Uzmanların ortak görüşü, “İstihbarat ya da güvenlik önlemleriyle bu eylemlerin önlenmesinin zor olduğu” yönünde.
İşte o sorular ve Ümit Özdağ, Cevat Öneş ile Metin Gürcan’ın cevapları:
1-Neden sivil zayiatın bu kadar yüksek olacağı bilinen bir yer hedef alındı?
Ümit Özdağ (Güvenlik Uzmanı):
Bilinçli olarak hedef alındı. Dün Almanya üzerinden PKK yandaşı kaynaklar yaptıkları açıklamada sivillerin bilinçli olarak hedef alındığın, Cizre’de de sivil öldüğünü söylediler. Bu, çok net sivillere yönelik bir saldırı. Bazı kaynaklar saldırıda arkada çevik kuvvet açık karakolu olduğunu söylediler. Ama orada araya dalmak isteseydi yandan girerdi. Aracı direk oraya sürebilirlerdi.
Maalesef gelişmeler, özellikle yurt içindeki PKK ile mücadelenin gelişim seyri ve Ortadoğu’da cereyan eden olaylar sebebiyle Türkiye’nin jeopolitik durumunun yarattığı sonuçlar, terör örgütlerinin daha fazla zarar vererek tepkiyi artırmak amacı içerisinde olduklarını gösteriyor bize. Sadece son 3 Ankara eyleminin bir kör terör şeklinde planlanışı ve sivillerin yoğunlukta bulunduğu bir alanda gerçekleştirilmesi, devlete yönelik bir tutumu ve mücadele kararlılığını ortaya koyan bir sorunu gösteriyor.
Görebildiğimiz kadarıyla öncelikli hedef Ankara’da polisin sabit durduğu bir bölge. Sembolik önemi olan Ankara ve devletin stratejik kalbi olan bir bölgede öncelikle asker veya polis hedefi aramışlar. Bunu yapamayınca o hedefe gitmeye çalışırken araçtakiler kendini patlatmış. Ankara Emniyet Müdürlüğü de aynı açıklamayı yaptı. Yaralanan polisler de var. Hareket halindeki araçla yapılan intihar saldırıları yeni bir terör dalgası. Yeni terör dalgasını tiksinti duyarak, öfke duyarak, nefret ederek ya da bir aptal iyimserliği veya AK Parti karşıtı yorumlarla da çözemezsiniz. Önce bu terör dalgasını bir anlamak lazım. Diğer yaklaşımların hepsi anlamamızı güçleştiriyor, anlamadığını bir şeyi de çözemezsiniz.
2-Verilmek istenen mesaj ne?
Ümit Özdağ:
Ben daha önce Duran Kalkan’ın yapmış olduğu son açıklamaya da dikkat çekerek PKK’nın büyükşehirlerde sansasyonel eylemler yapacağını, Ankara’nın da hedef olduğunu söylemiştim. Ankara’nın hedef olma özelliği devam ediyor. Örgüt özellikle Ankara’da ısrarcı görünüyor, bu ısrarını önümüzdeki dönemde de sürdürecek. Eylemlerin hemen hepsi TBMM etrafındaki alanda ve Türkiye’nin kalbinde gerçekleşiyor. Örgüt böylece çok net bir mesaj veriyor, “Seni kalbinden vururum” diyor. Bunlar olurken hâlâ Ankara’nın terörizm ve istihbarat konusunda deneyimli olan bir Emniyet Müdür’ü yok. Bu IŞİD’in gara yaptığı saldırıdan bu yana süren bir durum. Hangi cemaate yakın olacağı tartışılıyor, oysa biz imam aramıyoruz, polis arıyoruz. Bir an önce Ankara’da polisi yönetecek bir müdür göreve getirilmeli.
