Gül: Zafer değil sınav

Ahmet Taşgetiren

Genelkurmay Başkanı Org. Büyükanıt, 30 Ağustos mesajını iki gün önce yayınladı. Mesajda “Laikliğe karşı sinsi planlar yapıldığı” vurgulanıyor ve “Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Cumhuriyeti koruma ve kollama görevinden asla taviz verilmeyeceği”nin altı çiziliyor.

Niye iki gün önce?

Bugün Meclis'te üçüncü oylama yapılıyor ve bu oylamada Abdullah Gül'ün seçilmesi kesin gibi bir şey.

Bu durumda Org. Büyükanıt'ın 30 Ağustos mesajını iki gün önce yayınlaması, Gül'ünCumhurbaşkanlığının ilk defa oylandığı günün öncesine gelen 27 nisan gibi bir hamle mi? Meclis iradesi üzerinde, mesela MHP'yi caydırmak için son bir baskı denemesi mi?

Kimbilir?

Ancak Cumhuriyet dışındaki tüm gazeteler, Org.Büyükanıt'ın mesajının profilini düşürmüşler.Yani Cumhuriyet dışında mesaj manşet değil. Bu durumda gazetelerin tavrı da özel anlam kazanıyor. Anlıyorsunuz kibir tek Cumhuriyet'in etekleri zil çalıyor ve bir tek Cumhuriyet Cumphurbaşkanlığı seçiminde askeri misyondan bir şeyler bekliyor.

Sabah ve Radikal, mesajı birinci sayfasına bile almamış. Önemli bir tavır. Hürriyet, Vatan, Milliyet birinci sayfadan küçültmüş.

Gül'ün Cumhurbaşkanlığına göre dizayn edilmiş olan sayfalar, akşam saatlerinde gelen mesaj yüzünden de bozulmamış.

Bence Sayın Genelkurmay Başkanı, bu mesajı böyle normal tarihinden iki gün önce ve maksadından öte misyon yüklenmiş bir tarihte yayınlamamalıydı.

Yayınlamamalıydı, bunun 27 Nisan türü bir şey olduğu herkesin aklına gelirdi, bunu düşünmeliydi, bunu düşünerek ve Cumhuriyet'te algılandığı biçimde yayınladıysa o zaman da diğer medya organlarının profil düşürmesine de hayret etmemeli.

***

Bugün Gül'ün cumhurbaşkanlığı günü.

Elbet Türkiye siyasi tarihinde farklı bir gün.

Bir tür, demokraside sınıf atlıyoruz.

Demokratik süreç, tabulardan birisini aşıyor.

22 Temmuz Türkiye'ye sınıf atlatıyor. Seçim ve millet iradesi direnişleri geride bırakıyor.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, yenilenmiş millet iradesini arkasına alarak en belirleyici iktidar odağı olduğunu kanıtlıyor.

Gül'ün Cumhurbaşkanı seçilmesi, demokratik sürecin zirveleşmesi anlamına gelmiyor. Bir yeni sürecin başlangıcı bu. Epey bir yol daha yürünecek. Burada herkesin sınavı var. Başta Abdullah Gül'ün ve TayyipErdoğan'ın... Ak Parti'nin Meclis kadrolarının... Ak Parti tarafından görevlendirilen bürokratik mekanizmanın... AkParti yerel kadrolarının... Meclis'in... Muhalefet partilerinin. MHP'nin, DTP'nin... Özellikle CHP'nin... Medyanın... Dindar kesimlerin...

Abdullah Gül'ün konumu, örsle çekiç arasında, yani milletle sistem arasında bir konum.

Daha şimdi den “değişme” talepleri ile karşıkarşıya... “Çankayla değiştirir” söylemi,adeta pozitif bilim kuralı gibi söyleniyor. Oysa Gül, millete yakın duruşu ile prim toplayan birisi... Sistemle ilişkilere getirdiği yorumla Çankaya'yı soğuk bir dünya olmaktan çıkarıp “Cumhurun muhabbet odağı”haline dönüştürebilmek... işte onun imtihanı...

Son kale” yaklaşımı ne kadar abes olursa olsun, “Kimin kalesi” sorusun ne kadar doğru olursa olsun, bir kesim Çankaya'yaöyle bakıyor ve orası elden çıkmış gibi hissediyor.Bu hissin derinleştiği tüm odaklar şu an öfkelidir.Belki hala içlerinde, birisi gelse de şu işi yeniden eski haline döndürse gibi bir bekleyiş vardır.

Gül Cumhurbaşkanlığında, Ak Parti iktidarda bu öfkeleride dikkate alarak, dengeli bir hizmet sürecini başlatmalıdırlar.

Söylemler, eylemler “empati” hassasiyetini elden bırakmamalıdır. Tevazu en büyük silahları olacaktır.

Belki burada en büyük hassasiyet, taraftarlara düşüyor.

Gül ve Erdoğan büyük sorumluluk altına girdiler,onlara dua etmeyi, zafer şarkıları söylemeye tercih etmek doğrudur diye düşünüyorum.

Abartılı talepler, uçuk söylemler herkese kaybettirebilir. Murakabe ve destek atbaşı gitmelidir. Yanlışa murakabe, doğruyadestek...

İnşaallah Türkiye kazansın. Türkiye, etraflarına kuşku bulutları örülen evlatlarından da çok iyi hizmetler alabileceğini görsün. Gül devri Türkiye'nin açılan bahtı olsun.

internethaber