Gülen Örgütünün 25 Yıllık Emniyet Serüveni

Gülen örgütünün poliste adım adım nasıl yükseldiğinin resmî belgeli hikâyesi...

Yıl 1991, aylardan eylül. Polis akademisinin Ankara Anıttepe’deki binasının önüne saat 00.00’da, yani gece yarısı, sivil bir araç yanaşır. Aracın içinde birkaç ay önce Emniyet Genel Müdürlüğü’ne atanan Ünal Erkan ve yardımcısı Ümit Erdal vardır. Okul nizamiyesindeki nöbetçi, sivil aracı uyarmak için yanaştığında Emniyet Genel Müdürü’nü tanır ve hazır ola geçer. Ünal Erkan 1978’e kadar Polis Koleji olarak hizmet veren ve kendisinin de mezun olduğu okulu iyi tanır ve doğruca kütüphane olarak kullanılan salona gider. Salonda polis akademisinden mezun olmuş komiser muavini olmanın eşiğindeki öğrenciler ve velileri vardır. Mezunlar tek tek bir odaya girerek görev yerlerinin belirleneceği torbadan kuralarını çekiyordu. Ünal Erkan ve yardımcısı kura çekiminin yapıldığı odaya girer. Bundan sonrasını Ünal Erkan, 2004 yılında Çağın Polis Dergisi’ne verdiği mülakatta şöyle anlatıyordu:

“Yeni mezunlar içeri tek tek alınıyordu. Başkanın önündeki masanın altındaki sehpalarda birkaç tane torba bulunuyordu. Her bir torbada istihbarat, kaçakçılık, trafik gibi birimler için lâzım gelen sayıda kura kâğıtları vardı. Geri kalanlar da ayrı bir torbadaydı. İçeri giren yeni mezun, eğer kayırılacak eleman ise özel olarak hazırlanmış torbadan kura çekiyordu. Gariban ise yani herhangi bir kayıranı yoksa masa üstündeki torbadan kura çekiyordu.”.

Ünal Erkan ve yardımcısı kura çekimine müdahale ederler, durdururlar ve hemen o anda tutanak tutulur, soruşturma başlar. Soruşturma sonucunda ortaya çıkan gerçek, mezunların olduğu listede bazı isimlerin işaretli olduğu ve işaretli bu isimlerin istihbarat, kaçakçılık, personel, Emniyet Genel Müdürlüğü merkezi gibi kritik yerlerin yazılı olduğu torbadan kura çekmesiydi. Ünal Erkan’ın talimatıyla müfettişler soruşturma başlatır.

“Hileli Kura”dan Fethullah Gülen Çıktı

İsimleri işaretli olan bazı öğrenciler soruşturmada, “Biz Karşıyaka Semti’nde Fethullah Gülen Hoca’nın açtığı Işık Evi’nde toplanırız. Orada eğitim alırız.” cevabını verir. Ünal Erkan, Karşıyaka’daki adrese baskın yaptırır. Söz konusu evde Fethullah Gülen’e ait kitaplar, video kasetler ve başka bazı yayınlar bulunur.

Kura çekiminin o zamanki tanımlamayla “Fethullah Hoca’nın Talebeleri Örgütü”nün bir organizasyonu olduğu ortaya çıkar. Soruşturma hem adlî hem de idarî olarak devam eder. Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu’nun talebi üzerine dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı “Bazı Emniyet Mensuplarının İllegal Faaliyetleri” başlıklı bir raporu 10 Mart 1992 tarihinde Teftiş Kurulu Başkanlığı’na gönderir. Raporda, “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti niteliklerini değiştirerek yerine şeriat düzenini getirmeyi amaçlayan illegal ‘Fethullah Hoca’nın Talebeleri’ adlı örgütün, tüm Türkiye genelinde olduğu gibi, teşkilatımız içinde de örgütlendiği” ifadesine yer veriliyordu. Dört sayfalık raporda örgütün devlete sızma çalışması içinde olduğu da vurgulanıyordu:

