Suriye'deki Beşşar Esed rejiminin ablukasındaki Doğu Guta'dan ayrılmak zorunda kalan siviller, daha güvende hissetseler de yaşadıklarını unutamıyor ve topraklarına özlem duyuyorlar.
Esed rejimi ve destekçilerinin, başkent Şam'ın Doğu Guta bölgesini ele geçirmek için 19 Şubat'tan bu yana düzenlediği yoğun saldırılarda bölgenin büyük bir kısmı yerle bir olurken yüzlerce sivil can verdi.
Saldırılar sonucu on binlerce aile parçalandı, binlerce çocuk yetim ve öksüz kaldı. Doğu Gutalı aileler, hayatta kalan aile bireylerini korumak için tahliye edilmeyi kabul etti.
Rusya'nın garantörlüğünde varılan tahliye anlaşması gereği, Doğu Gutalılar İdlib, Halep ve Hama bölgelerindeki geçici barınma merkezlerine taşındı. Doğu Guta'dan çıkmak zorunda kalanların sayısı 46 bini aşarken, barınma merkezlerindeki kontenjanın dolması sonucu Doğu Gutalılar, camilere ve okullara yerleştirilmeye başlandı.
Geçici barınma merkezlerine yerleştirilenlerden 53 yaşındaki Ebu Raşid, Doğu Guta'dayken yaşadıklarını anlattı.
"KULLANMADIKLARI BİR TEK NÜKLEER SİLAH KALMIŞTI"
Ebu Raşid, bölgede yıllardır saldırı altında olduklarını, Doğu Guta'nın yüzde 90'ının yıkıldığını söyledi.
Şubat ayının ortasından itibaren saldırıların yoğunlaştığını ifade eden Ebu Raşid, "Rejim, karadan karaya füze, top, varil ve napalm bombaları, kimyasal silahla vurdu. Kullanmadıkları bir tek nükleer silah kalmıştı." dedi.
2012 yılından beri abluka altında yaşadıklarını belirten Ebu Raşid, "Son günlerde bölgede saklanacak ne bodrum ne de yürümek için yol kalmıştı. 7 helikopter, 8 savaş uçağı aynı anda saldırdı. Varilleri şarapnel parçalarıyla doldurarak attılar. Yaralıları tedavi etmek için ilaç ve yiyecek yemek de kalmamıştı." diye konuştu.
Komşularının Hammuriye ilçesinde evlerinin bodrumunda saklandıkları bir anda binanın hedef alındığı aktaran Ebu Raşid, "Komşumun ailesinden 14 kişi hayatını kaybetti. Baba, anne, çocuklar, gelinler ve torunları öldü. Bir aile yok oldu." ifadelerini kullandı.
Ebu Raşid, her şeye rağmen doğduğu, büyüdüğü Doğu Guta'yı unutmayacağını kaydetti.
"İLAÇ YOKLUĞUNDAN FELÇ OLDUM"
Bir diğer Doğu Gutalı Um Ala da abluka altında sığınaklardan çıkamadıkları için kirli su içmek zorunda kaldıklarını söyledi.
Ala, "Temiz olmayan sudan dolayı ben ve iki çocuğum hastalandı. Ateşim çıktı. Hareket edemez oldum. İlaç yokluğundan dolayı ayağım felç oldu." dedi.
Bazı günler saldırıların 24 saat durmadığını anlatan Ala, şöyle konuştu:
"Sığındığımız bina üç defa hava saldırısına maruz kaldı. Bina üzerimize yıkıldı. Çocuklarımla molozların altında kaldık. O an benim için çok ürkütücüydü. Yaşadığım en zor anlardan bir tanesiydi. Tahliye edilmemizle kısmen daha güvendeyiz. Ama en değerli şeylerimi arkamda bıraktım: Evimi ve toprağımı."
Esed ve destekçileri, Rusya'nın hava desteğini alarak muhaliflerin kontrolündeki Doğu Guta'yı ele geçirmek için 19 Şubat'ta harekete geçmişti. Bu tarihten itibaren rejim ve Rus savaş uçakları yaklaşık 400 bin sivilin yaşadığı bölgeye havadan ve karadan düzenlediği saldırıları yoğunlaştırmıştı.
Saldırılar sonucu çok sayıda sivil hayatını kaybederken, evleri yıkılan ve sürekli saldırılara maruz kalan binlerce sivil, sığınak ve bodrum katlarına saklanmıştı.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 24 Şubat'ta aldığı ancak başlama süresi belirtilmeyen ateşkes kararına rağmen rejim ve destekçilerinin yoğun saldırısı altında kalan Doğu Guta'da sivil ölümleri devam etmiş, uluslararası toplumun girişimleri sonuç vermemişti.
Ayrıca Rusya, BMGK kararının ardından 27 Şubat'ta ateşkesin her gün yerel saatle 09.00-14.00 (TSİ 10.00-15.00) arasında geçerli olacak şekilde başladığını ilan edip rejimin buna uyacağını ileri sürmüştü.
Ancak rejim güçleri, BMGK ve Rusya'nın ateşkes karalarına rağmen saldırılarına ara vermemiş, 3 Mart'tan itibaren bölgeye kara operasyonu başlatmış ve sivil yerleşimleri bombalamayı sürdürmüştü.
Rejim ve destekçileri, 11-12 Mart'ta Doğu Guta'nın doğusundan batısına doğru ilerleyerek Haresta ilçesini de kuşatmış ve Doğu Guta bölgesini üç parçaya bölmüştü.
Muhaliflerin kontrolündeki Doğu Guta'da 400 bin kişi 5 yıldır abluka altında yaşıyordu. Esed rejiminin Rusya'nın desteğiyle son aylarda yoğun saldırılarla bölgenin yarıdan fazlasını ele geçirmesiyle on binlerce kişi rejim kontrolündeki alanlara göç etmek zorunda kaldı.