Günlük gündem, genel gündemi meşgul ederken neyi hatırlamalıyız?

Türkiye gündemi her gün yeni bir olay ile değişirken asıl gündemlerimiz neden arka planda kalıyor?

Abdurrahman Dilipak YeniAkit'teki köşesinde Türkiye gündemini birkaç gündür meşgul eden amiraller bildirisinin genel gündemimizi neden meşgul etmemesi gerektiği üzerinde dururken Müslümanın asıl gündemini hatırlatıyor. A. Dilipak'ın "103 mü, 104 mü?" başlıklı köşe yazısını okurlarımızın ilgisine sunuyoruz.

Bugün herkes bu konuyu yazıyor. Olay henüz çok sıcak. Gelişmeler birkaç gün sonra daha iyi anlaşılabilir. Ben bugün, bu konuya çok farklı bir açıdan bakmak istiyorum. Hak açısından ve ahlaki bir bakış açısı ile bakıp, kendi nefsimizi bir gözden geçirmeyi teklif ediyorum.

Ramazan geliyor ya, ramazan boyunca hem meal, hem tefsir, hem de Kur’an-ı Kerim’in aslının okunmasına erken başlayalım dedik. 103 amiral haberi gelince ben de 103. sure ne diyor diye baktım. Sonra 104 dediler. Ben de 104’e baktım. Aslında “Amiral battı” oynamıyorum, ayetlere bakmak için vesile arıyorum.

Evet, Asr suresi 103. suredir. Mekke döneminde inmiştir. 1. Asr’a yemin olsun ki, 2. İnsan mutlaka ziyandadır. 3. Ancak iman edenler, salih amel (iyi işler) işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye eden ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır.

Bir de 104’e bakalım: Hümeze, 104. suredir ve 9 ayettir.Mekke’de nazil olmuştur. Adını ilk ayetten alır. Hümeze “çekiştirip, karalamak” demektir.. Bu Sure, insanların başkalarına  karşı hadsiz, edepsiz, kaba, küstahça davranmasının yanlışlığına vurgu yapar. Bunun sebebi olarak başkalarını hor ve hakir görmek, aşağılama, alay etmek, kusur aramak, gıybet, dedikodu, iftira gibi  ahlaksızlıkların sebebinin “kendini bilmezlik ve ahireti unutmak” olduğunu anlatır.

“Hümeze ve Lümeze” taifesi mal, para, güç ve makamına güvenen “kibirli insan”lardır. 

 (1-2) Mal toplayıp onu tekrar tekrar sayan, insanları arkadan çekiştirip, kaş göz hareketleriyle alay edenlerin (hümeze ve lümezenin) vay haline! (3) Malının, kendisini ebedi yaşatacağını sanır. (4) Hayır, andolsun ki, o Hutame’ye (cehennem) atılacaktır. (5) Hutame’nin ne olduğunu bilir misin? (6-7) O, kalplerin içine işleyecek, Allah’ın tutuşturulmuş bir ateşidir. (8-9) Cehennemlikler, dikilmiş direklere bağlı oldukları halde, o ateşin kapıları üzerlerine kapatılacaktır.

O kapalı kapılar arkasında buluşup, gizlice fısıldaşarak başkalarına tuzak kuranlar, plan yapanlar, başkalarının zaaflarını araştırıp, onları teslim almak isteyenler yok mu, onlar tuzak kurarken Allah onları bildi ve onların tuzaklarını başlarına geçirdi. Mekerallahu! O güvendikleri dağlara karlar yağdı. Onlar dünyaya kazık çakacaklarını sanıyorlar. Oysa bu işin bir de din günü var.

Kimse, asker, bürokrat, yargıç, siyasetçi-sivil, akademisyen, ilahiyatçı, kim olursa olsun,  o, mal ve makamın, unvan ve rütbelerin, kendisini ölümsüz yapacağını sanmasın. Her kişinin bu dünyada ve din günü, yaptıkları ve yapmaları gerekirken yapmadıklarının hesabının sorulacağı, uzayıp giden parmaklıklar arasında, kendi zindanlarında mahkum olacakları bir gün var..

Günahkarın kim olduğuna göre değil, kim hangi günaha bulaşırsa bulaşsın, günaha karşı tavır almamız gerek. Günaha karşı çıkarken, asıl gaye temelde, eğer günahkarın kalbi mühürlenmemişse, onu o günahın elinden kurtarmak olmalıdır. Çünkü biz cehennem zebanisi değiliz. Onun için mü’min bir akıl sahibinin merhameti gazabından, sevgisi nefretinden büyüktür. İhtirasa dönüşen aşkı ve sınır tanımaz öfkesinden Allaha sığınır. Ve de o akıl sahipleri haklı olmanın kendilerine haksızlık yapan/lara karşı, haksızlık yapma hakkı vermediğini bilir. Sonra onlardan ne farkımız kalır ki.

