sadece Rabbine kulluk ederek O'ndan razı olan ve O'nun razı olduğu kullarından  ol ki, ahirette cennetine girebilesin.”

Haberin var mı bunlardan ey can! Hiç mi haberin olmadı, yoksa bir zamanlar vardı da şimdilerde unuttun mu?

Eğer öyle ise, sen canlı bir ölüsün, kurumuş kütükten yok farkın, ayetlerde açıklandığı gibi ancak cehenneme yakıt olabilirsin bu gidişatınla.

Haydi, her bahar olduğu gibi bu baharda hayat – ruh üflemekte, sonsuz cömertlik göstermekte Rabbin, bu bahar rüzgarlarını ta ciğerinin derinliklerine değin çekte, sende diril bu hayat ruhuyla.

İyi bak, bu bahar yeli sıradan bir yel değil, ruh – hayat üflüyor, kurumuş kütükleri canlandırıp yeşillendiriyor, türlü renkte çiçekler açtırıyor.

Bahar yeliyle içine çektiğin bu çiçek kokuları, zehirli şehvet tuzağı yapay parfümlere benzemez, cehenneme değil cennete çekiyor koklayanları.

Bak, bu çayır çimenlerin can neşesi yeşilin her tonundaki renkleri, örümceğin ağları gibi, yapay renk tuzakları değil, görebilenlere cenneti gösteriyor.

Çek kulağını zehirli çirkin müziklerden, Davut orkestrasının zikir senfonilerine kulak ver. Metal cızırtıları ve kirli fuhuş nağmelerini ruhuna gıda diye soluyup ta benliğini zehirleme.

Çevir gözlerini yalan, çirkinlik ve fuhşiyat dolu, firavunun çağdaş sihir aletleri olan ekranlardan. Musa’nın asası ve beyaz el gibi binlerce, milyonlarca mucizeyi seyret baharla yeniden diriltilen yeryüzünde.

Bak milyonlarca cansız asa canlanıyor her baharda, yeryüzünün tüm kirleri yıkanıp tertemiz oluyor bahar yağmurlarıyla. Bak ta sende canlan, ölmüş benliğin yeniden hayat bulsun baharda, ellerini yıka bahar yağmurlarında da, bembeyaz olsun ellerin.

Şu kurumuş ağaçta yeşermekte olan yaprakları gözünün içine sok, bu kurumuş kemikleri kim diriltecek diyen körlerin. Deki onlara, her bahar milyonlarca kurumuş bitkiyi ve kurumuş böceği, senin gözlerinin önünde yeniden dirilten diriltecek, bu kurumuş kemikleri, ahiret baharında.

Hala Terk Etmedi Rabbin Seni

Sen O’nu terk ettin haylaz çocuklar gibi ama,  O seni seni terk etmedi halim babalar gibi. Haydi hala yuvana dönme imkanın var, bu bahar tam zamanı ve son imkanın olabilir. Belki bir dahaki bahara erişemezsin, yada erişsen bile çizmeyi aştığın için lanetlenip huzurdan bir daha geri dönmemek üzere kovulursun da eriştiğin baharlar bir işe yaramaz.

Haydi! iş işten geçmeden, lanetlenip kulluktan tamamen ret edilmeden dön yuvana, sığın Rabbine, saygı ve sevgiyle secde et huzurunda, yeşil çimenlere koy alnını, uzun uzun toprağı ve çimenleri kokla, toprağın ve çimenlerin, aralarında cennet neşesiyle koşuşturup duran böceklerin sözsüz zikir ve tesbihatını dinle.

Sonra, diriltilen tüm yeryüzüyle beraber, sen de katıl bu hamd devranına, tesbihatına.

Zor görünüyor bu iş ama, eğer bir katılabilirsen bu devrana, diyeceksin ki o zaman, tüh geç kalmışım, asıl gerçek hayat bu imiş, şimdiye değin yaşadığım hayat, hayat değil, kabus imiş.