Güçsüz Müslümanlar ile yoksulların ve adı sanı bilinmeyenlerin kıymeti

Üsve-i Hasene olan Allah Resulü (s)’nün Müslümanların, gariplerle kurmaları gereken ilişki hususundaki hadislerinden bazıları…

HAKSÖZ HABER

Allah Resulü (s)’nün örnekliğini anlamak açısından hadis külliyatımız en önemli kaynak olma özelliğine sahip. Dünya ilim tarihinde biricik bir konuma sahip olan hadis ilminin başka hiçbir düşünce geleneğinde benzeri bulunmuyor. Hadislere dönük hassasiyet aynı zamanda ilim geleneğimizle kurduğumuz ilişki açısından da oldukça önemli şüphesiz.

Bizler de bundan sonra Cuma günleri Haksöz Haber’de, İmam Nevevi’nin (Allah ona rahmet etsin) bir Müslümanın günlük hayatında ihtiyaç duyacağı âyet ve hadisleri derlediği eseri RİYÂZÜ’s-SÂLİHÎN’den1 belirli veya irtibatlı konular ile alakalı hadisleri okuyucularımıza aktarmaya çalışacağız.

Öncelikle eserin müellifi İmam Nevevi hakkında İslam Ansiklopedisi’nden derlediğimiz kısmı aktarıyoruz: Zehebî’nin “hadis âlimlerinin efendisi” dediği Nevevî hem hadis hâfızı idi hem de hadis ilimlerinde otorite sayılıyordu. Sahih hadisleri zayıf ve uydurma rivayetlerden kolayca ayırır, râvilerin durumlarını, hadislerde geçen garîb kelimeleri çok iyi bilirdi; hadislerden fıkhî hüküm çıkarmada mahirdi. Şâfiî fıkhında devrinin en büyük âlimi kabul edilmekteydi. Bu mezhebin esaslarını, bir meseleye dair sahâbe ve tâbiîn âlimlerinin neler söylediklerini, hangi noktada birleşip hangi noktada ayrıldıklarını ezbere biliyordu. Tartışmadan hoşlanmazdı; fakat hocalarının Şâfiî mezhebine veya sünnetin açık hükmüne aykırı bulduğu görüşlerini eleştirmekten çekinmezdi.

Nevevî evliliğin kendisini meşgul edeceği düşüncesiyle hiç evlenmemiştir. Esasen dünya zevklerine ve rahat yaşamaya önem vermezdi. En büyük ibadetin samimi bir niyetle helâlleri ve haramları öğrenmek olduğunu söyleyerek kimseden para almaz, görev yaptığı medreselerden kendisine verilen aylıkla kitap alır, daha sonra bunları o medreseye bağışlardı. Haksızlığa boyun eğmez, doğru bildiğini söylemekten, yöneticileri uyarmaktan çekinmezdi. Memlük Sultanı I. Baybars’a çeşitli mektuplar yazmış, bu mektupların bir kısmını âlimlere de imzalatarak ortak bir dilekçe halinde sunmuş, ondan kıtlık yüzünden sıkıntı çeken Dımaşk halkına kolaylık göstermesini, ağır vergilerle onları zor durumda bırakmamasını istemiştir. Moğollar Suriye’ye saldırdığında memleketi savunmak için halkın bir kısım emlâkini elinden almak isteyen ve bu sebeple âlimlerden fetva talep eden halifeye karşı çıkmış, Baybars’a karşı gösterdiği bu tavrından sonra şöhreti yayılmış ve eserlerine büyük rağbet gösterilmiştir. Zehebî, Nevevî’nin iyiliği tavsiye edip kötülükten sakındırma konusunda benzeri bulunmadığını, azla yetinip basitçe giyinen vakur ve heybetli bir kişi olduğunu söylemekte, talebelerinden İbn Ferah el-İşbîlî de onun ilim ve görev sorumluluğu taşıyan bir âlim olduğunu belirtmektedir.

Çeşitli medreselerde hocalık yapan Nevevî, 665 (1267) yılında Ebû Şâme el-Makdisî’nin vefatıyla boşalan Eşrefiyye Dârülhadisi şeyhliğine getirildi ve ölümüne kadar bu görevini sürdürdü. Nevevî, kendisine “sefer izni” çıktığını söyleyerek hocalarının kabirlerini ve tanıdıklarını ziyaret etti, kitaplarını medreseye vakfetti, Kudüs’ü de ziyaret edip köyüne döndü ve 24 Receb 676’da (21 Aralık 1277) Nevâ’da vefat etti. Rahmeten vasia…


Güçsüz Müslümanlar ile yoksulların ve adı sanı bilinmeyenlerin kıymeti

Tarih boyunca Müslümanlar açlık ve kıtlıkla karşı karşıya kaldılar. Zaman zaman savaşların ve salgın hastalıkların da sebep olduğu sıkıntılı durumlar karşısında öncelikle Kitabı Kerim’den neşet eden bir duyarlılık Müslümanların geleneklerinde müthiş bir yardımlaşma kültürü oluşturdu. Hamdolsun bugün hala diri olan bu gelenek şüphesiz en temelde kendinden daha zayıf olanı gözetme hasletinden geliyor.

