Günter Grassın Feryadı ve İİC-TC İlişkileri

İslam kardeşliğini vurgulayan nicelerinin, hiçbir resmî sorumlulukları olmadığı halde, İran veya Türkiye'nin resmî sözcülerinden bile daha ateşli düşmanca ifadelerle devreye girmeleri asıl tehlike olarak karşımızdadır..

Selahaddin E. Çakırgil; Günter Grass’ın yazdığı şiir ile Türkiye ile İran ilişkilerinin geldiği noktayı analiz ediyor:

Günter Grass'ın düşündürücü feryadı, ve de, İİC-TC ilişkilerinde acı ve ironik bir durum..

İlginç ve tartışmalı bir konu..

Yaşayan alman edebiyatçılarının en ünlü isimlerinden 84 yaşındaki Günter Grass ilginç bir tip..

Bugünlerde de, İsrail rejiminin sahib olduğu nükleer silahlarıyla ve İran'a yönelik tehdidleriyle dünya barışını tehdid ettiğini dile getiren bir şiirini yüksek tirajlı ve itibarlı alman gazetelerinde yayınlayarak yeniden gündeme oturdu.. Siyonist çevreler bu durumu onun gündemde kalmak ve anti-semitik (yahudi düşmanlığı) şeklindeki duygu ve düşüncelerinin depreşmesi olarak değerlendirmekte gecikmediler..

Sahiden de Grass'ın bu gibi çıkışları sadece kamuoyunda devamlı gündemde kalmak gibi doyumsuz bir exhibisyonist (kendisini teşhir etme hastalığına mübtela) ruh halinin yansıması olarak değerlendirilebilir mi?

Böyle bir nefsanî zaafın varlığından söz edilecek olsa bile; Grass, her haliyle, her hareketiyle, her düşüncesiyle, zâten devamlı gündemde..

*

Grass, 20 yıl öncelerde, türkçeye 'Kurbağa Güncesi' ismiyle çevrilen bir roman yazmış ve bu eserinde, Doğu Avrupa'nın kapitalistleşme çırpınışı karşısında, giderek daha bir ihtiyarlaşan Batı Avrupa'nın tedirginliğine, karamsarlığına ve toplumlarda 'yükselen yeni değerler'e değinmiş ve arkasından da, kapitalizmin zirve ülkelerinden Almanya'da artık yaşayamışacağını düşünerek, evini- barkını satıp, bir daha dönmemek hayaliyle Hindistan'a gitmiş ve Kalküta'da yerleşmişti..

Ancak, Kalküta'da çöp yığınları, pislik deryası, yılanlar, çiyanlar, fareler, maymunlar arasında bir altı ay kadar yaşadıktan sonra kaçarcasına Almanya'ya dönmüştü..

Ancak, Almanya'da da rahat durmamış ve 19 yaşına kadar, Adolf Hitler'in Nasyonal Sosyalist (NAZİ) Partisi'nin gençlik teşkilatında 'Vaffen SS' örgütünde bulunduğunu açıklamıştı..

Ama, o dönemde genç olup da, o teşkilatlarda bulunmayan mı vardı ki?..

Şimdiki Papa 16. Benedicktus (Kardinal Ratzinger) de aynı gençlik teşkilatlarında geçmemiş miydi, gençliğinde..

*

'İdeolojik propagandaların kuklası' olmanın acısını tadmış bir beyin..

