"Türkiye için istikrar, barış ve süreklilik umduğumu söylüyorum"
Yukarıdaki sözler Amerika Dışişleri Bakanı John Kerry’nin 15 Temmuz darbe girişimi sırasında yaptığı ilk açıklama. Açıklamanın yapıldığı saatlerde girişimin başarısız olduğu daha netleşmemişti. Aynı saatlerde yani girişiminin başarısızlığının henüz netleşmediği saatlerde Reuters haber ajansı ABD Dışişleri yetkilisine dayandırdığı haberinde “ABD, Türkiye'de darbe girişimi yaşandığını, kimin galip geleceğinin belirsiz olduğunu düşünüyor” açıklamasını geçti. Girişiminin başarısızlığa uğramasının ardından da Başta ABD Başkanı Obama olmak üzere “Türkiye’de seçilmiş hükümetin arkasındayız” mesajları geldi.
Bir süre sonra karşılıklı açıklamaların başlığı, 1999 yılından bu yana ABD’de yaşayan ve darbe girişiminin arkasındaki isim olduğu ortaya çıkan Fethullah Gülen oldu. Gülen ile ABD arasındaki ilişkiler Türkiye’de zaman zaman tartışıldı. Darbe girişimi sonrasında da bu ilişki tekrar gündemde. Daha çok Ergenekon Davası sürecinde alevlenen Gülen-ABD ilişkisi konusunda dikkat çeken olgular aşağıdaki şekilde:
Gülen’in kefilleri arasında eski CIA yöneticisi
Fethullah Gülen, ABD’de yeniden kalma hakkını 2008 yılında 19 sayfalık bir kefalet mektubu ile alabildi. Gülen’e kefil olan isimler arasında Amerikan Dış İstihbarat Teşkilatı’nda (CIA) çalıştığı dönemde Türkiye’de de görev yapan Eski CIA yöneticisi Graham Fuller ile ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz de vardı. ABD’nin kritik birimlerinde görev yapmış bu iki ismin kefaleti Gülen’in ABD’de kalabilmesini sağladı.
Başbuğ: Bush yönetimi, TSK’ya karşı oynanan oyunu desteklemiştir
Türkiye’de 2007 yılında başlayan Ergenekon Operasyonu sırasında ABD’nin adı sık sık geçti. Ergenekon Davası sanıklarından emekli Orgeneral Hurşit Tolon cezaevindeyken ‘’Ben Türk askerine çuval geçirildiğinde ABD'deydim. Burada ilk tepkiyi gösteren ve geri dönen komutandım. Bunun bedelini, hesabını böyle sordular’' demişti.
Ergenekon Davası’nın en önemli sanığı eski Genelkurmay Başkanlarından Emekli Orgeneral İlker Başbuğ da 8 Ekim 2015 tarihinde Yargıtay’da yaptığı savunmada Ergenekon soruşturmasını TSK’ya karşı bir oyun olarak niteleyip oyunun arkasında ABD’nin olduğunu söylemişti. Başbuğ’un Cemaati de hukuk cinayeti işlemekle suçladığı konuşması şu şekildeydi :
“Cemaat işlenen hukuk cinayetlerinin asli failidir. Bu cinayeti yargı ve emniyet içine yerleştirdikleri kadroları vasıtasıyla işlemiştir. Siyasi iktidar ise “Ne istediler de vermedik” ve “Aldatıldık” ifadeleri ile Cemaate gerekli desteği verdiklerini açıkça belirtmiştir. TSK’ya karşı oynanan oyunun arkasında kimler vardır? (ABD’deki) George W. Bush yönetimi, TSK’ya karşı oynanan oyunu desteklemiştir.”
Polislerden ABD Büyükelçiliği’ne Ergenekon brifingi
ABD’nin Ergenekon Davası’na ilişkin ilgisinin anlaşılması için ABD’nin iç diplomatik yazışmalarının yayınlandığı Wikileaks yayınlarını beklemek gerekecekti. Wikileaks belgelerine göre 21 Kasım 2008’de bazı polis müdürleri ABD Ankara Büyükelçiliği’nde diplomatlara dava hakkında kapsamlı bir brifing verdi. Hatta brifingde eski bir Genelkurmay Başkanı’nın yakınının özel hayatına ilişkin bazı bilgileri de paylaştılar. İstanbul polisinin Amerikalılara verdiği bu brifingden ne İstanbul Emniyet Müdürü’nün ne İçişleri Bakanının ne de Dışişleri Bakanlığı’nın haberi vardı. Brifingi veren polisler arasında yer aldığı ortaya çıkan Eski İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün, Gülen Cemaati soruşturması kapsamında tutuklu yargılanıyor. Ergenekon Davası’na ilişkin yapılan yorumlarda ABD’ye mesafeli bakan ulusalcı olarak nitelenen komutanların özellikle tasfiye edildiği yorumları sıkça yapılmıştı.
Fethullah Gülen-ABD ilişkisi, 15 Temmuz Darbe Girişiminin ardından tekrar gündeme geldi. AK Parti’ye yakın gazetelerde açık açık girişimin ABD desteği ile gerçekleştiği yazıldı. Darbe girişiminin arkasında Gülen Cemaati olduğu iyice belirginleşirken ABD cephesinden de daha önceleri alışılmayan demeçler gelmeye başladı.
Hakkında Türkiye’de yakın dönemde terör örgütü lideri olmaktan dava açılan Fethullah Gülen için ABD’nin iade etmeyeceği hakimdi. 2 Haziran 2016’da ABD Dışişleri Sözcüsü John Kirby,"Gülen hareketini terör örgütü olarak görmüyoruz" açıklamasını yapmıştı. 15 Temmuz Darbe Girişimi ardından ise ABD’den Gülen hakkında ilk defa faklı bir yaklaşım geldi. Açıklamanın sahibi ABD Ankara Büyükelçisi John Bass’dı.
“Şimdi Türkiye’de ikamet eden biri olarak, Cuma gecesi yaşananlar ve onun [Gülen’in] çok sayıda destekçisinin açıkça bu işe karışmış olması, bu ülkenin güvenliğine yönelik kuvvetli ve vahim bir tehdit. Ve bu durum, konunun soruşturulması ve sorumluların adalet önüne getirilmesi için ciddi bir yasal süreç gerektiriyor. Ancak biz sürecin, burada ya da Amerika’da olsun, hukuk kuralları çerçevesinde ve yargı dahil demokratik kurumlara tamamıyla saygı duyulacak şekilde işletilmesinin önemli olduğuna da inanıyoruz.”dedi. Bass’ın bu sözleri ABD yetkililerinin önceki sözlerinden farklıydı.
Bu sözlere ek olarak 21 Temmuz 2016’da ABD Dışişleri Bakanlığı Fethullah Gülen’in iade sürecinin uygun bir şekilde yürümesi için, bir Türk heyetini ABD'de ağırlayabileceklerini söyledi. ABD’den gelen bu mesajlar Gülen konusunda ABD’nin tutum değiştirdiğini gösteriyor. Şimdi akıllardaki soru, bu tutum değişikliği Gülen’in iadesi ile sonuçlanır mı?
Kaynak: Al Jazeera