“Elde edilen bilgiler doğrultusunda yapılan takip-tarassut ve tahkikatlarda, Ankara Polis Koleji öğrencilerinin %50’sine yakın bir kesimi ile çeşitli şekillerde temas kuran örgüt elemanları, kendilerine yakın olarak üzerindeki ajitasyon çalışmalarını sistemli olarak yürütmektedirler. Örgütün yapılanmadaki temel stratejisine bağlı olarak, devlet dairelerinin önemli yerlerine yerleşme planını, en tabandan uygulamaya koymaları teşkilatımızda da gözlenmektedir. Gelecekte Emniyet Teşkilatı’nın bürokratlarını oluşturacak Polis Koleji öğrencileri için, koleje seçimden itibaren her aşamada sistematik bir çalışmanın yürütüldüğü görülmektedir.”.

Raporda örgütün Polis Koleji ve Akademisi sorumlularının isimleri, adresleri, buluşma mekânları ve en önemlisi Türkiye’nin adını 2000’li yıllarda Gülen örgütünün “Emniyet İmamı” olarak duyacağı Kemalettin Özdemir’in işyeri adresi ve görevi ayrıntılı olarak yazıyordu. Raporun son cümlesi “Her türlü takip ve tarassuta (dikkatle gözleme) devam edilmektedir.” diye bitiyordu.

“Hileli Kura” Çekimi Yaptıran Polis Emniyet Müdürü Oldu

Emniyet içindeki idarî soruşturma 1992’nin haziran ayında sonuçlandı. 10 ay süren soruşturma sonucunda Polis Akademisi Başkan Yardımcısı Emniyet Müdürü Hasan Basri Ergül, Akademi Sınıflar Amiri Ali Bilkay ile Emniyet Genel Müdürlüğü Personel Daire Başkanlığı Atama Şubesi Görevlisi Komiser Talip Özdemir “görevi kötüye kullanma” ve “kura ile atamada usûlsüzlük” suçlarından polislikten atıldılar. İki polise ise 24 ay tenzil-i kıdem cezası verildi. Atılma gerekçesinde istihbarat raporlarında geçen “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti niteliklerini değiştirerek yerine şeriat düzenini getirmeyi amaçlayan illegal ‘Fethullah Hoca’nın Talebeleri Örgütü’ üyeliği gibi bir ifade yoktu.

Meslekten çıkarılan üç isim Ünal Erkan ve yardımcısının ellerinde hileli torba yakaladığı isimlerdi. Bu isimler İdare Mahkemelerine açtıkları davanın ardından tekrar Emniyet Genel Müdürlüğü’ne döndüler. Göreve dönen isimlerden Ali Bilkay bu isimlerden en dikkat çekici olanı. Emniyet içinde farklı görevler yapmasının ardından 2011 yılında İzmir’e Emniyet Müdürü olarak atandı. Görev süresince İzmir’de kumpas davası olduğu ortaya çıkan “Askerî Casusluk Operasyonları” yapıldı. 2014 yılında görevden alındı, 9 Kasım 2015 tarihinde “Paralel Yapı ve Askerî Casusluk Kumpası Davası”ndan tutuklandı. 24 Haziran 2016’da tahliye edildi.

DGM Başsavcısı Nusret Demiral: İddialar Eften Püften

Emniyet İstihbarat Dairesi’nin “hileli kura” araştırmasından “Fethullah Hoca’nın Talebeleri Örgütü”ne ulaşılması üzerine Ünal Erkan işin peşini bırakmadı, soruşturmanın kapsamlı bir raporla Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne taşınmasını sağladı. Ancak Ünal Erkan sâdece yedi ay Emniyet Genel Müdürlüğü koltuğunda oturdu. 18 Şubat 1992’de Olağanüstü Hâl Valiliği’ne atandı. “Hileli Kura ve Fethullah Gülen Talebeleri Örgütü” soruşturmasına ilişkin dönemin “kudretli” savcısı Nusret Demiral 10 Mayıs 1994 tarihinde “Bulgular eften püften.” değerlendirmesinde bulundu. Demiral’ın değerlendirmesi bir süre sonra DGM’den gelen “takipsizlik” kararı ile resmîleşti.

