HAKSÖZ HABER
Sanat insanın kendisinde olana duyduğu hislerin bir yansımasıdır. Özünde oldukça tehlikeli bir duygulanım olduğunu belirtmek gerek. Enaniyet ile yakından ilişkili olan bu duygular kibrin dışavurumundan ibarette olabilir.
Sanatçıların sorgusuz sualsiz büyük insanlarmış gibi algılanmaları da biraz buradan kaynaklanıyor. Kendilerini büyük görmelerinden... Kitab-ı Kerim’de şairlerin durumu hakkındaki ayetler bu açıdan bakıldığında ibretliktir. Kur’an-ı Kerim’de bu meselenin mevzu bahis edilmesi de amiyane tabirle ‘eften püften’ bir mesele ile karşı karşıya olmadığımızın göstergesi olarak okunabilir.
Dünyanın mustazaflarını, acılarını, yıkımlarını görmezden gelen ‘sanatın’ özünde çöp olduğunu söylemek mümkündür. Sadece kendi ene’si için yazılan şiir de şarkı da gerçekte çok köklü bir kopuş ve kişilik problemine işaret ediyor. Müstesnalar hariç tabi ki…
Doğu menşeili bir saz olan santuru, Türkiye’de icra eden az sayıdaki müzisyenlerden Sedat Anar, ‘tüm mülteci ve göçmenlere ithafen...’ başlığıyla paylaştığı yeni bestesinde ‘sanatçı duyarlılığı’ diye bir şey varsa ona güzel bir örneklik sunuyor. Sessiz Mezarlar Ülkesi ismine sahip olan beste sadece ortaya çıkış sebebiyle müstesnalar arasına girmeyi hak ediyor. Özellikle Türkiye gibi ırkçı, mülteci düşmanı hezeyanların giderek arttığı bir ülkede...
Karlı bir kış gününde bizden daha zor durumda olan kardeşlerimizi hatırlatacak her amel kışın soğukluğunun yerini kardeşliğin sıcaklığına bırakmasına vesile olacaktır. Bizlere de yeryüzünde bizlere emanet edilen mazlumlara karşı olan sorumluluklarımızı hatırlatacaktır…