28 Şubat adıyla anılan azgınlık sürecinde Müslümanlar olarak çokça haksızlığa, adaletsizliğe şahit olduk, geniş kitleler bizzat bu zulümleri yaşadı. Kemalist statüko güçleri İslami hassasiyet sahibi çevreleri, şahısları, yapıları ezmek için her araca başvurdu, kural tanımadı. Bunu yaparken de temel gerekçe olarak İslami kesimin eğer güç bulursa laik devlet yapısını tasfiye edeceği korkusunu öne çıkarttı. Dolayısıyla da buna izin verilemeyeceği tezini dayattı.
Mantıki açıdan bu korkuları çok temelsiz sayılmazdı. Doğal olarak İslami kimlik laik sistemin tasfiyesini içerir. Ne var ki bu iddiaya ilişkin olarak somut manada bir delil ortaya koymadan, mevcut ceza kanunlarına aykırılık içeren fiili bir durum, bir eylem olmaksızın ileri sürülen ithamlar ve buna bağlı olarak uygulanan müeyyideler, verilen cezalar elbette hukuksuzdu.
Bu yüzden hatırlanacak olursa, bu süreçte İslami çevreler yaygın biçimde hukuksuz yargılamalardan yakınmakta ve yapılanların bir niyet okuma olduğundan, bir tür cadı avına dönüştüğünden şikayet etmekteydi...