Ünal Erkan’ın Emniyet Genel Müdürlüğü döneminde gerek İstihbarat Dairesi’nin gerekse müfettişlerin raporları Gülen örgütünün “devlet içine sızma” çabalarının ilk defa resmî kayıtlara geçmesi bakımından önemliydi. DGM’den gelen takipsizlik kararı ile örgüt rahatlamıştı. O dönemler Fethullah Gülen’in ulusal medyada sık sık göründüğü ve siyasîler ile görüşmeler yaptığı günlerdi.

Gülen, 30 Kasım 1994’de dönemin başbakanı Tansu Çiller ile görüştü. Bu görüşmeyi diğer bazı siyasîlerle yaptığı görüşmeler izledi.

Emniyet Yayınlarında Gülen Hakkında Olumlu İfadeler

Bir süre sonra Emniyet Genel Müdürlüğü’nün dokümanlarında Fethullah Gülen hakkında “olumlu” ifadeler yüklü kitapçıklar çıkmaya başladı. Emniyet İstihbarat Dairesi Temmuz 1998’de yayımladığı aylık bülteninde Gülen için şunları yazıyordu:

“Şu anki durum itibariyle ülkemizde en geniş tabana hitap ettiği bilinen grup, genelde eğitim düzeyi yüksek şahıslardan oluşmaktadır. Kendi amaçlarını, Türkiye Cumhuriyeti’nin dünya çapında önemli bir devlet olma potansiyeline sahip olduğu gerçeğinden hareket eden, eğitim faaliyetleri ile bu sürece katkı sağlama ve bunun gerçekleşmesi için de ülkede toplumsal barışa hizmet etme olarak açıklayan grubun siyasî yelpazede ağırlığını Demokrat Parti çizgisini takip eden sağ partilerden yana koyduğu da bilinen hususlar arasında yer almaktadır.”.

Yıl 1999: Gülen'e Dokunan Polisler Yandı

Emniyet Genel Müdürlüğü içerisinde Fethullah Gülen hakkında olumlu değerlendirme bültenleri yayımlanırken 10 Ocak 1999’da Aydınlık Dergisi “Fethullahçılar Emniyet’i Ele Geçirdi” başlıklı bir haber yayımlandı.

Haber üzerine Emniyet Müfettişleri, Ankara Emniyet Müdürlüğü’nden Gülen hakkında araştırma yapmalarını istedi. Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral’ın koordine ettiği bir grup polis Gülen hakkında “Işık Tarikatı (Fethullahçılık)” başlıklı bir rapor hazırladı. Emniyet içindeki farklı kademelerdeki 132 polisin tek tek isimlerinin da yer aldığı raporun en dikkat çekici bölümü Gülen’in gelecekte yapabileceklerine dair yapılan öngörüydü:

“Belki silahlı bir cemiyetten söz etmek şimdilik mümkün değildir. Ancak, ele geçirmeyi hedeflediği devlet kurumlarından bazıları dikkate alındığında, hedefi topyekûn ele geçirme şeklinde ve bu kurumların yöneticilerinin Işık evlerinde yetişen mensupları tarafından işgal edilmesiyle mümkün olacağı gerçeği kendi deyimleri ile itiraf edilmiş bir suç olarak karşımızdadır.”.

Raporu hazırlayan ekip elde ettikleri ilk bulguları 18 Mart 1999’da Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne gönderdi. Bu tarihten 3 gün sonra 21 Mart 1999’da da Fethullah Gülen Türkiye’yi terk etti. Bir daha da dönmedi. Cevdet Saral ve ekibinin raporu Emniyet’te büyük bir deprem yarattı. Aralarında emniyet müdürlerinin de olduğu 132 kişi “Türkiye’de anayasal düzeni değiştirip şeriat devleti kurma hedefi taşıyan Işık Tarikatı/Fethullahçılık örgütü üyesi olmak”la suçlanıyor, emniyet içinde etkin görevlerde olduğu iddia ediliyordu.

