Güzel bir MGK toplantısıydı doğrusu…

Bu manzaradan memnun olan elini kaldırsın… MGK toplantısından başlayalım: 8 saate yakın bir toplantı. Üzerine 3'lü olarak başlayıp 5'li olarak devam eden daraltılmış bir “MGK toplantısı” daha…

Millet nefesini kesmiş, Çankaya'dan çıkacak açıklamayı bekliyor. “Acaba içerdeki hava nasıl?”, “Acaba o sıcak MGK toplantılarından biri daha mı yaşanıyor?”, “Acaba ülkedeki 'çok hukukluluğu' -nihayet- kaldıran yasa etrafında nasıl bir münakaşa devam ediyor?”

Şimdi siz söyleyin: Bir “demokrasiye” yakışan bir manzara mıdır bu? Genişleyip daralan sayılarıyla bir grup devlet adamı kapalı kapılar ardında toplumu doğrudan ilgilendiren bir büyük meseleyi tartışmakta-kararlaştırmaktalar. Tartışılan-kararlaştırılan konu bir “devlet sırrı” filan değil, uzaktan yakından ilgisi yok . Tartışılan-kararlaştırılan konu, toplumun temsilcileri (milletvekilleri) aracılığıyla demokrasi sıfatını daha fazla hak edecek bir yapıyı, bir sistemi oluşturabilmek için el kaldırdığı bir yasal düzenlemeden ibaret.

Bu konuda da “saydam” olunmayacak ise, demokrasinin bu temel ilkesi nerede sınanacak? Demek ki, “saydamlık talebi” demokrasilerde temel bir haktır. Bu hakkın üzerine kimse oturamaz; bu hakkı kimse sınırlayamaz; anayasasında “hukuk devleti” yazan bir devlette, toplumun yarınının kendisinden habersiz tartışılmasına-kararlaştırılmasına kalkışılamaz.

Şaşırmadım ama yine çok güldüm doğrusu. 8+3(?) saat süren toplantının “özeti” bu mu? Yani MGK toplantısından sonra yapılan ve tarih öncesinden kalma “klişeler”le donanmış bu açıklama mı?

Yazık doğrusu; bu kadar zahmete yazık…

“Toplantıda, ülke güvenliğini etkileyen iç ve dış gelişmelerin kapsamlı bir değerlendirilmesi yapılmış;”

Ne kadar ilginç, demokrasinin tadını çıkaran bir toplum olarak çok aydınlandık doğrusu… Demek bu ülkede böyle “değerlendirmeler” de yapılıyormuş…

“Ülkemizin bütünlüğünü ve milletimizin birliğini ve huzurunu bozmaya yönelik her türlü faaliyete karşı yürütülen mücadelenin, halkımızın güven ve desteği ile sürdürüleceği belirtilmiştir. Bu konuyla ilgili çalışmalar da gözden geçirilmiştir.”(!)

İyi iyi, hiç değilse bu sefer farklı bir konu ele alınmış… “Halkımız” da zaten sadece bu konu ile meşgul; sözü edilen “güven ve desteği” daha fazla nasıl sürdürebileceğini düşünmekte…

“Ayrıca devletimizin kurumlarını yıpratmaya yönelik beyan ve yayınlara ilişkin tepki ve düşünceler dile getirilmiş, bu tür faaliyetlerin ülkemize bir fayda sağlamayacağı teyit edilmiştir.”(!)

İşte size 8+3(?) saat boyunca “masaya yatırılan” ilginç bir konu daha…

Bir demokraside “devletin kurumlarının yıpratılması”nın MGK'nın bu derece ilgisini ve “tepkisini” çekmesi şaşırtıcı doğrusu. Bir demokraside aklınıza gelen bir “devlet kurumu”nu eleştirmek, sırasında ağır biçimde eleştirmek, yeri geldiğinde “gülünç düşürmeye” çalışmak vs. (yani “yıpratmak”!) yasak mı? Diyelim ki bir “devlet kurumu” olarak “YÖK”ü ısrarlı biçimde her gün “yıpratıyorsunuz”; MGK bunu niçin “düşünecek” ve buna “tepki” duyacakmış. Diyelim ki ülkenin “ordusunu” sahip olduğu özelliklerinden (mesela “dayak” ve “disiplin” konusu) dolayı ülkedeki demokrasinin (ve “demokrasi kültürünün”) gelişmesinde önemli bir engel olarak görüyor ve bunu fırsat buldukça bir biçimde toplumla paylaşmaya çalışıyorsunuz. Ve bu “yıpratma”yı çok tabii olarak yapıyorsunuz, çünkü bir “demokraside” yaşadığınızı düşünüyorsunuz. Çünkü ordunun bu yönlerinin “yıpranması” gerektiğini düşünüyorsunuz. “MGK acaba ne der?” diye mi düşüneceğiz?

Takdir edersiniz ki bu manzaranın adı sadece “askeri vesayet rejimi” değil; MGK'nın yarısının “siviller”den oluştuğunu hatırlayacak olursak, bunun adı “sivil” ve “asker”in el ele oluşturduğu “MGK vesayet rejimi” olsa gerek…

Peki bu can sıkıcı açıklamayla sona eren son MGK toplantısını önemli ve ilginç kılan birinci husus nedir?

Bana göre şudur: Son MGK toplantısı, “Yürütme” ve MGK'nın asker kanadı tarafından “Yasama”nın bir “büyük gece”de üstesinden geldiği “büyük adım”ın nasıl “ehlileştirilebileceğinin” tartışılıp kararlaştırılmasına sahne olmuştur.

İnşallah yanılıyorumdur…

YENİ ŞAFAK