 Kimse kimseyi küçümsemesin. En küçük ve zayıf olan Allah’ın yardımını alıyorsa, o en güçlüden daha güçlüdür.  Kimse malına, rütbesine, makamına ve servetine güvenmesin, emanete hıyanet edip onu israf etmesin, haram yolda kullanmasın, sui-istimal etmesin.  Kimse kimsenin arkasından plan yapıp, tuzak kurup, basın gücünü kullanıp, başkalarını karalamasın.  Hümeze insanları arkadan çekiştirmeyi, onların şeref ve haysiyetlerini hedef alan komploları alışkanlık haline getiren, bundan çıkar üreten kişileri ifade etmektedir. Lümeze, arkadan değil, açıkça hedefinin üzerine yürüme konusunda haddi aşan kimseyi anlatır.

 Yine Hümeze Suresinde servetinin çokluğu ile övünen kimseler olduğu anlatılmaktadır. Haram helal demeden mal toplayan, onu saklayan, fakirlik korkusuyla cimrilik yapan böyle kişilerin varlığından bahsedilmektedir.

Durun size bir de bir fıkra anlatayım: Adamın biri, eşeğini satmak için pazara gitmiş. Bir Kabzımal yanaşmış ve sormuş: “Kaça bu eşek?” Adam “Bin lira!” demiş. Kabzımal “iyiymiş, tam bana göre  aldım gitti” demiş. Adam parayı sayarken, pazar yerindeki at canbazlarından biri alıcının kulağına eğilmiş ve  “Yahu görmüyor musun, bu eşek topal. Topal eşeği alıp ne yapacaksın, onun için adam ucuza verdi!” Alıcı, “sordum öyle değilmiş. Tırnağının arasına taş kaçmış” demiş. Bunu duyan satıcının bir arkadaşı, eşeği satana koşmuş: “Yahu sen eşeği çok ucuza satmışsın. Bu eşek topal değilmiş, tırnağına taş kaçmış!” demiş. Satıcı gülmüş: “Eşek topal olmasına topal da, öyle sansınlar diye taşı tırnağına ben çaktım!” demiş. İşin hilesini duyan biri, gidip eşeği alana “Yahu bu eşek gerçekten topalmış, taşı satıcı kendi koymuş. Seni kandırdı!” demiş. Alıcı “Vay namussuz vay!” demiş. Ve devam etmiş: “Eğer verdiğim para sahte olmasaydı, beni kazıklayacaktı!”.. demiş.

İşte dünyanın hali: Herkes birbirine yalan söylüyor. Herkes birbirinin kuyusunu kazıyor. Kendine yapılmasını istemedikleri şeyleri başkasına yapmakta sakınca görmüyor insanlar. Allah da onları  birbirlerinin başına musallat ediyor. Zalimlere yardım etmeyin, haddi aşmayın, sonra ateş size de dokunur denmedi mi bize. Herkes birbirini kandırıyor. Birilerinin yalan söylediklerini biliyoruz. Onlar da yalan söylediklerini biliyorlar ve bile bile yalan söylüyorlar..  Dahası onlar bizim yalan söylediklerini bildiğimizi biliyorlar. Biz de yalan söylediklerini bildiğimizi bildiklerini biliyoruz. Ama hâlâ yalan söylüyorlar. Ne güzel değil mi!? İşte böyle geçinip gidiyoruz. Lanet olası Şeytan da bize bakıp gülüyor olsa gerek. Şeytanı güldürmeyelim.

Ramazan yaklaşıyor. Gelin tevbe edelim. Yoksa içimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bakarsınız bizler de zarar görenlerden oluruz.

Oysa Allah ne buyuruyor ve biz ne yapıyoruz. Devleti yönetenler  milletleri, millet de devleti yönetenleri kandırıyor. Ve geçinip gidiyoruz. Anlayacağınız tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş. Bazılarımız bazılarımıza dünya ve ahiretlerini mahvetmeleri için birbirlerinin başına musallat edilmiş sanki. Sahi emekli bir grub subayın bu açıklaması bu kadar gündem oluyor da, 5G, CoVID, aşı, Chip, Starlink, Neuralink, Great Reset, Öjenik hareket gibi küresel darbe tehdidi karşısında insanlık neden, nasıl, niçin bu kadar sessiz olabiliyor!. Bu da o “ifritten sualler”den biri olsa gerek! Selâm ve dua ile.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!