Gülen'in tüm kitaplarının incelenmesi ve faaliyetlerinin masaya yatırılmasının ardından hazırlanan raporda Gülen'in entelektüel kesimi etkileme gücünden bahsedilerek demokratik haklarına dokunulduğunda rejimle savaş yapmaktan çekinmeyeceği de belirtiliyordu.

Cevdet Saral ve ekibi raporlarının ilk iki bölümünü DGM’ye gönderip üçüncü bölüm olan “finans kaynakları” kısmını yazmaya hazırlanırken mayıs ayı başında Hürriyet Gazetesi’nde “Telekulak Skandalı” manşetiyle bir haber yayımlandı. Haberde, Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde bir ekibin yasa dışı telefon dinlemesi yaptığı, dinlenen isimler arasında Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın da olduğu yazıyordu. Bu haberin ardından mayıs ve haziran ayı boyunca “merkez” gazetelerde Saral ve ekibini hedef alan onlarca haber yayımlandı. Haziranın ikinci haftasında da Cevdet Saral ve ekibi açığa alındı.

Böylece Emniyet Genel Müdürlüğü içinde ilk kez hazırlanmasına başlanılan Fethullah Gülen raporu tamamlanamadı. Saral ve ekibinin başına gelenler tüm emniyet camiasına adeta bir mesaj oldu. Gülen örgütüne dokunup ilk yananlar Cevdet Saral ve ekibindeki polisler oldu.

Gülen'in Emniyet Sicili Artık Temiz

Gülen örgütü için 2000’li yıllar Emniyet Genel Müdürlüğü’nde kadrolaşmalarının iyice sağlamlaştığı yıllar oldu. Örgüt, polis nezdinde iyice aklanmak için ihtiyaç duyduğu hukukî belgeye ise 3 Mart 2006 yılında kavuşacaktı.

Avukat Abdülkadir Aksoy’un Emniyet Genel Müdürlüğü’nden Gülen hakkındaki bilgi isteğine Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Ramazan Er imzalı yazıda şu yanıt verilecekti:

“Fethullah Gülen’in üyesi olduğu veya olmadığı hâlde kendisi ile ilişkilendirilen vakıf, dernek, eğitim kurumları ve sair kuruluşlar ile gerçek ve tüzel kişilerin 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 2. maddesi kapsamında bir örgüt olmadıkları, cebir ve şiddet kullanarak terör yöntemlerine başvurmak suretiyle anayasal düzeni değiştirmek amacını gerçekleştirmek için bir araya geldiklerine ve eylemde bulunduklarına dair bir bilgi ve belgeye rastlanılmadığından, sözü edilen kişi ve kuruluşlar 3713 sayılı kanun kapsamında değerlendirilmemektedir.”.

Yazıda, Gülen ve örgütü aklanıyordu. Yazıdan daha da ilginç olan bu aklanma bilgisinin hem İstihbarat Daire Başkanlığı’na hem de Terörle Mücadele Daire Başkanlığı’na da dağıtımının yapılmasıydı. Bu yazı bu iki kuruma da “Bundan sonra Gülen Cemaati’ne böyle bakacaksınız.” mesajıydı. Yazıda “Anayasal düzeni değiştirmek amacını gerçekleştirmek için bir araya geldiklerine ve eylemde bulunduklarına dair bir bilgi ve belgeye rastlanılmadığından”cümlesi ile de Gülen örgütünün sicili de temizlenmiş oluyordu.

Gülen örgütünün Emniyet’teki sicilinin temizlendiğinin delili ise 22 Eylül 2010 tarihli resmî yazıda ortaya çıkacaktı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bir soruşturmayla ilgili olarak Gülen örgütü hakkındaki bilgi isteğine Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Osman Çapalı imzalı yanıt şöyleydi:

“Kayıtlarımızda yapılan araştırmada, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamında, ‘Fethullah Gülen Cemaati’ adı altında bir örgüte rastlanılmamıştır.”.

Kaynak: İrfan Bozan / Al Jazeera

 

Yorum Analiz Haberleri

Camiler Ermeni, Rum ve Yahudilere de satılmış
Sosyal medyanın aptallaştırdığı insan modeli
Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?