Merhamet duygusu insanı eşrefi mahlukat mertebesine yükselten hususların başında gelir. Merhametin göstergesi ise yeryüzünden sana emanet edilen gariplere, aciz kimselere, hayvanlara, tabiata karşı takındığın tavırda gizlidir. Letafet ve nezaket ruh inceliğinin belirtisidir. Allah Resulü (s)’nün yaşamının nişanesi olan bu özellikleri göstermek bugün onun yolunun yardımcıları olan bizlere düşmektedir…

Ayet:

“Sabah akşam Rablerine dua ederek O’nun rızasını kazanmaya çalışanlarla beraber sıkıntıları karşı dayan. Gözlerini onlardan ayırma.” (Kehf suresi 18/28)

Hadisler:

1-Harise İbni Vehb rh. Resulullah’ı (s.a.v) şöyle buyururken işittim dedi:

Size cennetlikleri bildireyim mi? Onlar hem zayıf oldukları hem de halk tarafından zayıf görüldükleri için kimsenin önemsemediği ve fakat şöyle olacak diye yemin etseler, isteklerini Allah’ın gerçekleştireceği kimselerdir.

Size cehennemliklerin kim olduğunu söyleyeyim mi? Katı kalbli, kaba, cimri ve kurularak yürüyen kibirli kimselerdir.

Buhari, Müslim, Tirmizi, İbni Mace

 

2-Ebü’l-Abbas Sehl İbni Sa’d es-Saidi rh. şöyle dedi:

Bir gün Hz. Peygamber’in yanından bir adam geçti. Resul-i Ekrem (s.a.v.) yanında oturan kimseye:

-Şu adam hakkında ne dersin? diye sordu. O da:

-Bu zat ileri gelen hatırlı kişilerden biridir. Vallahi böyle bir adam bir kıza talip olsa evlendirilmeye, birine aracılık yapsa sözü dinlenmeye layıktır, diye cevap verdi.

Resulullah (s.a.v.) bir şey söylemedi.

Sonra oradan biri daha geçti. Hz. Peygamber yine yanında oturana:

-Ya bu adam hakkında ne dersin? diye sordu. Bu defa o zat:

-Ya Resulullah! Bu adam fakir Müslümanlardan biridir. Bir kıza talip olsa, istediği kız verilmez. Birine aracılık etse, ricası kabul edilmez. Konuşmaya kalksa, sözü dinlenmez, dedi.

Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

-Bu sonuncu adam, öteki gibi dünya dolusu adamdan daha hayırlıdır.

Buhari, İbn Mace

3-Ebu Hureyre rh. rivayet ettiğine göre, siyah bir kadın Mescid-i Nebevi’yi süpürürdü. Bir ara Resullah (s.a.v.) o kadını göremeyince onun nerede olduğunu sordu.

-Öldü, dediler. Hz. Peygamber:

-Bana haber verseydiniz ya! Buyurdu. Sahabiler o kadını önemsememişlerdi. Resul-i Ekrem (s.a.v.) sözüne devamla “Bana mezarını gösterin” buyurdu. Resulullah cenaze namazını kıldıktan sonra şöyle buyurdu:

-Bu kabirler orada yatanlar için zifiri karanlıktır. Üzerlerine kıldığımız namaz sebebiyle Allah Teala onların kabirlerini aydınlatır.

Buhari, Müslim, Ebu Davud, İbn Mace

 

4-Ebu Hureyre rh. rivayet edildiğine göre Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:

-Kocasız kadınlarla, yoksulların işlerine yardım eden kimse, Allah yolunda cihad etmiş gibi sevap kazanır.

Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesai, İbn Mace

 

5-Ebu Derda Uveymir rh. şöyle dedi:

Ben Resullah’ı (s.a.v.) şöyle buyururken duydum:

-Fakirleri kollayıp gözetiniz. Aranızdaki zayıflar sayesinde Allah’tan yardım görüp rızıklandığınızdan şüpheniz olmasın.

Ebu Davud, Tirmizi, Nesai

 

[1] Yaşar Kandemir, İsmail Lütfi Çakan, Raşit Küçük tarafından hazırlanan Erkam Yayınları tarafından yapılan baskı.

İslam Düşüncesi Haberleri

Kemalistlerin cehaleti uçsuz bucaksız saçmalama özgürlüğü sunuyor!
İ’tizâl ile itidal arasında Allah nerededir?
Mutlak kötüye karşı el-Kassam’ın özgürleştirici ribatı ve cihadı
Yaratılış gayesinden uzaklaşan insan huzurlu olamaz!
Öncelikli hedef neden tağuti otoritedir? Ve asabiye gündemleri geri itilmelidir!