Günlük ortalama ölü sayısı 200ü bulunca…

Hakan Albayrak

"Hakan kardeş, ABD'nin Irak'taki hesapları tutmadı ve tutmayacak diyorsun; kurdukları iç savaş tezgâhı tıkı tıkır işlerken bunu nasıl söylersin? Şiilerle Sünniler birbirini boğazlıyor, ümmetin geleceğini karartan kin ve nefret tohumları ekiliyor, İslam dünyası büyük bir felakete doğru sürükleniyor; bu gidişi görmüyor musun? Görüp de iyimser olmayı nasıl beceriyorsun? 'İç savaş tezgâhı da Amerikalıların aleyhine, Müslümanların lehine dönecek' gibi şeyler yazarken hangi akla hizmet ediyorsun?"

İzah edeyim efendim:

Çocukların bile taammüden öldürülebildiği, mabetlerin bile taammüden yıkılabildiği, herkesin ve her şeyin her an ve her yerde hedef alınabildiği böyle kuralsız, böyle etiksiz, böyle kaotik ve böyle perspektifsiz bir iç savaşı hiçbir topluluk uzun süre kaldıramaz.

Fitne-fesat ehlinin estirdiği rüzgarlar geniş kitleleri etki altına alsa bile, bu etki ancak 'geçici bir trans hali'ne yol açabilir.

İnsanlar bir kapana kısıldıklarını ve o kapandan çıkamadıkları takdirde tükenip gideceklerini idrak etmekte gecikmezler.

Bunu idrak ettiklerinde bir çıkış yolu aramaya başlarlar.

Bir çıkış yolu ararken kan-kin-intikam atmosferinden zihinsel olarak uzaklaşırlar.

Böylece toplumsal hararet düşer, fitne-fesat ehlinin manevra alanı daralır, iç savaş rüzgârının şiddeti azalır ve sonuçta bir çıkış yolu illa ki bulunur.

Bulunduğunda, insanlar o yola bir an bile tereddüt etmeden girerler.

Ve yaşadıkları büyük felaketin asla tekerrür etmemesi için "Bundan böyle fitnenin f'sinden bile fellik fellik kaçacağım" diye kendi kendilerine söz verirler.

Belki farkında olmazlar, ama verirler.

'Bir daha asla!' cümlesi bilinçaltlarına öyle bir kazınır ki, dondurmayı bile üfleyerek yerler.

Irak'ta bunların gerçekleştiğini hep beraber göreceğiz inşallah.

Görmeye başladık bile.

Şii-Sünni çatışmalarında günlük ortalama ölü sayısı 200'ü bulduğu zaman, 'Bizim burada kanımız donarken orada yaşayan insanların kanının donmaması mümkün mü? Gelinen bu noktada Iraklılar birbirlerine yönelttikleri suçlamaları bir yana bırakıp fitne çarkını durdurmaya azmedeceklerdir. Kardeş kavgasının şiddeti azalacaktır. Barışa giden yol açılacaktır.' demiştim.

Nitekim son aylada Şii-Sünni savaşının şiddeti azaldı.

Yakında bu savaş tamamen bitecek inşallah.

Ve yaşanan felaketin korkunç hatırası Irak toplumunun üzerinde Demokles'in Kılıcı gibi sallanarak yeni fitnelerin önüne geçecek.

Bakınız:

Lübnan iç savaşında yıllar boyunca kan gövdeyi götürdü.

Taraflar birbirlerinin mabetlerini bombalamaktan bile geri durmadılar, bugün Irak'ta olduğu gibi.

Karşılıklı kin ve nefret o kadar büyüktü ki, Lübnan'ın bu durumdan asla kurtulamayacağı zannediliyordu.

Ama kurtuldu.

Ve halkın bilinçaltına kazınan 'Bir daha asla!' kararlılığı sayesinde, emperyalistler, dünyanın en 'baba' provokasyonlarını peşpeşe gerçekleştirmelerine rağmen, Lübnan'ı yeni bir iş savaşa sürüklemeyi bir türlü başaramıyorlar.

Irak'taki provokasyon malzemeleri Lübnan'a nazaran daha sınırlıdır; iç barış bir kere sağlandı mı, emperyalistlerin işi burada Lübnan'dakinden çok daha zor olacaktır.

Bazı basiretsiz gruplar arasında didişmeler devam edebilir, zaman zaman silahlı çatışmalar da yaşanabilir, fakat aklını başına devşiren halk çoğunluğu ve sağduyulu önerlikler (yahut geç de olsa sağduyuyu kuşanan önderlikler) bunların kontrolden çıkmasına izin vermeyecektir.

Şii'si-Sünni'si kardeş kavgasından öyle bir yaka silkmiş olacak ki, artık fitnenin f'sine bile tahammül edemeyecek.

Hatta, taraflar barışı teminat altına almak için birbirine nazik jestler yapacak.

Şiiler ve Sünniler arasındaki restleşmenin yerini 'jestleşme', o korkunç karanlığın yerini göz kamaştırıcı bir aydınlık alacak.

Bağdat'ın yüz yıldır görmediği bir aydınlık…

Emperyalistlere dizlerini dövdürecek bir aydınlık…

Şöyle diyecek emperyalistler:

"Biz ne yaptık? Tarihin derinliklerinden gelen ve Saddam döneminde iyice kemikleşen Şii-Sünni düşmanlığını öyle hoyratça kullandık, Şiilerle Sünnileri birbirine düşürme işini öyle abarttık, aralarında çıkardığımız amansız imha savaşıyla onları öyle bezdirdik ki, adamlar düşmanlıktan gına getirip kucaklaştı. Irak'ta uzun bir süre için Şii-Sünni fitnesi imkânını kaybetmiş bulunuyoruz."

Belki daha çok kan akacak, ama sonunda olacak olan budur.

İnşa'Allah-u Rahmân.

Yeni Şafak gazetesi