Grass, evet, Hitler'in Gençlik Örgütü'ne ve de askere gönüllü olarak kaydolduğunu kabul ediyor ama ‘o delikanlı’nın bunu neden yaptığını kendisi de tam olarak bilmiyordu..' diyor.. O, o zamanlar kendisini Almanya’yı düşmanlardan korumaya çalışan ve izlediği filmlerdeki kahramanlara özenen bir delikanlı gibi hissettiğini hatırladığını belirtiyor.. Ama, bunu kendisini temize çıkarmak için yapmadığını bilhassa belirtiyor ve 'Hem o delikanlıyı, hem de kendimi temize çıkartmak için, ‘Bizi kandırdılar!’ bile diyemem. Hayır, biz kandırılmamıza izin verdik, ben kandırılmaya izin verdim..' itirafında bulunuyor.. Savaşta ölümle yüzleşen ve kendi deyimiyle ‘korkmayı öğrenen’ bu delikanlı', daha sonra Amerikan ordusuna esir düşüyor.. Amerikalılar, alman esirlere toplama kamplarının resimlerini, yığılmış insan cesedlerini ve ölülerin yakıldığı iddia olunan fırınları, krematoryumları gösterdiğinde, Grass da önce inanmak istemeyenler arasında yer alıyor:

'Durmadan aynı şeyi söylüyorduk: ‘Bunları Almanlar mı yapmış?’

Almanlar asla yapmadı, yapmaz bunu...’

‘Almanlar böyle şey yapmaz.’

Kendi aramızda da, ‘Propaganda.. Bunların hepsi propaganda..’ diyorduk..' diyor Grass ve sonra şu itirafda bulunuyordu: 'Bilmeden, ya da daha doğrusu bilmek istemeden ve acısını hâlâ da çektiğim bir suça yıllardır katılmış olduğumu yavaş yavaş kavramam ve kendime tereddüdle itiraf etmem zaman aldı.'

Evet, Grass, geçmişiyle bu kadar kesin bir hesablaşmaya da girmişti; ama, bu durum, onun içinde başka yaraların olduğunu görmesine engel olacak mıydı?

Gençlik yıllarında taşıdığı anti-semitik duygulardan dolayı suçluluk duygusuna kapılmıştı, ama, kendilerinin yenildikleri İkinci Dünya Savaşı'nın bütün galib devletlerinin elbirliğiyle Filistin'de silah zoruyla, işgal ve gasb yoluyla kurdurulan İsrail rejiminin 60 küsur yıl boyunca Filistin halkına karşı işlediği bütün cinayetlerin, zulümlerin üzerine, insan vicdanını isyan ettiren bir vurdumduymazlıkla himaye kanadı mı gerilecekti, hep?

Grass'ın, bunun cevabını kendi vicdanında veremediği ve sonunda, bu son günlerdeki itiraz şiirini bir vicdan patlaması halinde yayınladığı anlaşılıyor.

Böyle bir şiiri başkaları da yazabilir. Ama, sözün etkisi kendi içinde olmayıp, söyleyen'e ve -dahası- Söyleten'e göre de değişir.

Nitekim, son birkaç gündür, kapitalist emperyalizmin asıl üssü durumunda olan Avrupa ve Kuzey Amerika coğrafyalarının halkları, geçmişte duymadıkları boyutta bir entellektüel tartışmayı bugün yaşıyorlarsa, bu sözü Grass'ın söylemesi yüzündendir.. Yoksa, o coğrafyalarda İsrail rejimini suçlayan ilk değildir Grass.. Nice siyasetçilerin veya başkalarının sözleri devamlı biliniyordu, ama, bu, onların kulaklarını, siyonist İsrail rejiminin sergilediği zulüm ve cinayetlere daha güçlü tıkamaları gibi bir sonuç veriyordu..

Bu kez ise, Grass'ın şiirinin gücünün, onların kulaklarına tıkadığı tıpaçları kısmen de olsa yerinden oynattığı ve onlara kendi dünyalarının içinden birisinin güçlü bir itirazını duymanın şaşkınlığını yaşattığı söylenebilir.

Ve tabiatiyle, şimdi, Grass'a karşı bir aforoz işlemi tezganlanmaya çalışılıyor..

Yazının devamı…

Yorum Analiz Haberleri

Sosyal medyanın aptallaştırdığı insan modeli
Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?
Kemalizm’e has bu Laiklik Fransa’da bile yok!