Fethullah’ı Çok Abartmadık mı Sizce de?
Aydın Ünal / Yeni Şafak
Fethullahçı Terör Örgütü içinde üst düzeylerde bulunmuş isimler son zamanlarda sıkça ekrana çıkıyorlar. Saatler süren programlarda, Fetullah Gülen'in ne kadar tehlikeli bir elebaşı olduğunu; örgütün ne kadar büyük, derin, gizli, gizemli ve tehlikeli olduğunu anlatıyorlar.
Ekranlardaki eski Fetullahçıların pişmanlıklarından ve samimiyetlerinden şüphemiz yok. Lakin, rating ve pr uğruna, bir örgütün ve örgüt elebaşısının olduğundan daha “korkunç” gösterilmesi gibi uygunsuz bir durumla karşı karşıyayız.
Geriye dönüp dikkatle bakarsanız, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın, 17/25 Aralık süreci ve sonrasında, “Fetullah Gülen” ismini birkaç istisna dışında hiç ağzına almadığını fark edeceksiniz.
Bunun 2 sebebi olabilir: Birincisi, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı, sonrasında da Cumhurbaşkanı olarak, sünepe bir örgüt liderinin ismini anarak, hem ağzını kirletmek istememiş, hem de örgüt elebaşına paye vermek istememiş olabilir.
İkincisi de, Recep Tayyip Erdoğan, Fetullah Gülen'in bir kukla olduğunu, bir maşa olduğunu, daha sahneye çıkışından itibaren bir “yansıma” olduğunu biliyor, muhtemelen onun ismini anmak yerine, ardındakilere vurgu yapıyor, “üst akıl” kavramını kullanıyordu.
Türkiye Fetullahçılığı serinkanlılıkla tartışamadı, konuşamadı. Buna, bizzat FETÖ'nün baskısı ve yaşanan sıcak hadiseler engel oldu.
Kullandıkları dilin etraflıca bir analizi yapılamadı. Dini referansları çarpıtma ve kullanım biçimleri konuşulmadı. Risale-i Nur ile çıkarcı ve sapkın ilişkileri tartışılamadı. Türkiye'de ve dünyada kurdukları ilişkiler masaya yatırılamadı.
1960'larda temelleri atılan bir hareket, aradan geçen yarım asra rağmen, örgüt yapısı ve örgütlenme biçimi bakımından tam olarak incelenemedi.
Türk Silahlı Kuvvetleri içindekiler başta olmak üzere, örgütün sempatizanlarının büyük bir kısmı, örgüt güçlü olduğu için ona bağlanıyor ve örgüt içi irtibat/haberleşme devam edebildiği müddetçe örgüt içinde kalıyorlar.
Örgüt, mensuplarıyla iletişim kurmasa; atama, tayin, terfi yapabilen, soru çalabilen, büyük paralara hükmedebilen, insanların hayatlarını karartabilen ya da önlerini açabilen bir güç merkezi olmasa, bugün var olanın herhalde binde biri oranında militana ve güce dahi sahip olamazdı.
Sahip olduğu güç, Fetullah Gülen'in “geyiğin” ötesine geçmeyen konuşmalarını derinmiş gibi gösteriyor.
Güç, Fetullah Gülen'in temeli olmayan, mantığı olmayan, hezeyanlardan, hayallerden, fantezilerden müteşekkil din anlayışının sorgulanmasını engelliyor.
Birer hakaret olarak değil, tamamen tespit olarak, sünepe, sümüklü, tıngır mıngır boş, şarlatan ve şaklaban bir insan müsveddesi, sahip olduğu kaba güç sayesinde kimi zaman bir hoca, kimi zaman tehlikeli bir örgüt elebaşı gibi yansıtılıyor.
Fetullah Gülen'in, kurduğu suç imparatorluğunun en küçük bir faaliyetine bile hükmedebildiğine ihtimal vermiyorum.
Soru çalmak, dinlemek, izlemek, gizlice örgütlenebilmek, milyar dolarlara hükmedebilmek, dünyada okullar açabilmek daha en başından itibaren Fetullah Gülen gibi bir zavallının, sümüklü bir şarlatanın boyunu kat be kat aşar.
Sakın ha tehlikeyi küçümsediğimiz anlamı çıkarılmasın.
Ama şunu da görelim ki, Fetullah Gülen, tehlike olabilecek kadar bile kıymete sahip değil. Asıl tehlike, Fetullah Gülen'in arkasında.
Fetullah Gülen, daha 1960'lardan itibaren, arkasındaki güç, arkasındaki efendileri, yani Cumhurbaşkanımızın deyimiyle, arkasındaki “üst akıl” sayesinde kendinden bu kadar söz ettiriyor.
Arkasındaki üst akıl çekiliverse, kağıttan kaplan rüzgarda uçuverir, saman çöplerinden kurulu imparatorluk yerle bir oluverir.
17/25 Aralık'a kadar uyduruk kerametleriyle gizemliydi Fetullah Gülen; şimdi de, Ebu Cehil, Müseyleme, Yezid ya da Hasan Sabbah, Hitler gibi kötü bir şöhretle efsaneleşmek, efsaneleştirilmek isteniyor.
Hoca imajı çöktü, şimdi korkunç bir suç örgütü lideri olarak yansıtılıyor.
Boynu yana eğik, mütevazı, karıncayı incitmeyen gönül insanı imajı tuzla buz olunca, maske düşünce, uluslararası bir mafya lideri imajıyla piyasaya sürülüyor.
Kuklayı abartmak tehlikelidir. Hem kuklacının görülmesini engeller, hem de bir korku unsuru olarak gözümüzde büyür.
Fetullah Gülen'i ne olduğundan fazla göstererek istediği imajı ona verelim; ne de abartarak arkasının görülmesini engelleyelim.
“Büyük Düşün” derler ya… Fetullah mikrop kadar küçük. Asıl onu üreten çöplüğe bakalım.