Güvenlik ve seçim
Orhan Miroğlu / Star
Seçimlerden oy kaybıyla çıkan HDP, oy kaybetmesine yol açan sebepleri sorgulamak yerine ‘silahların gölgesinde bir seçim oldu’, ‘seçmene baskı yapıldı’ gibi asılsız ithamlarda bulunmaya başladı.
Şu bir gerçek ki, ‘Kürt siyaseti’ dediğimiz siyaset, en haksız olduğu durumlarda bile, mağduriyet üretebilen ve bu mağduriyeti pazarlayabilen bir karaktere sahip.
PKK savaş çıkarır ama savaşı haklı gerekçelere oturtabilmek meşru göstermek Türkiye şartlarında artık pek de inandırıcı olmadığı için ‘savaşı ben değil, başkası çıkardı’ gibi, gerçekten de çok tuhaf söylemlere sığınır.
Haziran seçimlerinden sonra, durup dururken yeniden başlayan ‘devrimci halk savaşına’ Erdoğan sebep oldu dediler. Ve bu ‘tezi’ açıkça savundular. Erdoğan istedi ve PKK savaştı, AK Parti iktidar oldu! Akıl alır gibi değil ama ideolojik iflasın ve acizliğin geldiği aşama maalesef bu!
Bu iflasa, HDP içinden, kimsenin anlaşılan bir itirazı yok! Söylenen her söz ve ileri sürülen her iddianın tartışmasız doğru kabul edildiği bir körleşme hali yıllardır sürüp gidiyor..
Demirtaş ilk açıklamalarında partisine yönelen baskılardan söz etti.
Şimdi bir durup düşünelim. Bugün bir bölgede baştan başa PKK’lı silahlı gruplar mobilize olmuş vaziyette. KCK yapılanması, şehirlerde HDP’nin yasal gençlik örgütleriyle alakası olmayan illegal ve silahlı gençlik yapılanmaları, halk mahkemeleri, yargılamalar, demokratik özerklik ilanları ve hala birçok mahallesine girilemeyen ilçeler söz konusu.
Demirtaş’ın partisi bu yerlerde %80-90 arasında oy alıyor.
Oyların herhangi bir şekilde riske girebileceği görülürse, faili meçhul cinayetler işleniyor ve bu cinayetlerde korucular ve AK Partililer hayatını kaybediyor.
AK Parti’nin bu ilçelerde siyasi çalışma yapması bir yana, herhangi bir adayın, bu ilçelere girip, iki kişiyle tokalaşması bile mümkün olamıyor. Ama buna rağmen Demirtaş, partisinin lehine işleyen bir rejimi hiç ağzına bile almazken, sandık çevrelerinde alınan ‘tedbirlerin’ partisine oy kaybettirdiğini söyleyebiliyor.
Bu yazıyı yazarken önümde Azadiya Welat isimli gazete vardı. Kandil’den birçok isim bu gazeteye yazılar yazar. PKK/HDP politikalarını savunan bir gazete. Seçimlerin silahların gölgesinde yapıldığını ve adil olmadığını anlatan bir manşet atmış. Manşeti güçlendirmek için de bir fotoğraf kullanmış. Bir ilkokul ve bahçesinde bildiğiniz, Türkiye’nin her yerinde rastlayabileceğiniz bir güvenlik aracı.. Haberde kullanılan fotoğraf seçimlerin ‘silahların gölgesinde’ yapıldığını göstermek için kullanılmış. Fotoğrafın çekildiği yer Nusaybin. Bu ilçedeki seçim sonuçları şöyle:
HDP: %89,4 (49280 -Oy)
AK Parti: 8,6 (4747-Oy)
Baskı var diye fotoğrafını bastığınız bir ilçeden %/89 oy alıyorsunuz, sonra da devletin baskısı var diyorsunuz! Devlet baskı yapayım da şu HDP daha fazla oy alsın demeyeceğine göre, size bu oyu sağlayan bir baskı var elbette ama bu devletin baskısı değil, hala müdahale edilemeyen sisteminizin yarattığı baskının ta kendisidir!
Nusaybin’de Haziran seçimlerinde de durum aşağı yukarı buydu. Bu seçimlerde AK Parti, biraz oy arttırmış görünüyor, Haziran seçimlerinde 3 bin civarında bir oy almıştık. HDP ise 50 bin civarındaydı. İlçe başkanımız dahil, Nusaybin’de hiçbir mahalleye giremedik. Partili bir arkadaşımız Medeni Konak güpegündüz ve seçimlere üç gün kala sokak ortasında infaz edildi. Seçim öncesi halka gözdağı vermek için geceleri mahallerde halka açık mahkemeler kuruldu ve bu mahkeme seansları medyaya servis edildi.
Nusaybin’de resmi kayıtlara göre güvenlik ve huzursuzluk nedeniyle ilçeden ayrıldığında, muhtarlığa başvurup adres bildirenlerin sayısı, 3 bin civarında ama gideceği yerin bilinmesini istemeyenlerle beraber bu sayı daha da fazla..