Cevat Öneş:
Amaç, örgütün kimliğine göre farklı değerlendirilecek bir durum. Kuvvetle muhtemel bu eylemin PKK tarafından yapıldığı konusu gündemde. PKK, devlet ile olan çatışmasında gerilimi tırmandırarak isteklerinin gerçekleştirmek istiyor. Masaya kendince kendisini güçlü hissederek oturmak istiyor. Olayın IŞİD tarafından gerçekleştirilme durumu ortaya çıkarsa Suriye’de meydana gelen gelişmelerde Türkiye’nin politik tavrı üzerinden Türkiye’ye bir zarar verme durumu ortaya çıkar.
Metin Gürcan:
Öncelikli olarak Güneydoğu’da çapı ve yıkım gücü büyüyen operasyonlar var. En son Şırnak, Nusaybin ve Yüksekova’da olacak. Güvenlik güçleri çok dikkatli olsa da sivil zayiatların verildiğini görüyoruz. Örgüt Güneydoğu’da bir sıkışmışlık yaşıyor, çatışmaları batıya yayarak bu sıkışıklığı aşma çabası içinde. Ben bu saldırıyı, “Siz de bedel ödeyeceksiniz” tarzında misilleme saldırısı olarak görüyorum. Bu kötü bir trend. Halk, sivillerin ön planda olduğu bir çatışma dinamiği. İkinci olay ise Suriye kuzeyindeki gelişmeler. Üçüncü ve en son sırada ise küresel ve bölgesel dinamikleri görüyorum. Ben “Türkiye yükselişteydi, çok güzel olacaktı, dış güçler, üst akıl, maşa örgüt yaklaşımını” çok tehlikeli görüyorum. Çünkü o zaman bunlara bir aktörlük atfetmiyorsunuz. Bu bizim mevzuyu anlamamızı engelliyor. Mutlaka bu işlerde yabancı örgütler, Türkiye’ye hasım devletlerin parmağı olabilir ama asıl önemli olan devletin bunu ivedilikle ortaya çıkarıp, belgeleriyle bilgileriyle kamuoyuyla paylaşarak yapması gerek. Türkiye niçin bu kadar kolay bu tarz terör eylemlerinin amacına ulaşabildiği bir ülke haline geldi, esas soru bu?
3-İstihbarat zafiyeti var mı?
Ümit Özdağ:
Sorun ilk olarak taktik istihbaratta. İkincisi ise önleyici güvenlik önlemleri. Önleyici tedbirler gerçekleştirilebilir. Ankara için özel istihbarat özel güvenlik yapılanmaları gerçekleştirirsiniz. Ankara’ya giren araçlar, kişiler konusunda etkili tedbirler alırsınız. 1774 sayılı kimlik bildirme yasası var. Ankara’ya, İstanbul’a gelen herkes kimlik bildirmeli. Bu tür durumlarda terörü terörize etme yöntemleri de kullanılmalıdır. Terör örgütü bu tür eylemleri gerçekleştirdiği durumlarda ağır bedeller ödeyeceğini bilmelidir. Örgütün üst düzey elemanları, sadece Ortadoğu’da, Suriye’de, Irak’ta değil tüm dünyada, bu tür eylemlerden sonra devletin istihbarat örgütü tarafından infaz edilmelidir. İkincisi örgütün yurt dışındaki tüm legal görünümlü tesisleri meşru hedeftir. PKK’nın kamplarına sadece hava saldırısı değil kara saldırısı da yapılarak etkili imha operasyonları gerçekleştirilmelidir. PKK’nın sivil görünümlü çete unsurları vardır. Bunlara karşı yurtdışında etkili saldırı sistematiği geliştirilmelidir. Ve son olarak bu eylemlerle ilgili istihbarat örgütleri olabilir, bu istihbarat örgütleri ve ülkeleri tespit edilerek bunlara yönelik de yıldırma yapılmalıdır.
Cevat Öneş:
Meseleyi terör boyutu içerisinde, sadece silahlı eylem üzerinden aldığınız zaman böyle vahim sonuçların ortaya çıkması tabii ki güvenlik istihbarat zafiyeti gösterir. Ama mesele terör boyutlarını aşıyor. Siyasal amaçlarla hareket eden bir terör olayı ile karşı karşıyayız. Bu durumda bu terörün durdurulması konusunda siyaset üretiminin ön plana çıkması lazım. En etkili tedbir doğru sağlıklı siyaset üretimidir. Doğru, sağlıklı siyasetin şekillendirdiği tedbirlerin alınması gerekir. İntiharcı teröristlerin devreye girdiği noktada bu eylemleri önlemek çok zordur. Daha etkili tedbirler alınabilir ama her zaman başarılı olmaz.
Metin Gürcan:
Burada PKK, IŞİD’in taktiklerini kopyalıyor. Eskiden bu tarz eylem kararlarını yani eylemin yeri, zamanı ve tipini hiyerarşi içinde PKK’nın üst düzey karar alıcıları seçerdi. “Şu gün, şu saatte şu bölgede eylem yapılacak” der, aşağı yayardı. Şimdi PKK, TAK ya da ile ilişkili yapılara lojistik, finansal, eğitim desteği sağlıyor. Eylemin tipini zamanını orta düzey karar alıcılara bırakıyor. TAK da böyle yarı otonom bir terör örgütüdür. Eylem kararı PKK’nın üst düzeyi tarafından alınsaydı, kararın alınması ile eylemin gerçekleşmesi arasında 10 gün olacaktı. Bir sürü insan girecekti bu sürece. O zaman buradan istihbarat temin edip eylemi önleyebilirdiniz. Örgüt, bunlara hücre seviyesine kadar seçme inisiyatifi verdiği için, adam arabayla dolaşıyordu, belki dün akşam karar verdi. Bu tarz eylem tipleri, eylemin tipi zamanını o hücrenin seçtiği için süre çok kısa ve küçük bir grup içinde karar eriliyor. Bunu sizin sızıp istihbarat ve güvenlik ile önlenmesi çok zor. İstihbarat zafiyeti ve güvenlikten önce Türkiye’de siyasi akıl ve entelektüel akıl zafiyetini tartışmamız lazım. Siyasetin dilinin ivedilikle değişmesi gerek. Toplumsal empati eşiklerimiz çok yıpranıyor, birbirimize yabancılaşıyoruz. Hepimiz Suruç’taki saldırıya da Ankara gar önündeki saldırıya da, Merasim sokak ve son saldırıya eşit şekilde üzülürsek terör amacına ulaşamaz.
4-Saldırının, PKK ve MLKP’nin de aralarında olduğu 10 örgütün birlikte hareket etme kararı aldığının açıklanmasından sonra gerçekleşmesi ne anlam taşıyor?
Ümit Özdağ:
Bu eylem daha önce planlanmıştır ama bu terör eylemi o birleşmenin “kutlaması” oldu diyelim. İkisi arasında doğrudan bağlantı düşünmüyorum. Bu yürüyen bir eylemdi ama terör örgütlerinin psikopat doğası ortada. Bu birleşme PKK’ya 1000’e yakın militan gücü sağlıyor. Onlar, PKK’nın silah ve ekonomik altyapısından istifade edecekler. PKK da onlardan istifade edecek. Türkiye’yi daha zor günler bekliyor.
Cevat Öneş:
Böylesine bir eylem mutlaka önceden planlanmış güvenlik kontrolleri yapılmış bir zamana ihtiyaç gösteren bir harekettir. Sadece bu birlikteliğe bağlamak doğru değil. Ama böyle bir birlikteliğin ortaya çıkışı böyle bir düşüncenin, eylemliliğin artması bakımından bir emaredir.
Metin Gürcan:
Bağlantı kurabilirim. Ben artık Rojava ilhamlı ve PKK’nın lojistik, finansal ve eğitim olarak himayesinde bu tarz eylemleri bekliyorum. Bu eylemler sol romantik duygularla beslenen, IŞİD karşıtı ve genç doğalı bir Kürt direnişi şeklinde kodlanıyor. Benim sorum da şu, “Bu Kürt direnişinde bu çocuklar Kürtlerin adam yerine konmadığı İran, Suriye veya Irak’ta kendilerini patlatmak yerine niçin Ankara’da kendilerini patlatıyorlar?”